Anlamayana davul zurna az

Anlamayana davul zurna az

Bir arkadaşım, Çırağan sarayındaki bir sergiye katıldığını, sergiye katılanlara ayaküstü verilen ikramların yapılan güzel konuşmaları engellediğini, Türkiye’nin en seçkin müzisyeninin eserinin dinlenemediğini anlattı.

Hatta müzisyenin uyarma ihtiyacını hissettiğini ama kimsenin uyarıya da kulak asmadığını söyledi.

Atalarımız, “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” demişler.

Uyarı, anlayanlar için geçerlidir.

Ünlü bir kemancı, seçkin davetliler huzurunda sanatını sergilerken o ülkenin başkanı hanımıyla konuşuyormuş.

Sinek kanadının sesinin bile duyulduğu o salonda başkanın mırıltısı sanatkarı rahatsız edince keman susuvermiş.

Sessizlikten rahatsız olan başkan “Ne oldu, niçin durdunuz?” deyince kemancı “Başkan konuşurken her şey susar efendim” diye iğnelemiş ama o inceliği kavrayamayan başkan, bundan çok memnun olup kemancıyı ödüllendirmiş.

Bu bir anlayış meselesidir.

İçki sofrasında zıkkımlanırken Neyzen Tevfik’ten ney çalmasını isteyen topluluğa, Neyzen, içki sofrasında geri zekalılara ney çalmak su içen eşeğe ıslık çalmak gibidir anlamında:

Sanma ciddiyet ile sarf ederim sanatımı

Ney elimde suyu durmuş kuru musluk gibidir

Bezm-i meyde süfehanın saza meftun oluşu

Nazrımda su içen eşeğe ıslık gibidir” deyivermiş.

Leyleğin yuvasında yavrularının yanında başını göklere kaldırıp “Lak lak” demesini berduş, laklakı zannederken, derviş “lek lek lek” diye anlarmış.

Arapçada “Lek” kelimesi senin için demektir. Yani leylek, “Her şey, hava, güneş, çiçek, böcek, deniz, yıldız hepsi Sana ait ya Rabbi” dermiş.

Kur’an-ı Kerimde yirmi defa inkarcı insanların söz anlamazlığından bahseder ve Musa aleyhisselamın başta kral Firavun olmak üzere bu anlayışsızlara karşı Rabbine yönelip “Dilimden düğümü çöz ki sözümü anlasınlar.” Diye dua ettiğini haber verir. (Ta Ha suresi ayet 27-28)

Kargalar arasına düşen bülbüle Allah merhamet etsin ama cahiller arasında kalan alime daha fazla merhamet etsin.

Şey Sadi Şirazi, Gülistan isimli eserinde kargayla bülbülü aynı kafese koymuşlar. Bülbül susmuş kalmış, dili tutulmuş ama karga elini kovuşturarak “Ya Rabbi ben ne suç işledim ki böyle bir uğursuzla aynı yerde yatma cezasına çarptırıldım” diyerek şikayette bulunurmuş.

Malı varlığı kadar da cahilliği olan adamın biri şehrin şairlerini evinde yemeğe davet etmiş.

Yenip içildikten sonra sohbete geçerlerken yedirdiği yemeğin midelerde olmasından da yararlanarak sözü kimseye vermeden köyünü övmeye devam etmiş.

Bir yere gelince “Bizim köyde her ölenin kabrinden bir gül biter” deyince masanın en ucunda oturan şairin biri “Sizin köyün hepsi ölünce dünya gülistan olur efendim” deyivermiş.

Tabiidir ki, bu şair de ödüllendirilmiş.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi