İsmail Hakkı Akkiraz

İsmail Hakkı Akkiraz

Erbakan ve arkadaşlarına düşmanlık edenler

Erbakan ve arkadaşlarına düşmanlık edenler

Bismillahirrahmanirrahim;

Hamdımız âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Cenabı Allah’adır. Salâtımız ve selamımız ise Peygamberimiz, âli ve sahabeleri içindir.

Erbakan Hocamızın vefatının 8. Senesinde Saadet Partisi ve MİLKO’lar tarafından yurt içinde ve dışında ciddi anma programlar yapıldı. Erbakan Hocamız, Saadet Partisi Genel Başkanı iken vefat etti ve: “Saadet Partisi son imtihanı kazananların partisidir” diyerek de Saadet Partisi’nden başka gidilecek diğer bir kapının bulunmadığını dünyaya ilan etti. Yine Hocamız; “Hakkın kapısı tektir ve bu kapıyı da sadece Saadet Partisi tutmuştur” sözünü Ak Partiye meyledenleri uyarmak için söylediğini sağır sultanlar bile bilmektedir. Milli Görüşe düşmanlık edenler, son günlerde başka algılar üzerinden, Milli Görüş’e, onun tek temsilcisi Saadet Partisine ve kadrolarına kaşı bir karalama kampanyası başlattılar. Bu kampanyanın temel amaçlarından birisi de, Erbakan Hocamızı Milli Görüş’ten ve Saadet Partisi’nden ayırmak, kadrolarını itibarsızlaştırmaktır. Bu kampanyaların başka bir hedefi de, Erbakan Hocamızı Ak Partinin günahlarına ortak etmektir. “Erbakan Hoca hayatta olsaydı” kabilinden kurulan cümleler, bu sonucu almak için söyleniyor. Milli Görüş-Saadet Partisi ve Erbakan düşmanları, hedeflerine ulaşmak için her türlü malzemeyi kullanmaktan da çekinmiyorlar. Milletimiz oynanan bu tiyatroyu ibretle izliyor, “süt ile kireç suyunu” ferasetiyle elbette ki ayırıyor.

CÜBBELİ

İstanbul’da Milli Görüş-Saadet Partisi ve MİLKO’lardan bağımsız olarak yapılan bir anma toplantısında “Cübbeli Ahmet” olarak tanınan bir zatın yaptığı konuşmada Temel Karamollaoğlu ilgili olarak sarf ettiği sözler dikkatimi çekti.

Dinleyelim: “Geçen gün bana bir konuşma attılar, inanamadım. Temel bey, yani bir kadın spikerle (Şirin Payzın) yaptığı konuşmada, “bizi bağnaz zannediyorlar”, bağnaz demek; mutaassıp, tutucu, yobaz gibi şeyler. Şimdi dese ki biz bağnaz değiliz, mutaassıp değiliz, efendim işte, müsamahakârız, belki bir tevili izahı olur. Peşine ne diyor; “milleti 1400 sene geriye götürecekmişiz” diyor. Yok, böyle bir şey, bağnaz değiliz dedikten sonra, gerisini de 1400 sene geriye götürdükten sonra, ne oldu bu şimdi. 1400 sene geride kim var? Muhammed Mustafa (S.A.V.) var. Kim var? Sahabe-i Kiram var, Asrı Saadet var. 1400 sene lafını kullanan dikkatli konuşacak. Bu lafın peşine, biz bağnaz değiliz, milleti oraya götürecekmişiz, yok böyle bir şey. Sen desene ki; keşke o asrısaadete dönebilsek, keşke bu milleti, peygamberin zamanına, tatbikatına götürebilsek, dünya cennet olur. Keşke o dönemde yaşasaydık demek lazım gelirken, asgari bir Müslüman’ın sözü bu olmalıyken, biz bağnaz değiliz, 1400 sene geriye götürmeyeceğiz, merak etmeyin diyor… Sen niçin 1400 sene geriye götürmeyeceğiz diyorsun. Dersin ki, …biz özürlükçüyüz, biz doğruyu söyleriz hani bunun bir izahı olur. 1400 sene geriye gitmeyeceğiz diyor durmuyor. Fireni patlamış araba gibi, peşine de diyor ki, 1400 sene evvelki hükümlerin, meselelerin bu gün, öyle şeyler var ki bugün bile anlaşılamıyor, hikmeti anlaşılamıyor değil, öyle şeyler olmuş ki izahı yok, nasıl izahı yok, hangi âlime sordun da izahını bulamadın, hangi tefsir, hadis, fıkıh, şerh okudun da izahını bulamadın…” Cübbeli yukarıdaki konuşmasına “Mirasını yiyoruz diyen, işte arkasından onun adına iftiralar da ettiler, yalanlar da söylediler, terbiyesizlik de ettiler, Allah şerlerinde muhafaza etsin. Hocamızın hürmetini hiç muhafaza etmediler, şimdi onun adının bereketiyle geçinenler var” diyerek başlıyor ve arkasından Temel Bey hakkında söyleyeceği sözü söylüyor.  Cübbeli, Erbakan Hocamızın yol arkadaşlarının tamamının içinde yer aldığı Saadet Partisini ve kadrolarını niçin “iftiracı, yalancı ve terbiyesiz” olarak tanımlıyor? Oğuzhan Asiltürk, Recai Kutan, Yasin Hatiboğlu, Şevket Kazan, Temel Karamollaoğlu, Mehmet Karaman, İbrahim Titiz, Fethullah Erbaş, Muhittin Hamdi Yıldırım, Birol Aydın, Yaşar Canbay, Yakup Budak gibi insanların tamamını “Erbakan’ın adının bereketiyle geçinenler” olarak suçlayan Cübbeli hangi İslam’ı kurala göre bunları yapıyor?

TEMEL BEYİN KONUŞMASI

Temel Beye, Şirin Payzın’ın; “Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?”sorusuna şu cevabı vermiş: “Biz, Milli Görüşçüyüz desek, geçmişten anlaşılır da orada yanlış anlamalar var. Orada bazıları biz bağnaz topluluk olarak görmeye, bundan 1400 sene önceki bir devre dönelim demeye, hâlbuki 1400 sene önce, ortaya atılan fikirlerin bugün bu çağda bile bazen anlamak mümkün değil, bugün burada “kadının toplum içindeki yeri” konulu bir sempozyum var. 1400 sene önce insanlara, bizim inancımız gereği verilen bir takım haklar, kadınlar başta olmak üzere verilen haklar, bugün tam olarak verilmiyor bile. İnsanlar uzun asırlar boyunca kadının ruhu var mı, bu insan mı, tartışmasını yapmışlar. Aradan asırlar geçtikten sonra, son yüz elli, iki yüz sene içinde kadınlara bir takım haklar kabul edilmiş, şimdi de sarkaç gibi aşırıya gidiyorlar. İnsanlar makul düşünmek mecburiyetindedir. Bizim inancımızın gereği, inançta baskı olmaz. Onun için tek bir kelimeyle meseleyi anlatmaya kalsak, o bugünkü şartlarda insanların “Milli Görüş’ün” dışında tam olarak anlamalarına imkân vermez. Ama burada üzerine vurgu yaptığımız; adalet mülkün temelidir, adalet, özgürlükleri ve hakları korumak için vardır, mutlaka devlette insanlara görev verilirken ehliyetlerine bakılarak verilmeli, akrabalık bağlarına, eşlik dostluk şartlarına göre görev verilmemelidir. Devlet yönetiminde istişare olamazsa olmazdır, bir kişinin vereceği karar, istişare neticesinde verilmelidir. Kamu malına hangi şartlar altında olursa olsun, kimse el uzatmamalıdır. Gerek şahsi menfaat temin edebilmek, gerekse israf anlamında…” Temel beyin konuşması budur. Ve bu konuşma “Saadet Asrında öne çıkan adaletli ve ahlaklı uygulamaları” asrın idrakine sunuyor. Cübbeli’ye hatırlatacağım şey “utanmadıktan sora istediğini yap” hadisidir. Selam hidayete tabi olanlara…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Hakkı Akkiraz Arşivi