İsrail’e verilen boncuklar daha mavi...
1948’in Mayıs Ayı’ndan beri Ortadoğu’yu ve hatta bütün dünyayı ciddi şekilde etkileyen Filistin probleminin çözümü açısından, Barack Hüseyin Obama’nın ABD Başkanı seçilmesinin ‘ciddi bir şans’ olduğunu düşünenler var.
Sertlik yanlısı ve İsrail sözkonusu olduğunda taviz vermez politikaların takipçisi olan Cumhuriyetçi Bush’un ardından işbaşına gelecek olan Obama’nın daha yumuşak potikalardan yana olduğu bilinen Demokrat Parti mensubu olması, bu beklentilerin temel sebebi.
Tabii 20 Ocak itibariyle ABD’nin idaresini ele alması beklenen Barack Obama’nın, Kenyalı Müslüman bir babanın oğlu olması ve hayatının belli bir bölümünü Endonezya’da geçirmiş olmasının da, bu beklentide bir miktar payı var.
Peki ama bu beklentiler ne kadar gerçekçi?
Barack Obama’nın ön seçim ve seçim kampanyası sırasında söylediklerine bakıldığında, Filistin meselesine çözüm getirebileceği yönünde bazı emareler var.
Ama yine aynı dönemde sarf ettiği başka bazı sözlere bakıldığında, Filistin meselesini kilitleyen tavrın Obama tarafından da sürdürüleceği ve dolayısıyla, Obama’nın da gerçek manada bir ‘barış’ için herhangi bir şey yapamayacağını düşünmek mümkün.
Filistin meselesine Filistinlilerin bakışı bile değişik aslında.
Bazı Filistinliler’in ‘barış’tan anladığı, mevcut fiili durumun, ufak tefek ve mümkün olduğu kadar İsrail’i rahatsız etmeyecek düzeydeki rötuşlarla düzeltilerek resmileştirilmesi, şeklinde.
Bu kadarına bile razı olmayan İsrail’in, mevcut fiili durumun kendisi lehine biraz daha geliştirilmesi ve hatta mümkünse, ‘çözümsüzlüğün sürebileceği kadar sürmesi’ taraftarı olduğu biliniyor.
Böylesi bir durum, belirsiz İsrail sınırlarının, belki biraz daha genişlemesi ve İsraillilerde oluşturulan beklentilerin en azından bir bölümünün karşılanması, demek…
Filistinlilerin büyük çoğunluğu ise, gerçek bir çözümün ve gerçek bir ‘barış’ın ancak İsrail’in bölgeden çekip gitmesiyle mümkün olacağı görüşünde. Çünkü, İsrail’in meşru bir devlet olmadığını düşünüyorlar.
1948’de kurulan İsrail’in meşru bir devlet olup olmadığı hususu, aslında ciddi bir konu. Ciddi bir konu; çünkü İsrail, kendisini var eden Birleşmiş Milletler’in kararı ile belirlenen sınırların bile çok ötesine taşmış durumda bugün.
Yıllardan beridir sürdürülen bütün ‘barış’ çabalarının gelip tıkandığı esas nokta da burası, zaten.
Filistinlilerin büyük bir bölümü ‘dağdan gelip bağdakini kovan’ işgalcinin çekip gitmesini; İsrail, 1948’de çizilen sınırların çok daha genişinin kendisine tahsis edilmesini istiyor.
Ara bir çözüm olarak önerilen, İsrail’in 1967 sınırları gerisine çekilmesi teklifi, Filistinliler tarafından kerhen kabul görse de, İsrail’in şiddetli muhalefeti ile karşılaşıyor.
Problemi çözmek için ortaya çıkan aktörlerin çoğu da, havanda su dövmekle vakit geçirip, beklentileri kendilerinden sonrakine havale edip duruyorlar.
Bu aktörlerin tamamı, Filistin meselesini gerçekten çözmeyi istiyor olsalar bile; hakkaniyete uygun bir çözümü kesinlikle istemeyen, güçlü bir lobinin duvarına tosluyorlar.
Cumhuriyetçi Bush, bütün vaatlerine rağmen, meseleyi çözemedi ve bundan sonra da yapabileceği bir şey yok.
Yeni Başkan Barack Obama’nın ne yapacağı ise belirsiz.
Belirsiz, çünkü seçilmeden önce söylediği sözlere baktığımızda, ‘sözkonusu problemi kesinlikle çözeceği’ yönündeki mesajları tabii ki görüyoruz. Ama, ‘nasıl çözeceği’ hususunda, Obama’nın kafasının da ciddi şekilde karışık olduğunu, anlıyoruz.
Obama ve danışmanları, Filistin-İsrail arasındaki problemin çözülmesi gerektiği konusunda, kararlı olmasına kararlılar ama, bu meselenin Filistinlilere ve İsrail’e ‘mavi boncuk’ dağıtılarak çözülemeyeceğinin de farkındalar.
Şu ana kadar yaptıkları ise sadece bu…
Bu arada, İsrail’e verdikleri boncuklar da, daha mavi…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.