AK Parti'nin kapatılması ve yargıyı yargılamak

AK Parti'nin kapatılması ve yargıyı yargılamak

Aylardır kapalı kapılar ardında konuşulanlar nihayet gerçek oldu.Yargıtay başsavcısı AKP hakkında kapatma davası açarak Anayasa mahkemesine başvurdu..Davanın duyulduğu andan itibaren Türkiye’nin şoka girmesi, dava konusu iddiaların toplum nezdinde hiçbir inandırıcılığının olmadığını gösteriyor.

Lafı eğip, bükmeye gerek yok, bu tam bir hukuk skandalıdır.

Başsavcı AKP nin laikliğe aykırı fiillerin odağı olduğunu iddia ediyor.Anayasa’nın 69. maddesi de partilerin ancak hukuk dışı fiillerin odağı olması durumunda kapatılabileceğini söylüyor. Odak olmayı ise şu şekilde tarif ediyor: “Bir siyasi parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde, söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır.”

Şimdi soralım AKP hangi hukuk dışı fiilleri yoğunlukla işlemiş? Hangi kanun dışı eylemlerin fideliği olmuş?

Başsavcı bu yazının yazıldığı sırada henüz tamamına vakıf olmadığımız iddianamesinde, bir milletvekilinin başörtüsü ile ilgili beyanı ile, bir belediye başkanının sözlerini delil olarak göstermiş. Bazı parti yöneticilerinin bir cemaate ait okulları ziyaret etmesini, övücü beyanlarda bulunmalarını da suç kapsamında saymış. Bu mudur odak olmak.İki kişinin suç unsuru taşımayan konuşmaları AKP’yi nasıl odak yapıyor acaba?

O cemaat okulları denen eğitim yuvalarına gelince.. Cemaat okulu tanımlaması tam bir aldatmaca, tam bir göz bağcılığıdır.Yasalarımızda, kanunlarımızda okul açma görevi sadece belli vatandaşlara verilmiş bir imtiyaz olmadığına göre herkes okul açabilir.Açanların kimliğine bakarak hiç kimse Türkiye’nin yurt dışında şerefi olan bu okulları töhmet altında bırakamaz.Bu okullarda hukuk mevzuatımıza aykırı olan hangi işler yapılmış, hangi suçlar işlenmişse başsavcı önce bunları söylemelidir. Bu okullarda Türkçe öğretiliyor, Türkiye sevdası öğretiliyor. Başsavcı bunlardan mı rahatsız oluyor?

Bu hukuk mukuk değildir.Bu milletin değerlerine muhalefetin yargı üzerinden yürütülmesidir. Halkın %47 sinin oy verdiği bir partiyi sandıkta yenemeyeceğini anlayanların, sandığı Yargıya taşımalarıdır.

Keşke Türkiye bu hukuk ayıbına imza atmasaydı.

Halkın %75 inin sahip çıktığı başörtüsünü, suç odağı olmanın gerekçesi yapmak, bizzat halkı suç odağı olarak görmektir.

Başsavcının aklılarla ziyan iddianamesi, Türkiye’nin önünün nasıl tıkandığını, sistemin nasıl sudan sebeplerle işlemez hale getirildiğini/getirebileceğini gösteriyor.Zamanında Moğoltay’ın Yargıya üç bin CHP’li aldım sözünün anlamı da anlaşılıyor. CHP’nin bu siyasi değil, hukuki bir karardır şeklindeki Başsavcıyı sahiplenen ilk tepkisi de iyi analiz edilmelidir.Bu ülkede demokrasi bütün kurum ve kurallarıyla yerleşmiyorsa bir sebebi de budur.Başta bürokrasi olmak üzere partilerin gerekli duyarlılığı gösterememesi, Türkiye’nin ufkunu karartan bu tip tavırlara karşı yeterli tepkinin verilmemesidir.

Kim ne derse desin. Bu iddianameyle AKP değil, Yargı yargılanacaktır..Kaç zamandır, darbeleri öven,idamları alkışlayan,siyasi demeçler veren, yargı bağımsızlığını ağzına geleni söylemek sanan yeni tip hukukçularla karşı karşıyayız…Yargıyı, Görevi dışında her işe bulaşan bu tip hukukçulardan kurtarmadığınız takdirde Yargı kurumundan adalet beklemek,aşınan itibarını iade etmek beyhudedir.

Onun için,Partilerden önce bu zihniyeti yargılamalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi