MHP'nin BBP aşkı

MHP'nin BBP aşkı

Gerçi çağımız aşkların yerini basit ilişkilerin aldığı bir çağ. Ama yine de son günlerde meydana gelen gelişmelere MHP'nin BBP aşkı diyebiliriz.
Devlet Bahçeli geçen hafta ATP'yi ziyaret ederek birleşme sinyali verdi. ATP adı var kendisi olmayan bir parti. MHP ile birleşmesinin MHP'ye bir katkı sağlayacağını sanmıyorum. Eski genel başkanı Tuğrul Türkeş’in bile başkanlığından firar ettiği bir partiden kimseye hayır gelmez.
Bahçeli’nin ATP ziyaretinde, BBP'ye gidip gitmeyeceği de soruldu. Bahçeli’nin cevabı gidilebileceği yönündeydi. Ardından Yeniçağ’da bir haber yayınlandı. BBP genel başkanı da kapıları açık tutan bir açıklama yaptı. Ancak sonradan gelen tepkiler üzerine birleşmenin BBP'de olması gerektiğine dair Topçu’nun bir beyanı yayınlandı.
Her iki partide de arkadaşlarım var. Dolayısıyla kimsenin kişiliğine dokunmadan, eski dayanan hukuku zedelemeden bir değerlendirme yapmakta fayda var.
Partiler spor olsun diye kurulmazlar. Her partinin hedefi iktidar olmak, kendi proje ve kadrolarıyla ülkeyi yönetmektir. Bazen partilerin arkasındaki toplumsal destek bir partinin,tek başına bu hedefi gerçekleştirmesine yetmez. Bunun yolu yakın partilerle iş birliği yapmak, ittifaklarla toplumun desteğine mazhar olacak tarzda kamuoyunun karşısına çıkmaktır. Bu bakımdan hiçbir partinin (zıtlar hariç) diğeriyle iş birliği yapmasını yadırgamıyor, bilakis bunu reel politiğin bir gereği olarak görüyorum.
BBP geçmişte ANAP’la seçim ittifakı yaptı, DYP ile ittifak ise son anda köşeden döndü. Bu partiler düşünce ve inanç olarak BBP'ye MHP'den daha yakın duran partiler değil. Yani ANAP veya DYP ile ittifak yapan bir BBP'nin MHP ile ittifak yapmasında teorik olarak bir engel yok. Ama iki parti arasında geçmişe dayanan Psikolojik engeller ve günümüzden kaynaklanan fikri ayrılıklar var. Bazen psikolojik Saikler fikri sebeplerden daha etkili olabiliyor.
Yazıcığlu ve arkadaşları ayrıldığında MHP daha mutedil, daha soğukkanlı bir yol izleyebilirdi. Yazıcıoğlu ve ekibinin farklı çatılar altında siyaset yapma hakkına saygı duyabilir, demokratik bir duruş ortaya koyabilirdi. Ama bu yapılmadı hemen her ilde çoğu istihbaratla irtibatlı kişiler vasıtasıyla olaylar çıkarıldı. Hayatının en değerli zamanlarını hapishanelerde geçirmiş insanlara en aşağılık, en bayağı hakaretler edildi.Birden bire Ülkücülerin ülküsü Allah ve Resulünün davası olmaktan çıktı, merhum Türkeş’e sahip çıkma davasına dönüştü. Yazıcıoğlu defalarca MHP ile ittifak, işbirliği hatta birleşme yolları aradı. Her defasında aşağılandı, hakarete uğradı tezyif edildi. Bir ahlaksızın, gelsin partiye üye olsun kendini ispatlasın sözleri hala kulaklarımda çınlıyor. Türkeş’in cenazesinde MHP'ye taziyeye koşan Yazıcıoğlu –çakal takımının(onlara ülkücü demiyorum) saldırısına uğradı. Ve kalplerde bir sürü kırıklık, burukluk birikti. Birleşme keşke bugün değil, Yazıcıoğlu hayattayken düşünülse, teşebbüs edilse bugün bunun bir anlamı olurdu. BBP tabanında bu psikolojik kırılmanın tortuları hala duruyor.
Öte yandan BBP ile MHP arasında fikri açıdan da derin farklılıklar var. BBP demokratik bir Türkiye’yi savunuyor, asker ve yargı vesayetine şiddetle karşı çıkıyor. BBP sözcüleri bunu her fırsatta dile getiriyorlar. Halbuki aynı kararlılığı MHP'de görmek mümkün değil. Bahçeli’nin zaman, zaman demokratik çıkışlarına rağmen bu hiçbir zaman uzun soluklu olmuyor. Mesela son Anayasa değişikliği çalışmalarında bile MHP ile BBP'nin tercihleri farklılaşıyor. BBP anayasa’nın değişmesini, Yargıdaki kast sisteminin bitmesini istiyor. MHP ise CHP'ye daha yakın bir yerde durarak, değişikliklere destek vermeyeceğini söylüyor. Bugün ve dünün BBP'si MHP'nin geleneksel tabanına MHP'den daha yakın. Çünkü Ülkücü irade geçmişte özellikle 12 Eylül’de yaşananların tecrübesiyle Yargı’nın nasıl solun arka bahçesi haline getirildiğini biliyor. Onun için de bu demokratikleşme sürecinin mutlaka desteklenmesini, yargı’nın tarafsızlaştırmasını savunuyor.
Bir iş birliği olacaksa önce bu psikolojik tortuların temizlenmesi, sonra da – ortak bir ülkü’de-buluşulması gerekiyor. Bu olmadıkça kim nereye giderse gitsin birleşme tabanda değil sadece tavandaki kadrolarda olur. Ülkü birliği sağlanırsa insanlar geçmişte yaşanan acı tecrübeleri unutabilirler. Ama daha ortada böyle bir ülkü veya dava birliği yok. ufukta da böyle bir ihtimal görünmüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi