Bayram duyguları

Bayram duyguları

Bir Ramazan bayramını daha karışık duygular içinde idrak ediyoruz. Bayramlar, sevinç ve sürur günleri olmasına rağmen, herkesin bayramı ayrı. Bazen bayramlar içinize dünyanın bütün acılarını toplayıp getirir. Acılar okyanusuna döner içiniz.

Bayramın mahiyetini,duygusal boyutunu tespit eden, bir yıl önceki bayrama göre içinde bulunduğunuz durumdur. Bir yıl önce kaç kişiydiniz, bir yıl sonra kaç kişisiniz. Aranızdan ayrılıp gidenler, yokluğunun hasretini içinizde bırakanlar,hastalıklar, ayrılıklar, ölümler her şeyi bir defa daha düşünür, bir defa daha yaşarsınız.

Onun için bayramlar ne kadar sevinç ise, o kadar da hüzündür, yokluğuna alışamadıklarınızın, sıcaklığını dostluğunu unutamadıklarınızın hüznü. Bu yıl evlatlarını, yakınlarını toprağa verenler –onlarsız bayramın- burukluğunu yaşayacaklar. Kaybettiklerine, doya, doya sarılamadıklarına, aslında hayattayken söylemeleri gereken çok şeyi söyleyemedikleri için hayıflanacaklar.

Daha birkaç gün önce çocuklarını teröre şehit verenlerin hüznünü düşünün. Onlar evlatlarının ellerini sıkamayacak, mezarların kasveti ile bayramlaşacaklar.Göz yaşlarını çocuklarının toprağına dökecekler. Her yıl aynı seremoniyi daha derinleşen acılarla yaşayacaklar. Geçen yıl bir Muhsin Yazıcıoğlu vardı bu dünyada, bu yıl yok.. Sevenleri, bağlıları, dostları arkadaşları bu bayram yokluğunu daha bir derinden duyacaklar.Hayat böyle acı tatlı tecellilerle akıp gidiyor işte.

Bayram insanın bir ay boyunca bazı isteklerine gem vurup, sonrada dizginleri bırakmasından duyduğu bir sevinç değil,Allah’a karşı bir görevin hakkıyla eda edilmesinden duyulan manevi bir haz olarak düşünülmeli. Öyle inanmak, ondan alınan huzur ve saadeti manevileştirerek ayrı bir ibadete çevirir.

Aslında hayatın her anını bir büyük gayeye bağlayarak ibadete çevirmek mümkün. Her ne ki, Allah için ve Allah’ın rızasına uygundur, o bir ibadettir zaten. Bayramlar da öyle.Onun ruhuna uygun davranır, kardeşliğinizi derinleştirir, şükrünüzü artırırsanız o bir ibadet olur.

Bazen sahip olduğumuz nimetlerin değerini bilmiyoruz. Hayatı bir birimize zindana çeviriyor, on parmağımızda on kara önümüze gelene çalıyoruz. Halbuki kardaşlık farklılıkları bahane ederek dövüşmek değil, birbirimize bakarken müştereklerimizi görmektir.

Yıllar yılı bu ülkede alem-i İslam’a bayram var mıdır diye bayramsız geçen yılların üzüntüsünü yaşadık. Hala da alem-i İslam’a bayram gelmedi. Kanın, göz yaşının, kavganın, fitnenin, tefrikanın olduğu yerde bayram olmaz. Ama bu olanları azaltmak elimizde. Keşke birbirimizi küçük düşürmek, eleştirmek, aşağılamak için fırsat kolladığımız kadar, birbirimizi sevmek için de fırsat kollayabilsek. Keşke birbirimize bakarken farklılıkları görmek yerine, birbirimizin Müslümanlığını, insanlığını yani müştereklerini görebilsek. O zaman yaşadığımız dünya çok farklı olur,bayramlar bayram olurdu.

İnanıyorum ki öyle bayramların arefesindeyiz. Türkiye eski Türkiye değil. Ufkumuzda yeni bir medeniyetin güneşi doğuyor.İnsanlık kendini yaşadığı çöplükten kurtaracak,adaleti, huzuru hakim kılacak bir yeni medeniyet arıyor. Biz bunu geçmişte başardık, bugün de başarabiliriz. Kendimizle birlikte insanlığı bir büyük bayrama taşıyabiliriz. Öyle bir bayramda buluşmak ve öyle bir bayramın harcında emeği olanlardan olmak dileğiyle, bütün gönüldaşlarımın, okuyucularımın bayramını kutluyorum. Bayramınız bayram ola…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi