Açılım süreci netleşirken

Açılım süreci netleşirken

Başbakan’ın demokratik açılımlarla ilgili son açıklamaları sürecin nasıl işleyeceğine ışık tutacak nitelikte. Anlaşılan önce mesele toplumda en uç noktaya kadar tartışılarak bir nevi ekzersiz yapılacak. Bunun anlamı açık, toplum bir nevi konuşarak, tartışarak rehabilite edilecek. Özellikle Güneydoğu’ya dönük açılımlara hazır hale getirilecek.

Beşar Esat’ın Türkiye ziyaretinde konuşulanlar açılımın çerçevesi ile ilgili bazı ip uçları veriyor. Esat, Suriye kökenli 1500 militanın da PKK saflarında olduğunu söyledi ve onları affedeceklerini ifade etti.

Esat’ın gelişi, gidişi, konuşmaları aslında aynı ikna sürecinin bir parçası.

Bir devlet başkanının konuyla ilgili desteğinin köpürtülerek sunulması hükümetin dersini iyi çalıştığını, her argümanı ustaca kullanabildiğini gösteriyor.

Esat’ın beyanlarının bir başka vechesi de, sürecin sadece Türkiye’ye ait bir süreç olmadığını göstermesidir. Açılımın Suriye, İran hatta Irak gibi ayakları da var. Bu ayaklardan birinin sürece katılmaması, yapılan bütün hazırlıkları, yapılan bütün düzenlemeleri boşa çıkarabilir. Onun için çok etraflı bir programın yürütüldüğü son günlerde hızlanan diplomatik temaslardan anlaşılıyor.

Bazı çevrelerin ısrarlı iddialarına rağmen şu ana kadar başbakan’ın ağzından milli devlet fikrine zarar verecek bir açılım iması çıkmadı.

Süreç başlatılırken iktidarın bazı şeyleri ön görmediği söylenemez. Atılan adımlar, yapılan açıklamalar, gösterilen dikkat ve titizlik bu gerçeğe işaret ediyor.Açılım projesi tartışmaya açılmadan bazı mahfillerde, güvenlik kurumlarında en ince detayına kadar süzgeçten geçirilmiş. Yapılan temaslarla daha da süzülüyor.

Türkiye’nin kendine ait bir meselede insiyatif alması,problemi iç dinamiklerle çözmeye çalışması kim ne derse desin doğru bir yöntemdir. Bu proje sanılanın aksine önce Abant platformunda tartışıldı. Hatırlanacağı gibi geçen yıl Abant platformu Kuzey Irak’da Erbil’de toplanmış, Kürt meselesini konuşmuştu. O zaman yayınlanan sonuç bildirgesi ile birkaç hafta önce başlayan açılım süreci bir çok açıdan örtüşüyor. Abant platformu bir irade ortaya koymuş, hükümetten de kangrenleşen bu meselede elini taşın altına koymasını istemişti.Dış konjüktörde müsait olunca hükümet pozisyon almakta gecikmedi.

Bundan sonra ne olacak?

Bundan sonra ne olacağına hepimiz birlikte karar vereceğiz. Tepkiler, talepler, hassasiyetler, acılar, üzüntüler hepsi mutlaka çerçeveyi çizenler tarafından değerlendirilecektir. Hükümetin Kuzey Irak bölgesi anayasasını da dikkatle gözden geçirdiğini, Barzani Anayasasının çerçevesi ile Türkiye’deki istek ve talepleri karşılaştırarak belli sonuçlara vardığını düşünüyorum. Mesela Barzani, onca ısrar ve talebe rağmen Kürt’lerin sadece yüzde 30'unun konuştuğu kendi bölgesinde konuşulan Soranice’yi resmi dil olarak kabul etmiş, diğer Kürtçe ağızlarının resmi dil olarak anayasaya girmesine müsaade etmemiştir. Kimse Barzani’ye kabul ettiremediği bir şeyi Türkiye cumhuriyetine kabul ettiremez. Ama insanların dillerini rahatlıkla konuşmaları, türküsünü, şarkısını söylemeleri, hatta belki seçmeli dil olarak öğrenmeleri de engellenmemelidir. Her şeye karşı çıkmak kendi insanımızı kendimizden uzaklaştırmaktır. Ben senin hiçbir talebini kabul etmiyorum demek bu devlet senin devletin değildir, kendine ayrı bir devlet bul demekten farksızdır. Türkiye hiçbir vatandaşına bu şekilde davranmamalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi