Şefik Dursun

Şefik Dursun

Yeni YÖK Başkanı ile yeni dönem başladı

Yeni YÖK Başkanı ile yeni dönem başladı

10 Aralık 2011 itibariyle YÖK Başkanlığı’na İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya atandı. Vakıf üniversitelerinden ilk kez böyle bir atama gerçekleşti.

Kendisinin Ortadoğu konusunda araştırmaları ile öne çıkmış iyi bir araştırıcı olduğunu atandıktan sonra öğrendim. Sayın Yusuf Ziya Özcan’a yaptığı hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum. En son meslek liseleri ile düz liseler arasında 28 Şubat döneminde getirilen katsayı farkı uygulamasını kaldıran bir karara imza attı. Güle güle sayın Özcan, bundan sonraki çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Sayın Özcan’ı da atandığında yükseköğretim camiası fazla tanımıyordu. Ancak zaman içinde üniversiteye bakış tarzı ve kucaklayıcı, özgürlükçü tutumu ile onu beğendik, sevdik. Yeni YÖK Başkanı’nın da yapılanları koruyacağına ve üzerine eklentileri olacağına inanıyorum. İyi niyetle işe başlayan ve böyle devam eden yöneticiler zaman içinde etrafının daha muhkemleştiğini göreceklerdir. Her şeyden önce üniversitelere sağlanan eğitim özgürlüklerinin korunmasını bekliyoruz. Bilgi çoğalmasının huzurlu bir ortama ihtiyacı olduğu bilinmektedir. Ümit ediyorum ki; yeni başkanın da “temel insan hak ve özgürlüklerini esas alan demokratik üniversitelerin” yapılanmasında çabaları olacaktır.

Üniversite sayılarının hızla artması sonucu en başta “hem fiziksel alt yapı hem de öğretim üyeleri sayılarının yeterli olmamasının” getirdiği problemler çözülmeyi bekliyor. “Yeni bir yüksek öğretim sistemini inşa etmeye kararlıyım” diyerek niyetini ortaya koyan Çetinsaya bunun için, “yeni Anayasa” ve “yeni Yükseköğretim Kanunu” fırsatını iyi değerlendirmelidir. Kendisini tebrik ediyor, başarılar diliyorum.

Sanıyorum Yusuf Ziya Özcan’ın yapamadığı, kendisinin de ifadesiyle “tam gün çalışmaları konusunda YÖK’ün gecikmesi ve bu düzenlemeye bir katkısının olmayışıdır.”

Sağlık Bakanı sanki “tam gün”ü sadece Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde çalışan hekimleri ilgilendirdiğini düşünerek düzenleme yapmaya çalıştı. Kendisine tam günle ilgili “YÖK de çalışmalar yapıyormuş” diyen bir gazeteciye “tam günle ilgili çalışmaların ikili yapılmasına karşı olduğunu” ifade ederek YÖK’ün söyleyeceklerinin önüne set çekmişti!..

Oysa “tam gün” üniversitelerin bütününü ilgilendiren bir model... Bu nedenle elbette YÖK’ün de fikri alınmalı, hatta önce YÖK’ün bu konuda çalışmaları olmalıydı. Çünkü sağlık konusunda iyi analiz edilmeden yapılan bazı düzenlemeler zaman içinde beklenmedik sonuçlar ortaya çıkardı... Son çıkan kanun hükmünde kararname ile üniversite hastanelerinde çalışan öğretim üyesi hekimlerin muayenehanede veya bir özel sağlık kurumunda çalışıyorlarsa üniversite hastanelerinde “hasta muayene etmesi, ameliyat yapması yasaklandı” Öyle bir durum ortaya çıktı ki, İstanbul’da dört öğretim üyesi olan Cerrahi Bilimler Bölümü’ndeki bir anabilim dalında ancak biri ameliyatlara girebilir durumda. Benzer şekilde 10 öğretim üyesinden üçü ameliyat yapabilir durumda olan dallar bulunmakta. Peki bu ihtiyaca cevap verebiliyor mu? Belki çok çalışarak ameliyatların üstesinden gelmeye çalışıyorlar. Ama bu durum “hastanın doktor tercih etme şansı”nı ortadan kaldırmış oluyor; istediği doktora muayene ve ameliyat olamıyor.

Sağlık Bakanı bu düzenlemeyi yaparken “muayenehanesi olanlar dışarıdaki hastayı getirip hastanede ameliyat ediyorlar” diyor ve buna engel olmak istediğini ifade ediyordu. Aslında böyle yapanlar da bulunabilir. Bunun önüne geçmenin yolu “toptan yasaklama” olamaz. Bakanlık bu konuda hasta ve yakınlarının durumlarını takip edip onları dinleyebilse, bu işi yapanlar bulunur, cezalandırılır ve tüm öğretim üyesi hekimler de töhmet altında olmaktan kurtulurlar. Nitekim geçtiğimiz günlerde Anadolu’nun bir bölgesinde reçete edilen pahalı ve belli bir risk grubu bebeklere verilmesi gereken mamaların, aşırı sayıda yazıldığı tespit edilmiş ve bunun için bir inceleme başlatılmış... Sonuçta belli bir grubun bu konuyu istismar ettikleri ve haksız kazanç sağladıkları, bebeklerin bir çoğunun bu riski taşımadıkları görülmüş.

Sağlık Bakanlığı’nın son “kanun hükmündeki kararname” ile yaptığı düzenlemede “hasta bakamaz-ameliyat yapamaz, ama ders verebilir” yasağı mevcut 2547 sayılı yasaya aykırıdır.

Çünkü bir öğretim üyesi tıp fakültelerinde sadece teorik ders vermez; verdiği derslerin bir parçası olarak hasta muayene eder, ameliyat yapar ve öğrencilerini ancak böyle yetiştirir. İşte sayın Özcan bu konuda “tıp fakültelerindeki eğitimin nasıl yapılacağına Sağlık Bakanlığı değil biz karar veririz” diyemedi. Acaba sayın Çetinsaya diyebilecek mi?..

Üniversitelerde zaten herkes tam güne uygun çalışıyor, mesai saatleri dışında da muayenehanesine gidiyordu. Bu öğretim üyeleri üniversite hastanelerinde, hastaların tedavileri için herhangi bir işleme imza atamıyorlar; onlar bundan dolayı üzgün ve buruk bir bekleyiş içersindeler... Bir ümit bu sıkıntıyı sayın Başbakan’ın anlamasıdır...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şefik Dursun Arşivi