Başörtüsü ile ilgili bir TV programının düşündürdükleri

Başörtüsü ile ilgili bir TV programının düşündürdükleri

Tesadüfen gördüm o programı. İlginç isimler olduğu için, biraz bakayım dedim. Eskiden tanıdığım bir romancı vardı meselâ, bir TV yapımcısı vardı. Yakından tanımadığım bilimciler, yazarlar vardı. Bunların hepsi de hanımdı.

Diğer başörtüsü tartışmalarından farklı olur diye düşünmüştüm. Bilhassa romancıdan ümidim vardı ama en ümit kırıcı konuşmayı o yaptı. Başörtüsü hakkındaki fikirleri Emine ve Hayrunnisa Hanımların baş bağlama biçimlerinden ibaretti.

***

Türkiye’nin başörtüsü konusundaki temel yanılgısı bütün başörtülüleri AKP yanlısı veya AKP’li zannetmeleri.

Konuşmasına:

“Durum ciddi” diye başlayan ve “belki bundan bir şey çıkar” diye dinlediğim bir hanım, bu ciddiyet, “lâikliğin ihlâli”nden ibaretmiş gibi konuşmaya başladı. Oysa lâiklik elbette ki inancın, imânın teminatıdır ama altında yatan argümanlardan sağlıklı bir şekilde bahsedebilirseniz inandırıcı olur. Yoksa ezberci bir lâiklik taraftarı olmaktan öteye gidemezsiniz. Lâikliğin ülkeyi bir cemaatin veya mezhebin yönetiminde olmaktan alıkoyduğu tesbiti, lâiklik taraftarı olmanın haklılığını gösterebilirdi.

***

Hiçbir hanım, bilimcisi de dahil, Türkiye’nin yüzyüze olduğu emperyalist baskılardan, Türkiye’nin 200 senedir yürürlüğe konmuş bölünme senaryolarından ve girişimlerinden bahsetmedi. Hiç kimse, yok edilen Türk tarımından, sanayiinden, ekonomisinden, finansından, dış siyasetteki kırmızı çizgilerin ihlâlinden, Kıbrıs’ın nasıl az daha gitti gider olacağından ve bunun son dakikada önlendiğinden bahsetmedi. Hatta eşcinsellerin, azınlıkların, vakıflar dolayısıyla cemaatlerin, hatta 301’in, insan haklarının ihlâl edildiğinden bahseden bir hanım ki bilim adamıydı, devletin korunma hakkından, istiklâl ve millî bütünlüğünden söz açmadı.

Eğer başörtüsü hakkının bu haklarla benzer bir hak olduğunu iddia ediyorsanız, yanılıyorsunuz. Başörtüsü kullanma özgürlüğünü, liberallerin savunduğu küresel demokrasinin herhangi bir metalaşmış hak talebine eşit sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Başörtüsü kullanma hakkı doğrudan doğruya millî bilincin gelişmiş olmasına bağlıdır ve bu yolla çözülecektir. Onu siyasete âlet eden iktidarlar bunu iyi bilmelidirler. Başörtüsünün, Allah’ın emri olmanın yanında, cepheye mermi taşıyan, müfreze kurarak düşmanla göğüs göğüse gelen İstiklâl Savaşı kadınlarının bir simgesi olduğunun gösterilmesi ve unutulmaması lâzım.

İlk başörtülü kadının Atatürk’ün eşi olarak çankaya’ya giden Latife Hanım olduğunu yazmamın üzerinden yedi sekiz yıl geçti. Eğer bugünkü iktidar sahipleri aynı millî, bağımsız tavırları gösterselerdi inanın bana hanımlarının başörtüsüne sömürgecilerden başka kimsenin sesi çıkmazdı. çünkü çıkamazdı.

***

İşte bunun içindir ki, bir kanalda başörtülü doktor kadınların arkasından koşarak onları konuşturmaya çalışan, hem de kadın olan TV muhabiri beni çok üzmüştür. Bir caninin, katilin peşinde koşar gibi. çok zor olan bir tıp tahsilini başarıp doktor olan, aynı zamanda bir hastanede çalışarak kamu hizmeti veren bu kızların, kadınların ardından koşmak ayıptı. Bir haber yapar geçerdiniz.

***

Dikkat edin, millî tavırlı çevrelerde böyle şeyler yok. Ben dört beş milli, bağımsızlıkçı TV izliyorum. Böyle adam yakalamak, başörtülü kıstırmak gibi bir küçüklüğe düşmüyorlar. üstelik meselâ benim başörtülü resmimin de üzerinde bulunduğu yazılarımdan alıntılar yapıyorlar. Yani mesele, “emperyalist, anti-emperyalist” yahut, Erbakan Hoca’nın dediği gibi “millî, gayr-i millî” formülünde açıklık kazanıyor. Benim yazılarım kadar millî, bağımsızlıkçı yazan ve açık başlı olan bir iki yazardan başka kadın da tanımıyorum.

Meseleye bu bağlamda bakmaktan başka çare yoktur. Başörtülülerin AKP’yi temsil etmediğini de kamuoyuna göstermek gerekir. İnanın, mitinglerdeki kadınlar da dahil, bütün “ilerici”ler, bu yanılgının içindeler. Onlara AKP’yi eleştiren ve kadınları başörtülü olan bir millî çevrenin de var olduğunu göstermek lazım.

***

Unutmayın ki Türk millî çevreleri, kadınları başörtülü olan Filistin ve Irak direnişçilerinin yanında yer alıyorlar. çözüm, tekrar söylüyorum, esas kavganın başörtülülük başörtüsüzlük değil, millî ve gayr-i millî olmanın ayırdedilmesinde yatıyor. Bunu başörtülüler de, lâikliğe sahip çıkan çevreler de böyle bilmelidirler.Başörtülülerin, inancın teminatı olan lâikliğe sahip çıkması, lâik olmayı başat tavır haline getirenler de işin dindarlık, başörtüsü değil, millî tavırlı olup olmamakta yattığını anlamalıdırlar. Yoksa televizyon ve gazeteler bu çarpık bakış açısıyla sonu gelmeyen konuşmalardan ibaret olan başörtüsü tartışmalarına sırf raiting malzemesi olarak bakmaya devam edecektir.

Meselâ başörtülü kadınlar neden AKP’nin çıkardığı yasalara karşı mitingi yapmazlar? Neden Türkiye’nin satılan değerleri için, tehlikeye düşen millî bağımsızlığımığız için miting yapmazlar?Hiç olmazsa Saadet Partili kadınlar neden bunu yapmazlar?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi

Leke

26 Ağustos 2009 Çarşamba 01:09