Aziz Üstel

Aziz Üstel

Ha Şener Şen’in çocukluğu ha senin çocukluğun!

Ha Şener Şen’in çocukluğu ha senin çocukluğun!

Bugün ellisini devirmiş herkesin çocukluğu üç aşağı beş yukarı birbirine benzer. Ben tabii erkek çocuklarından söz ediyorum.

Her bir yanı “yassahlarla” çevrili bir dünyadan söz ediyorum. Korkularla dolu bir dünyadan. Bundan yıllar önce, Şener’in evinde oturmuş sohbet ederken, gözlerini gözlerime dikip:

“Yahu Aziz, biliyor musun benim çocukluğum halı desenleri ezberlemekle geçti” demişti.

“Ne demek bu?”

“Bizimkiler beni bi yere misafirliğe götürdüler mi, ‘Başını yerden kaldırma... Önüne bak... Kimsenin yüzüne bakma...”diye tembihlerlerdi, sıkı sıkıya! Ben de o yüzden gözlerimi yere çiviler, halılara bakardım. Çok iyi bilirim, hangi halı Yağcıbedir, hangisi Milas, hangisi Kayseri” demişti.

Benim anamla babam da beni, kırk yılda bir

de olsa, birinin evine yemeğe giderlerken kollarına takarlardı, sepet gibi! O da davet sahibi, “yahu Aziz’i görmeyeli yıl oldu... Getirsenize çocuğu da” dediği için, yoksa kendi istediklerinden değil ha!
Neyse, daha evden çıkarken, annem emir yağdırmaya başlardı:

“Sakın açım deme... Sana ‘biraz daha almaz mısın?’ diye sorarlarsa, ‘hayır efendim, doydum!’ diyeceksin. Sana soru sorulmadan kimseyle konuşmayacaksın. Lafa sakı ama sakın karışmayacaksın..”

Yahu yemeğe gidiyoruz! Evin sahibi “aç mısın oğlum?” derse, karnım zil çalarken “tokum!” mu diyeceğim? Yani insan ne diyeceğini şaşırıyor birader!

Babama gelince, o da, sırf konuşmuş olmak için atılırdı:

“Öyle karı gibi gülmek de yok ha!”

Şimdi bu emirleri alt alta yazın; şöyle bi göz atın! Eğer siz de çocuklarınızı bi yere götürürken böyle saçma sapan yasaklar koyuyor, onları misafirliğe değil de cezaevine götürüyormuşcasına yanınızda sürüklüyorsanız, analık babalık sınavından çaktınız ki, sıfır almacasına.
Bırakın çocuklarınız çocukluklarını yaşasın! Zaten çocukluk dediğin kaç yıl sürer ki? Daha ne olduğunu anlamadan sorumluluk üstüne sorumluluık biner sırtına, çocukluk da uçar gider pencereden!

Ha bir de “karı gibi gülmek!” lafı yok mu?!

Nefret ederim bu laftan; tiksinirim!

Dünyadaki en güzel iki sesten biridir kadın kahkahası... Diğeriyse bir çocuğun gülücükleri, cıvıl cıvıl konuşması...”

Karı gibi gülmek” lafını icat eden her kimse, ya eşcinseldi ya da kadınlardan korkan sünepenin tekii!



Ah Adnan ah, duman ettin Galatasaray’ı!

Yahu kardeşim bir şeyi bilmemek ayıp değil.

Hadi öğrenecek vaktin yok; ona da eyvallah!

Ama bilmediğini bilmemek var ya!! İşte beni deli eden bu. Sen bilmediğini bilmiyorsun. Örneğin futbol konusunda en küçük bi fikrin yok! Nasıl transfer yapılır, futbolcuyla nasıl iletişim kurulur, takımın başına getirdiğin teknik adamla neler paylaşılır neler paylaşılmaz, kimlere danışılır yeni oyuncu almadan ya da eldekini satmadan? Yönetim kurulu arkadaşlarınla nasıl iletişim kurulur? Basınla neler paylaşılır neler paylaşılmaz? Bunlar hakkında en küçük bir fikir sahibi olamamışsın. Kulübün içinde futbolu çok iyi bilen, transfer konusunda gerçekten uzmanlaşmış kişiler var diye sana bin kere söyledik. Bi kulağından girdi diğerinden çıktı. Adnan Sezgin’le el ele, Galatasaray’ı sürükledin felakete!

Şimdi de eğer doğruysa yeni bir hatanın eşiğindesin. Hikmet Karaman-Hakan Şükür ikilisine teslim edecekmişsin takımı.

Sen aklını peynir ekmekle mi yedin?!

Rejkard’ı sallamayan Elano, Hikmet’le Hakan’ı mı dinleyecek?

Hikmet’le Hakan mı Cana’dan ikinci bir Mehmet Topal yaratacak?

Bu ikili mi gidip bi Keita daha bulacak?!

Sen, bu yılı kayıp hanesine yaz Adnan’cığım... Üzerine de bir bardak su iç!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aziz Üstel Arşivi