Medya Etik Konseyi kuruldu, hayırlı olsun!..

Medya Etik Konseyi kuruldu, hayırlı olsun!..

Bu da nereden çıktı, diyenleriniz olabilir.. öyle ya, ortalık dernekten, konseyden, geçilmiyor.. Böyle düşünenler varsa şayet haklıdırlar da yani..
Hemen meseleye kestirmeden gireyim.. Medya Etik Konseyi Derneği bir ihtiyaca binaen kuruldu.. Konsey, ulusal gazete, TV ve basın kuruluşu temsilcisi 12 kişiden müteşekkil.. Kimler var bu konseyde, hemen söyleyeyim..
Başkan Halit Esendir.. Halit Bey, Zaman gazetesinin yıllardır her kademesinde çalışmış deneyimli bir arkadaşımız!.. Hareketli.. Aynı anda 2-3 işle uğraşabilecek bir yapısı var Esendir’in!.. Bu dernek fikri de ondan çıktı aslında.. Diğer arkadaşlarımızı tanıtayım; Ahmet Taşgetiren var.. Servet Engin var.. Ali Erkan Kavaklı, Behçet Fakihoğlu, Hüseyin Gökçe, Abdullah Aymaz, Mehmet Şeyho, var.. Yine, Mustafa çalışan, Fatih öncü, Sedat Yılmaz, var.. Ve de Sami özey. var. Evet, bendeniz de bu derneğin kurucu üyesiyim..
Ana maksat; fütursuzca yayın yapan medyanın hizaya sokulması.. Yanlış anlaşılmasın, kimseyi dövecek filan değiliz.. Ceza verecek bir merci de değiliz.. Okuyucularla, milletimizle köprü olacağız.. Ne şikâyetler alıyoruz, bir bilseniz.. Başkalarını bilmem ama ben çok dert dinliyorum.. İnsanlar bazı gazetelerin yalan yayınlarından dolayı nefret etmişler.. Televizyonlardan bıkmışlar.. Kadının problemleri adı altında toplumu geren, strese sokan, programlarda adeta “orta oyunu” yaşanıyor.. Yine yarışma programları adı altında bu milleti millet yapan “öz” değiştirilmek isteniyor.. Toplumumuzun örfüne, âdetine, inancına, adeta dinamit konuyor.. Spor programları hele rezaletin daniskası.. Kendisini “bulunmaz Hind kumaşı” sanan programcı ya da yazar ünvanlı pek çok megaloman, televizyonlarda ve gazetelerde boy gösteriyor.. İnsanlarımızın canı sıkılıyor.. Halkın başvuracağı bir merci yok.. Bir başka ifadeyle var ama yok!.. Kimi kime şikâyet edeceksin?.. Basın İlan Kurumu’nun “Basın Ahlak Esasları” ile ilgili 09.06.1984 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmış Genel Kurul Kararı’na baktım.. 2. maddenin a bendinde “Yayın organları, ahlaka aykırı veya müstehcen yayında bulunamaz” deniliyor ama dinleyen kim?.. Posta Gazetesi, Haydar Dümen’li sayfalarıyla acaba bu uyarıya giriyor mu?.. Halit Esendir’in uyarısıyla Şok isimli bir gazeteden yeni haberim oldu.. Şok’ta bir köşe yazısına şahit oldum, inanın porno dizisi gibi bir şey..
İşte Medya Etik’in görevi burada başlıyor.. Bu seviyesiz yayınlardan canı sıkılan, asabı bozulan insanlarımız, bundan böyle Medya Etik Konseyi vasıtasıyla seslerini duyurabilecekler..
Değerli dostlar, esas sıkıntı şu.. “Medyanın giderek naylonlaşması ve gerçek gazeteciler tarafından temsil edilmemesi..” Maalesef böyle.. Bu ülkede en kolay iş kartvizitine gazeteci yazdırmak, kendisine gazeteci dedirtmek.. Peki liyakat var mı?.. çaba var mı?.. Mücadele verilmiş mi?.. Nokta, virgül, yerinde kullanılıyor mu?.. Bunlara bakan yok.. Kişinin, eğer varsa yazı işlerinde bir tanıdığı, gazeteci oldu gitti.. Hele de patrondan torpilliyse “kadayıf üstü kaymak” olur, artık hazretin önü açılır ve başyazarlığa kadar gider..
