Çifte standart!

Çifte standart!

Aradan günler geçmesine rağmen Üzmez’in tahliyesinin yankıları sürüyor. Aydın Doğan medyasının yönlendirdiği kampanya Üzmez üzerinden dindarları, muhafazakarları linç kampanyasına dönüştü. Anlı şanlı köşe yazarları gün aşırı yazdıkları yazılarla –adli tıp-kurumunun taraflı rapor tanzim ettiğini ispatlamaya çalışıyorlar.

Herkes inancının, zihniyetinin gereğini yapar, buna şüphe yok. Önemli olan her türlü İslami tezahürü bir savaş sebebi sayan bu sakim zihniyete malzeme vermemektir.

İşin doğrusunu söylemek gerekirse olayların bu noktaya gelmesinin bir sebebi de Üzmez’in tavırlarıdır. Hapishaneden çıktıktan sonra Televizyon, televizyon gezip eski maceralarını anlatacak kadar, düşmanı olduğu şeytanının oyuncağı haline gelen Üzmez, Doğan medyasına arayıp da bulamayacağı kadar malzeme vermiştir. Daha kötüsü, o tarihe kadar kendisine hüsnü zanla bakanların bile, vicdanında kendisini mahkûm ettirmesidir. Şeytani bir tebessüm ve bu tebessümün ifşa ettiği gizli bir övünme duygusuyla eski günahlarını anlatan birinin masum olduğuna hiç kimse inanmaz. Nitekim o güne kadar kendisine destek verenler bu açık ikrar karşısında kalemlerini ceplerine koymak zorunda kalmışlardır.

Benim burada asıl anlatmak istediğim Üzmez’den ziyade Adli tıp raporuyla ilgili koparılan fırtınadır.

Bilirkişilik müessesesi, yargılama sistemimizde çok önemli bir kurumdur. Hâkim, çözümü teknik bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi müessesesine başvurur. Çoğu kez, bilirkişi raporu mahkemenin sonucunu tayin eder. Prensip olarak mahkemeler bilirkişi raporuyla bağlı değildir. Ancak uygulamada hâkimler istisnalar dışında bilirkişi raporlarına göre karar verirler.

Üzmez olayında da bilirkişi raporunun belirleyici olduğu şüphesizdir. Aydın Doğan medyasının adli tıp kurumunu hedef alan yayınları da bu yüzdendir. Lakin yayınlar, adalet arayışından çok, Üzmez üzerinden siyasi hedefleri vurma amacı taşıyor.

Adli tıp geçmişte de çok tartışmalı kararlara imza attı. Bunların bir kısmı Üzmez’e verilen raporla mukayese edilmeyecek sonuçlara sebep oldu. Ama aynı Aydın Doğan medyası bir defa olsun Adli tıp kurumunu eleştirme gereği görmedi. Söz gelimi, Ahmet Necdet Sezer döneminde 290, TİKKO’cu, DEV-SOL’cu, DHKP’li, PKK’lı mahkûm adli tıp kurumunun –tutukluluk şartlarında tedavi olamayacak kadar hasta-oldukları şeklindeki raporlarıyla affedildi. Hasta denilen bu militanların bir kısmı daha sonra askerle, polisle girdikleri çatışmada ölü veya yaralı olarak ele geçirildiler. O dönem hapiste yatamayan ama dağda, kırsalda, mağarada yatan bu adamlara nasıl bu şekilde rapor verildiğini kimse sorgulamadı. Üstelik adli tıp kurumunun raporları veren ilgili ihtisas dairesi de özellikle gözlerden uzak tutuldu. Affın sanki sadece Cumhurbaşkanının tasarrufuymuş gibi algılanması sağlandı. Hâlbuki 290 kişinin neredeyse tamamı aynı ihtisas dairesinden rapor almış, aynı yolla affedilmişti. Şimdi Üzmez örneği üzerinden atış yapanların hiç biri o dönem PKK’nın tosunları, Asker, millet, devlet düşmanları rapor alıp serbest bırakılırken sesini çıkarmamıştı. Bu ülkede TİKKO’ya, PKK’ya bile her yol mubah ama sıra Müslümanlara gelince her şey yasak. Bu düşmanlık üreten zihniyet değişmelidir. Adaleti herkes için istemeli, haksızlığa herkes için karşı çıkmalıyız. Ama bu medya ile olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi