Güçlü ordu, güçlü Türkiye

Güçlü ordu, güçlü Türkiye

Genelkurmay, 30 ağustos kutlamalarının sloganını Güçlü ordu, güçlü Türkiye diye belirlemiş. Sloganın mantığı güçlü bir Türkiye’nin ancak güçlü bir Ordu ile mümkün olacağı düşüncesine dayanıyor.

Ordu’nun güçlü olmasından ordu düşmanları hariç hiç kimse rahatsız olmaz.

Son açılım tartışmalarında DTP-PKK çizgisinin ortaya koyduğu tavır bu topraklarda güçlü bir Ordu’nun ne kadar elzem olduğunu gösteriyor.

Ancak güçlü ordulara sahip olmak her zaman güçlü bir ülke olmaya yetmiyor. Bir zamanların Sovyetler birliği dünyanın en prestijli, en güçlü ordusuna sahipti. Bu ordu Sovyetlerin bir gecede dağılmasına engel olamadı.

Güç, dayanağını haktan ve halktan alırsa güç olur. Kızıl ordu dünyanın en yıkıcı silahlarına sahipti, halka dayanmadığı için bir gecede çözülüp gitti.

Onun için önce gücün ne olduğunu tartışmalıyız.

Milletine dayanmayan, onun hukukuna saygı göstermeyen bir ordu hangi tahrip edici silahlara sahip olursa olsun güçlü değildir. Gücü tayin eden arkasındaki toplumsal destektir.

Türkiye’nin son altmış yılı bir darbeler, muhtıralar, entrikalar tarihidir. Bu tarihin merkezinde de askerler vardır. Millet kimi seçmiş, kimi sevmiş ise, asker onu iktidardan indirmeyi kendine görev edinmiştir. Bizi millet yapan değerler en çok asker tarafından örselenmiştir. Bugün baş örtüsü, kuran kursu yasağının arkasındaki yegane irade CHP-asker koalisyonunun iradesidir. Başörtülü kızlar asker istemediği için üniversitelere giremiyor, ilk okulu bitirmeyen çocuklar asker istemediği için dinini, diyanetini öğrenemiyor.

Otuz yıldır boğuştuğumuz terör belasının bitirilememesinde de askerin büyük ihmal ve sorumluluğu vardır.Askerlik mesleğinin kırmızı çizgileri, siyaset kurumunun çizgileri haline getirilmiş, siyasetçilere farklı açılımlar yapma imkanı verilmemiştir. Dar alanda siyaset yapma mecburiyeti siyaset kurumunu problem çözemez, ülkeyi yönetemez hale getirmiştir.

Terör mücadelesi, değişen şartlara ayak uydurmayı gerekli kılan bir mücadele biçimidir. Otuz yıldır terör örgütü on defa taktik değiştirmesine rağmen, TSK nın bir defa bile taktik değiştirmemesi, terör mücadelesinde uzmanlaşmış özel birlikler yetiştirerek devreye sokamaması terör örgütünün efelenmesine sebep olmuş, Türkiye’yi bugün ki noktaya getirmiştir. Güneydoğu’da halkın kaybedilmesine vesile olan uygulamalar, 12 Eylül döneminde yapılan yanlışlar asker mağduru geniş bir kitlenin doğmasına vesile olmuştur.

Makarayı geriye sarmak, 1960 dan sonrasını darbesiz, müdahalesiz yeniden yaşamak mümkün olsaydı bugün boğuştuğumuz problemlerin bir çoğu olmayacaktı.

Karşılaştığımız problemler güçlü bir ordu’nun nasıl olması gerektiğinin ip uçlarını da veriyor. Sancaklarla, silahlarla yürümek, binlerce askere geçit resmi yaptırmak, vatan müdafaası üzerine parlak nutuklar atmak ne yazık ki güçlü ordu olmaya yetmiyor. Güçlü bir Ordu, Milletine dayanan, onun hak ve hukukuna saygı gösteren bir ordu’dur. Güçlü bir ordu,yasaların kendine verdiği konumu bilen ve bu konumun dışına çıkmayan ordu’dur. Güçlü bir Ordu, halkının seçtiği yöneticiler tarafından denetlenen, her iş ve eylemi hukukun gözetiminde olan ordu’dur. Güçlü bir Ordu, ideoloji muhafızlığı için değil, vatan müdafaası için kurgulanan bir ordudur. Böyle bir Ordu’nun ülke ve milletinin de güçlü olacağına şüphe yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi