Ahmet Türk kapatıldı, PKK açık bırakıldı

Ahmet Türk kapatıldı, PKK açık bırakıldı

Beklenen oldu ve DTP kapatıldı. Perşembe günkü yazımda DTP'nin kendi kendisini kapattığını, halkın sözcüsü olmak yerine örgütle bölge halkı arasında köprü olmaya çalıştığını belirtmiştim.

Verilen karar hukuki açıdan doğrudur. DTP şiddetin, kışkırtmanın odağı olmuş, terörle arasına mesafe koymaya yanaşmamıştır.

Son sokak gösterilerinin,sağa sola saldırmanın Ahmet Türk’ün açıklamalarından sonra başladığını hatırlatmakta fayda var. Olaylar çığırından çıktıktan sonra Molotoflarla yakılan Serap’a biz de üzüldük demenin hiçbir anlamı yoktur.

DTP yarından itibaren,PKK dan aldığı talimatla önce istifa gösterisi yapacak, sonra da –mazlum-postuna bürünerek güneydoğu insanını istismara devam edecektir. Demokratik süreç akamete uğratıldı, Kürt’lere siyaset yapma imkanı verilmiyor gibi klasik söylem bir defa daha devreye sokulacaktır.

İşin doğrusu DTP'nin bu çürümüş politikalarına çanak tutan bir sürü aydın bozuntusu var. Dava gündeme geldiğinden beri DTP'nin niçin kapatılmaması gerektiğine dair felsefe yapanların çoğu DTP'ye bilerek veya bilmeyerek mazlum gömleği giydiren ahmaklardır. Siz kapatılmamalı diye yazdıkça Güney doğu insanı demek ki kapatmakla bize haksızlık ediyorlar diye düşünüyor. DTP'nin hatalarını, cürümlerini, günahlarını göremiyor. Kapatılmamalı propagandası, kapatıldıktan sonra ortaya çıkan şoku büyütüyor. Çünkü insanlar kapatılmayacağı yönünde hem beklentiye sokuluyor, hem de normal olanın kapatılmama olduğunu sanmaya başlıyor.

Daha iki gün önce çoğu eski tüfek Marksistlerden oluşan bin kişilik bir (aydın) gurubu DTP kapatılmamalı diye bir açıklama yaptı. Kendilerince bunun demokrasiye zarar vereceğini söylediler. İl örgütlerinde Molotof kokteylileri yakalanan, sözcüleri terör örgütünün tercümanlığını yapan bir partinin kapatılmasıyla demokrasinin nasıl zarar göreceği doğrusu su götürür bir iddia. Bilakis, onca yasa dışı eylem ve şiddet teşvikçiliğine rağmen, DTP'nin kapatılmaması, demokrasinin bir örgüt tarafından rehin alınması, hukukun şiddete boyun eğmesi anlamına gelecekti. DTP, dava mahkemenin önündeyken bile, sine-i millete(Apo’ya) döneriz diyerek yüksek mahkemeyi kaos ve terörle tehdit etmekten imtina etmemişti.

Keşke DTP kapatılmamalı diyerek Apo’nun değirmenine su taşıyanlar, DTP şiddet kışkırtıcılığı yaptığında da aynı tavır ve tepkiyi demokrasiye zarar veriyorsunuz diye gösterebilselerdi, o zaman şimdiki tepkilerinin bir anlamı olurdu. Yarım aydınların DTP yasa dışına çıktıkça kapatılmamalı yönündeki telkinleri DTP'yi iyice pervasızlaştırmış, her istediğimizi yaparız havasına sokmuştur. Bunda yüksek mahkemenin de büyük kusuru vardır, dava geciktikçe DTP tabanı mevcut siyaset biçimini kanıksamaya başlamış, kapatılmama yönündeki beklentileri artmıştır. Bir büyük hata da Yargıtay başsavcılığına aittir. Başta açılan davaya ek bir iddianame ile Emine Ayna gibi örgüt sözcüsü isimler dahil edilmemiş, Ayna’ya göre güvercin sayılan, bir Ahmet Türk denklem dışına itilirken, Ayna sahnede bırakılmıştır. Yargıtay baş savcılığının ihmali yüzünden aslında Ahmet Türk kapatılmış, PKK (veya Apo) açık bırakılmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi