Habere bak, hizaya gel!

Habere bak, hizaya gel!

5 Aralık Cuma günkü Sabah gazetesinden bir haber..
Güney Atlantik’teki St. Helena Adası’nda yaşayan “Jonathan” adlı kaplumbağanın, dünyanın en yaşlı canlılarından biri olduğu iddia edildi.. St. Helena yetkilileri, kaplumbağanın 176 yaşında olduğunu bildirdi.. Türk tarihinden(!) örnek vermek gerekirse; Jonathan, “Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa” ile aynı tarihte, yani 1832’de doğmuş..
O (kaplumbağa) doğduğunda, Osmanlı Devleti’nin tahtında ise II. Mahmut oturuyordu.. Bakıcıları, yaşına rağmen enerjisinden bir şey kaybetmeyen kaplumbağanın kendinden genç 3 dişiye kur yaptığını söyledi.. Evet durum böyle..
Ne alâka?.. Kel alâka.. Yani Allah aşkına bunun neresi haber?.. Hadi diyelim dünyada bu yaşta bir hayvanın bulunduğunun belki bir haber değeri olabilir, ancak yaşlı kaplumbağayı 0smanlı Devleti’nin önemli paşalarından bir tanesiyle örtüştürmek ve iki resmi yan yana okuyuculara sunmak, hangi zihni evvelin aklına gelmiş?..
Yoksa; “ha kaplumbağa, ha 0smanlı paşası” mı denmek isteniyor?..
Gerçekten yazık..
Tarihe ayıp..
Ecdada saygısızlık..
Bunu haber diye okuyucuya sunana da yuh!..

Avrasya Maratonu Basın Teşvik Ödülleri, hafta içinde sahiplerini buldu.. Gazetemizin de duyurduğu gibi yorum dalında 2.’lik ödülü aldık.. Geçen yıl röpörtaj dalında 1.’ydik.. 0ndan önceki yıllar da yine derecelerimiz var.. 1.’lerimiz hele çokça var..
Ödül programını sunan 0rhan Ayhan, yılların tecrübesi; fakat artık miadını doldurmuş.. Bu işi bırakması lazım..
Önündeki yazıyı okumakta zorlanıyor..
Kelimeleri yanlış telaffuz ediyor..
Avrasya Maratonu’nu seviyoruz.. Bu yarış, Başbakan Tayyip Bey zamanından bu yana ilgimizi çekiyor.. Atletizm, sporların adeta atası.. Vücudun tamamını çalıştıran bir spor!.. Ancak Türkiye’de ne yazık ki hakkettiği yerde değil.. 0 yüzden bu tür organizasyonlara önem veriyorum, tertip edenleri de kutluyorum..
Avrasyaların adedinin artması dileğiyle..

UEFA Kupası’nda Berlin’de Hertha’yı yenerek gruptan çıkmayı garantileyen Galatasaray, taraflı-tarafsız tüm futbolseverleri sevindirdi.. Tabiî aşırı fanatizme takılıp gidenler için bir şey söylemiyorum... Zira onlar ipin ucunu kaçırmışlar..
Bu vesileyle biz de Galatasaray camiasını tebrik ediyoruz.. İnşallah sonuna kadar bu performansta giderler..
Fanatizm gerçekten onarılması zor bir hastalık.. Ve bu amansız hastalığa yakalanmış pek çok insan var ülkemizde!..
Mesela; Fenerbahçe’nin Avrupalılarla yaptığı müsabakada, Fener’i değil de, Avrupalı rakibi tutan Galatasaraylılar veya Beşiktaşlılar!..
Ya da Beşiktaş’ın, Galatasaray’ın müsabakalarında rakiplerin kazanması için dua eden Fenerliler!..
Hepsi aynı yolun yolcusu..
Son zamanlarda hayretle takip ediyorum ki; birtakım Galatasaraylı yazarlar, ki bunlar koca koca adamlar, Galatasaray’ın Avrupa’da aldığı her galibiyetten sonra “Kadıköy’e bir adım yaklaşıldı, Boğaz Köprüsü’nün bir ayağı geçildi” şeklinde konuşup, hatta yazılarına başlık atıp, insanları olumlu veya olumsuz yönlendiriyorlar..
Niyet kötü çünkü.. İşin içinde okuyucuyu bilgilendirmek yok, okuyucuyu veya taraftarı tahrik var..
UEFA finali Mayıs 2009’da Kadıköy Şükrü Saracoğlu’nda yapılacak ya, Galatasaray sanki finale şimdiden kalmış gibi insanlar şartlandırılıyor.. Yine yazarların ince giydirmelerinden anlaşılıyor ki; sanki Galatasaray’ın UEFA finalini Kadıköy’de oynaması (inşallah oynar) Fenerbahçe stadını işgal etmek gibi bir şey!..
Evet, sözün özü; atmasyona, ara gazına gerek yok!..
Galatasaray’ın önünde, daha çok keskin virajlar var..
Bence hedef Kadıköy değil, bir sonraki maçı kazanmak olmalıdır..
Kadıköy en son durak!..
Eğer nasip olup gelebilirse de helâl-i hoş olsun..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi