Tekel grevi

Tekel grevi

İnsanların işini, ekmeğini kaybetmesi güzel bir şey değil. Kişi başına milli gelirin 10 bin dolarlara çıktığını iddia ettiğimiz şu günlerde, insanımızın gittikçe fakirleşmesi tam bir tenakuz. Milli gelir arttıkça fakirleşmek bize ait bir garabet olsa gerek.
Tekel işçilerinin grevi de, başlarda bu tip bir geri gidişe karşı tepkiye benziyordu.
İnsanların hak, hukuk peşinde koşması,örgütlü mücadele vermesi demokrasinin bir gereğidir
Özelleştirmeler bir anda gelirinin yarısını kaybeden büyük bir mağdur kitlesi yarattı.
Ama her şeyi bu hükümete yıkmak büyük bir haksızlık.
Daha önce de özelleştirmeler yapıldı. Binlerce işçi 4-C kapsamında çalışmaya başladı, kimsenin gık’ı çıkmadı. Mesela TÜGSAŞ fabrikalarının bir çoğu ANASOL-M hükümeti döneminde özelleştirildi. Devlete ait çimento fabrikaları yine aynı hükümet dönemiyle daha önceki hükümetler döneminde satıldı. Sağda, solda varlıktan yokluğa düşen insanların çığlıkları yükseldi. Ama ne medya, ne de sendikalar bu ölçüde bir tepki ortaya koymadılar.
4-C nin bir çok bakımlardan tatmin edici olmadığı, yıl boyu tam çalışma imkanı bile vermediği, işçilerin sosyal haklarının neredeyse tamamını kaybettiği biliniyor. Hayat şartlarının her gün biraz daha zorlaştığı bir dünyada bunlara evet demek insanın vicdanını rahatsız eder.
Diğer taraftan ülkenin imkanları da ortada.
Hem işçilerimizi mağdur etmeyecek, hem de ülke dengelerini bozmayacak bir buluşma noktasının bulunması herkes için en doğrusu olacaktır.
Ama TEKEL grevi sadece bu değil.
Ortada hak aramanın çok ötesinde anlamlar ihtiva eden bir eylem var. Geçen hafta Ankara’daydım. Akçağ kitap evinin altından Tuna caddesine açılan sokakta Tekel işçileri naylon barakalar içinde kendi ifadeleriyle direnişlerine devam ediyorlardı. Atılan sloganların çoğu tanıdıktı. Hak aramaktan çok sol siyasi anlamlar taşıyan, politik sloganlar… Mesela AKP halka hesap verecek diyorlardı. Bu sloganı yıllardır marjinal Marksist sol örgütler atıyor. Kendileri halk, başkaları ise halkın dışında bir şey oluyor. Açlık grevleri de aynı kültürün bir ürünü. Bizim kültürümüzde, bizim geleneğimizde böyle bir eylem biçimi yok. Grevin basındaki destekçileri de yabancı değil. Hükümetle, milletle, toplumun değerleri ile ne kadar hesabı olan varsa, hepsi Tekel işçilerinin üzerinden hükümete vurmaya çalışıyor.CHP orada, ÖDP orada, KESK orada,BDP orada, Marksist-Sol gençlik örgütleri orada. İşin doğrusu bu durumdan Tekel işçileri de pek rahatsız değil. Mağduriyet, bu bilinçli alet olma yüzünden git gide zulme dönüşüp, toplumdaki sempatisini de kaybediyor. Hak arama, haksızlığın aracı haline geliyor..
Kimsenin hak arama hakkına bir itirazım olamaz.
Ama başkalarının silahına mermi olanlardan haz etmiyorum. Tekel işçileri şimdi tam da böyle bir noktada bulunuyorlar.Hakkı, zulmün aracı yapanların eline vererek hem kendilerine hem millete kötülük ediyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi