Kemal Belgin

Kemal Belgin

Bir hakem ve bir kaleci hediyesi!

Bir hakem ve bir kaleci hediyesi!

ŞAYET Galatasaray ile Fenerbahçe aynı gün oynuyorlarsa yazacak çok şey olabilir. Biz doğal olarak futbol adına bir şeyler yazmak isteriz. Oyuncu övmek, teknik direktör marifetlerini sıralamak en büyük hedefimizdir. Tartışmasız maçların taraftarları da yazmak istediklerimiz arasına girer.

Peki, bu Pazar bunlar oldu mu? Hayır! Ve de ne yazık ki olmadı. Önce Kadıköy’e gidelim... Maça göğsündeki FIFA kokardını kaybetmiş Fırat Aydınus verilmişti. Fenerbahçe’nin rakibi de, paralarını alamadıkları için hafta içi iki idmana çıkmayan Bursasporlu futbolcular idi. Ve de diyorduk ki, Fenerbahçe yolun sonuna gelirken bu takımı yere serer. Öyle mi oldu? Hayır! Bursaspor inanılmaz biçimde sahaya doğru yayıldı. İkili mücadelelerde hayli üstündü. Savunma gerek yer topları, gerekse de hava toplarında başta Soldado olmak üzere rakiplerine aman vermedi. Ancak ön tarafta Trabzon’dan ithal edilen Yusuf sahanın en kötüsü olunca ve de sağ kanat devamlı sakatlanınca maçın kaderi de Fenerbahçe iki bekinin omuzlarına yüklendi. Furkan’ın müthiş golü geldi sahnede. Aykut Kocaman ikinci yarıya sadece koşan Alper’in yerine Valbuena ile başlamıştı. Bu ev sahibi için topların daha dengeli kullanması anlamı taşıyordu ama sahadaki görüntü öyle değildi. Sonra emekli Musa Sov rakibin bir türlü deviremediği kalecisini mağlup etti. Ve maç birer puanın alınmasına doğru noktalanırken, Aykut hocanın yiyip bitiremediği Fernandao, “Yarışa devam” dedi... Peki, ya Fırat Aydınus? Aaatıf Barış’ın bacağına tabanla basıp sakatlayınca, Sousa arkasından koşan rakibine tokat atınca, Valbuena kaptırdığı toptan sonra rakibine tekme atınca bırakın kırmızı kartları, düdük bile çalmadı. Ama Titi’ye aynı renk kartı çekti. Bakın bakalım maçı kim kazanmış... Daha ne yazalım ki?

Sonra Manisa’ya gittik. Galatasaray, Belhandasız doğru bir kadro çıkarmıştı sahaya... Akhisar da öyle denildiği gibi yedekleriyle değil, tam kadrosu ile gelmişti oyuna... Galatasaray sezon başından beri olduğu gibi yine bir deplasman oyununda geveleyip duruyordu. Ev sahibi ise oyunu oturtabilmek adına arayışını sürdürüyordu. İşte tam bu sırada Galatasaray’ın koca oyundaki tek güzel atağı Rodrigues’in takipçiliği ile gol oldu. Hemen arkasından da aynı Rodrigues bu defa kendi pişirdi ve harika bir plase ile kendi yedi. Sonra mı? Sahada iyi top oynayan, pozisyon üretebilen, açıkça Galatasaray’a futbolun nasıl oynanacağını gösteren bir Akhisar vardı. Bu arada Soner de penaltıyı dışarı atmıştı. Ama karşı kalede de bir Muslera... İkinci yarı da aynı senaryo oynanıyordu. Ve hemen 50. dakikada Galatasaray’ın elini ayağını titreten gol geldi. Sonra mı? Terim hoca anlaşılmaz biçimde Selçuk’u kenara aldı. Aynı anda Feghouli de kenara geliyordu. Kimler mi giriyordu? Yasin ki, bu takımda yedek bile olamaz ve kırk yılda bir gol atan Sinan... Galatasaray artık maçtan tamamen çıkmak üzereydi ki, yürüyen hayalet Gomis boş kaleler yerine topları gol yapamamakla da kalmıyor, bir penaltıyı daha tribünlere yolluyordu. Haa maç mı ne oldu? Muslera’nın inanılmaz kurtarışlarıyla Galatasaray’ın 2-1 lehine bitti.

Yani şampiyonluk yolundaki en ciddi engel aşıldı gibi... Ancak ne var ki bu Galatasaray’ın peşinden gelen Fenerbahçe’nin iki maçta altı puan alması, hele hele bu hakemlerle kolay da olacaktır, aradaki averaj farkını da kapatıp beklemeye geçeceğini de unutmayalım. Galatasaray iki maçta sadece 4 puan yeterli olmasına rağmen, sizce bunu kolayca sağlayabilir mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kemal Belgin Arşivi