Peki bunların misalleri var mı?.. Var tabii, hem de epeyce.. Medyada öyle haberlere imza atılıyor ki, imzayı atanın bazen bu memleketin ürünü olduğundan şüpheye düşüyorum..
Köşelerinden haykıranlar ise bir başka alem.. Dünün “meydan cazgırı” bugünün köşe yazarı olursa, yine elinde mikrofonla caddeleri arşınlayan ve halka abuk sabuk sorular soran kişilerden TV yöneticileri üretilirse ve üstüne üstlük bu kişilerde halkla hiçbir şekilde örtüşme yoksa, o zaman “yazık oluyor bu millete” diye dertlenmek, kafa yormak gerekmez mi?..
Takip edenler bilir.. Geçtiğimiz yakın günlerde Avusturya’da bir heykel skandalı yaşandı.. Viyana’nın Karlsplatz semtinde bulunan Teknik üniversite bahçesindeki heykel sergisinde, heykeltıraş Olaf Metzel’in “Turkish Delight” (Türk Lokumu) adlı, başörtülü, ancak diğer uzuvları açık bir Müslüman kadını tasvir eden heykeli asabımız bozularak gördük.. Tabii bunu yine medya vasıtasıyla gördük.. Ancak, Posta, Güneş, Sabah, Hürriyet, Milliyet, Vatan gibi gazeteler güya “haber veriyorum” diye bu uygunsuz görüntüyü A’dan Z’ye tamamen kullanmışlar.. Yahu, burada aşağılanan Müslüman-Türk kadınının iffeti.. Böyle habercilik mi olur?.. Bereket versin, bu olayda hassasiyet gösteren gazeteler de oldu.. Başta bizim gazete Vakit.. Ardından Zaman, Yeni Şafak, Milli Gazete, Star, Bugün, Türkiye, Yeni Asya.. Ve de Tercüman Gazetesi.. Allah’ı var, özellikle Tercüman gazetesini takdir ettim.. Tercüman resmi basmış ama heykelin mahrem yerlerini; olayı red ettiğini belirten ifadelerle kapatmış.. Habercilik işte bu.. Yoksa, haber yapıyorum diye heykeli anadan doğma gözler önüne sermek iş değil!. Buna habercilik denmez, olsa olsa “hokkabazlık” denir.
Evet, yukarıda da belirttiğim gibi “medya etik” bunun için var.. Meydan boş kalmasın!. Kalmasın ki, kimse deyneksiz köyde rahat gezdiğini sanmasın!.
İhtiyaca binaen kurulduğuna inandığım bu derneğin hayırlı hizmetlere imza atacağına inanıyorum..
-
Değerli kardeşim Avukat Vehbi Kahveci, bir Kur’an-ı Kerim göndermek nezaketinde bulunmuş.. Ancak bu Kur’an farklı… Zira baştan aşağıya İngilizce..
Kur’an-ı Kerim’i Vehbi Bey’in ağabeyi Prof.Dr. Niyazi Kahveci hazırlamış.. Niyazi Hoca’yı tebrik ediyorum.. Nefis bir çalışma.. Arzu edenler için adres vereyim; Akasya Kitap.. Tel-faks: (0312) 431 51 42..
-
Bir kitap da psikiyatri uzmanı Dr. Nihat Kaya’dan geldi.. Kitabın ismi; Sorularla Panik Atak.. Bu panik atak gerçekten çağın hastalığı oldu.. “Panik Atak nedir, nasıl tedavi olur, ne zaman ortaya çıkar” gibi soruların cevapları Dr. Nihat Bey’in kitabında.. Kitap, Sistem Yayıncılık tarafından basılmış.. Dağıtım ise Punto Kitap Hizmetleri’nden.. Meraklıları için; Tel: (0212) 496 10 50
-
Bir de tebriğimiz var.. Değerli komşumuz ve dostumuz Nural Oğuz Beyefendi, oğlu Tamer’i evlendirdi..
Işık ve Tamer kardeşlerimi tebrik ediyorum.. ömür boyu mutluluklar diliyorum..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi