Gönül semamızın güneşleri

Gönül semamızın güneşleri

Semerkant insanı alıp tarihin derinliklerine götüren bir şehir. Orta Asya’nın Buhara ile birlikte manevi merkezi. Hemen her köşesinde, tarihi bir yapı göze çarpıyor. Hanlar, Kervansaraylar, kümbetler, camiler, medreselerle dopdolu bir kent.
Muhaddislerin sultanı orada yatıyor.
İtikatta mezhep imamımız İmam-ı Maturidi orada. Hz.Abbas’ın oğlu, Şanlı peygamber’in yeğeni Şah-ı Zinde(Kusam bin Abbas), İmam-ı Buhari’nin hocası Hz.İmam ve daha bir çok Arif orada yatıyor.
Ziyaretlerimize Hadis alimlerinin piri İmam-ı Buhari ile başlıyoruz. Çok büyük bir alanda kurulan büyük bir külliyenin bahçesinde mütevazi bir türbede yatıyor. Mermer sandukasının yanında dualarımızı ederken onun topladığı her hadisi peygamber efendimize sorup ondan sonra kitabına alması aklımıza geliyor. Topladığı hadisler ve İslam dinine yaptığı büyük hizmetle –ebedileşen-bu büyük alimin türbesi ziyaretçilerle dolup taşıyor.
Klavuzumuz İmam-ı Buhari’den sonra bizi Şah-ı Zinde’ye götürüyor.
Şah-ı Zinde ile ilgili anlatılan menkıbelerin başında, savaşta koparılan başını koltuğunun altına alması ve çevredekilerin, zinde, zinde (canlı, canlı) diye bağırması geliyor. Lakabı da oradan kalma. Gerçek ismi Kusam bin Abbas, yani Peygamber Efendimiz’in amcası Hz.Abbas’ın oğlu. Türbesi onlarca mezarın bulunduğu, onlarca odadan oluşmuş bir külliyenin içinde bulunuyor. Sandukasını ancak pencereden bakarak görebiliyorsunuz. Kadın erkek yüzlerce insan sandukanın yanındaki bölüme gelerek görevli Hoca’ya kuran okutup, dua ettiriyor. Hem Semerkant’ta hem Buhara’da gördüğümüz en ilginç manzaralardan biri bu. Her türbenin, her kümbetin önünde cübbeli, sarıklı bir Hoca duruyor. Ziyaretçiler geldikçe birkaç ayet okuyarak topluca dua ediliyor. Her kümbetin önünde türbe ziyareti adabını anlatan, dua ve tazarrunun türbede yatana değil, Allah’a yapılmasını ikaz eden levhalar konulmuş. Ziyaretçiler bu ikaz ve uyarılara harfiyen uyuyor, en azından zahiren uyduklarını görüyorsunuz. Şah-ı Zinde’nin, zinde’si ile Kürtçede kullanılan ve aynı anlama gelen zinde/zindi(canlı) benzerliği dikkatimizi çekiyor. Sonradan Özbek, Orta Asya Türkçesi ile Kürtçe arasında bir çok benzer kelime olduğunu tespit ediyoruz. Anadolu Türkçesinde olmayan bu kelimelerin Kürtler tarafından Orta Asya’dan getirildiği ve esasen menşe’lerinin de bu kelimeler gibi Orta Asya kökenli olduğunu gösteriyor.
Semerkant’ta sırasıyla itikatta mezhep imamımız İmam-ı Maturi’diyi, Hz.Danyal(A.S) mezar veya makamını, Emir Timur ile Uluğ Bey’in birlikte yattığı türbeyi tek tek yoğun duygular içinde ziyaret ediyoruz. İmam-ı Maturidi’nin türbesi yeni yapılmış, Semerkant’ın içinde olmasına rağmen biraz boynu bükük. Çingene mahallesinin ortasında kalan ve Anadolu’daki üstü kapalı türbeleri andıran kümbette biz gittiğimizde hiç kimse yoktu. Bu büyük İmamın yalnızlığı bana ve arkadaşlara çok dokundu.
Emir Timur (Özbek Türk’lerinin deyimiyle Amir Temur) büyükçe bir kümbette Hocası ve Uluğ bey’le birlikte yatıyor. Aynı türbede yan yana alt, alta 11 mezar var. Timur’un başı Hocasının ayak altına gelecek şekilde tanzim edilmiş. Oradakiler Timurlenk’in bunu özellikle istediğini türbeyi hınca hınç dolduran ziyaretçilere anlatıyorlar. Fatiha okurken ister istemez aklımıza Yıldırım Beyazıt’ın hazin sonu, Ankara savaşı geliyor. Biz fatihamızı okuyoruz ama bir arkadaşımız kendini zorlamasına rağmen Fatiha okuyamıyor. İçimden gelmiyor, duygularım el vermiyor, Ankara savaşını unutamıyorum diyor. Dev türbede Türkiye’den gelmiş başka ziyaretçilerle karşılaşıyor, hasbihal ediyoruz. Oradan ayrılırken başını Hocasının ayakları dibine koyan Timur’un aynı tevazuyu keşke hayattayken gösterseydi de şu Ankara savaşı, bazı tarihçilere göre iki cihangirin gurur savaşı olmasaydı diyoruz.
Danyal peygamber’in 18 metrelik mezar veya makamını ziyaretten sonra, geç saatlerde İmam-ı Buhari’nin Hocası Semerkant mezarlığında yatan Hazret-i İmamı ziyaret ediyoruz. Açık alandaki mezarda büyük bir çalışma var. Gece olmasına rağmen ışıklandırma yapılarak türbedeki çalışmalar sürdürülüyor. Kerimov son birkaç yılda Semerkant’ta yıkılan,Ruslar tarafından harabeye çevrilen (Bombalanan) tüm tarihi yapıları elden geçirmiş. Adeta tarihi eserleri yeniden yapmış. Hz.İmamın mezarında gece yarısına kadar süren çalışma bunu gösteriyor. Semerkant’tan buhara’ya doğru yola çıkarken yüreğimiz İmam-ı Maturidi’nin ziyaretçi bekleyen türbesi ile, Şah-ı Zinde’nin kesik başında kalıyor. Ve bir ses Yıldırım Beyazıt ne kadar bizimse, Timur’un da o kadar bizim olduğunu fısıldıyor. Buhara’ya Sadatın ülkesine doğru yola çıkıyoruz. (Yarın Kasr-ı Arifandaki Sultan)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi