8. maddenin reddi ve bundan sonrası

8. maddenin reddi ve bundan sonrası

Anayasa taslağının parti kapatmaları düzenleyen 8. maddesi yeterli oyu alamadığı için paketten düştü.
Bunun bir çok anlamı var.

Muhalefet baştan beri bütün mesaisini 3 maddede yoğunlaştırmıştı. Bunların başında parti kapatma ile ilgili 8. madde geliyordu. Diğer iki madde ise HSYK ile AYM'nin yapısını değiştiren maddelerdi.
8. maddenin ret edilmesi muhalefetin en azından hedeflerinden birine ulaştığını gösteriyor. Diğer hedeflerine ulaşıp ulaşmayacağını önümüzdeki yirmi dört saat içinde göreceğiz.

AK Parti için son derece trajik olan bu durumun bir çok sonucu olacaktır.

Oylamalar gizli olduğu için AK Parti içinden kimin ret oyu verdiğini yüzde yüz tahmin etmek mümkün değil. Bu şu anlama geliyor, AK Parti yönetimi içindeki brütüsleri bulabilmek için bundan sonra guruptaki bazı vekillere şüpheyle bakacak, bu da partinin bütünlüğünü, insicamını zedeleyecektir. Şüphe kurdunun girdiği yerde ilişkilerin eskisi gibi devam etmesi güçtür. Kim veya kimler sorusu herkesi kemirir durur.Bir parti için bu fevkalade tehlikeli bir durumdur. AK Parti yöneticilerine düşen şüpheyi genelleştirip, yeni kırılmalara çanak tutmamaktır. Nihayetinde parti kapatmalar karar veren merci Anayasa Mahkemesi'dir.

AYM ile ilgili değişikliğin geçmesi halinde 8. maddeyle hedeflenen değişikliğe kısmen ulaşılmış olacaktır. Çünkü AYM de mevcut üye profilinin değişmesi demek, parti kapatmaların zorlaşması demektir. Bu da bir kazançtır. Onun için özellikle HSYK ile AYM'nin yapısını düzenleyen maddelerin görüşülmesinde, aynı hayal kırıklığının yaşanmaması için daha dikkatli olunması gerekiyor.

Diğer taraftan kritik bir dönemeçte Anayasa’yı referanduma götürecek sayıyı bulamamak AK partinin bundan sonraki değişikliklerde elini zayıflatacak, cesaretini kıracaktır.Partilerini kapatmak için tetikte bekleyenlerin oyununu bozacak basireti gösteremeyen bir vekile güvenip hangi Anayasa değişikliğini yapabilirsiniz.

Tek başına iktidar olmuş bir partiye karşı alınan bu sonuç aslında statüko ve uzantılarının ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Değişiklik tasarısının meclise sunulması ile birlikte adeta seferberlik ilan edilmiş,sistem bütün güçlerini sahaya sürmüştür. MHP ile CHP'nin el ele, omuz omuza oluşturdukları ret cephesi birinin sistemin sağ ayağı ötekinin sol ayağı olduğuna dair analizleri de doğruluyor. CHP'nin çizgisi belli, ama MHP bugüne kadar daha flu, daha belirsiz bir çizgi izliyor, saatin rakkası gibi bir o tarafa bir bu tarafa giderek yine de bu tarafa gelebileceğine dair ümitlerin muhafaza edilmesini sağlıyordu. Bu son hamle MHP'nin ne kadar ümitsiz bir vaka olduğunu ortaya koymuştur. Ülkücü hareket içine sokulan Truva atları sayesinde geçmişte mücadele ettiği zihniyetin kirli bir parçası olmaya doğru hızla ilerliyor.

MHP'nin girdiği bu yoldan dönmesi çok zor, ama ülkücüler bir yol ayrımına gelmiştir. Ya Bahçeli ve ekibinin peşinden giderek Baykal’ın yoldaşı olacaklar, ya da ciddi bir nefis muhasebesi yaparak Arvasi’lerin, Dündar Taşer’lerin, Necip Fazıl’ların ülküdaşı olacaklar. Ya menfaat, ya dava diyecekler. Ya dünyaya tamah edip çürüyecekler ya da Allahın rızasına talip olup her dem yeniden doğacaklar.

8. maddenin reddedilmesinin bir sonucu da AK Parti'nin bundan sonra milletvekili tercihlerinde izleyeceği yolu etkileyecek olmasıdır. 2007 seçimlerinde AK Parti aday seçiminde çok seçici davranmadı. Merkez partisi olma iddiası aday tercihlerine de yansıyarak parti felsefesiyle alakası olmayan bazı isimlerin meclise girmesine vesile oldu. AK Parti şimdi sırtında taşıyarak meclise getirdiği bu vekilleri kendi hazırladığı Anayasa taslağına oy verdirememenin sıkıntısını yaşıyor. Daha önce rahmetli Özal da aynı acı tecrübeyi yaşamıştı. Elverirdi ki AK Parti Özal’ın yaşadıklarından dersler çıkarsın, meclise taşıyacağı kişileri ince eleyip sık dokusun du. Bunun yapılmadığı görülüyor. Bundan sonra yapılır mı, bu olaydan ders alınmasına bağlı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi