Habur'daki gösteriler ve bir hatıra

Habur'daki gösteriler ve bir hatıra

Böyle şeyleri yazmayı pek sevmem ama bazen yazmak farz oluyor. Habur’da DTP'nin teslim olan PKK militanları için yaptığı karşılama töreni ister istemez beni geçmişe götürdü.

1981 yılında tutuklandım, 1992 Şubat’ında tahliye edildim. Tutukluluğumun son aylarını Elazığ’da hastanede geçiriyordum. Her gün onlarca ziyaretçi, özellikle Üniversite öğrencisi gelir, sohbet eder, konuşur, fikir alış verişinde bulunurduk. Daha doğrusu gençler uzun süre hapiste kalmış bir ağabeylerini ziyarete gelir, ne düşündüğünü, nasıl yaşadığını, hangi tecrübelerden geçtiğini merak ederlerdi. Biz de dilimiz döndüğünce yaşadıklarımızdan çıkardığımız derleri aktarmaya çalışırdık.

Şubat ayında tahliye günüm gelip çatınca, kapıda en azından beni ziyarete gelen sorular soran gençlerden onlarcasını bulunacağımı umuyordum. Ayrıca ölümlere beraber yürüdüğümüz sayısız arkadaşım vardı, bir kaçını kapıda göreceğimi tahmin ediyordum. Hastanede tutuklu olmama rağmen arada bir yolunu bulur, gidip Ülkü ocağında seminer verirdim. Öyle ki, bir defa Malatya’nın Sürgü ilçesindeki MHP ilçe teşkilatının açılmasına bile ta Elazığ’dan kalkarak gittim. O zaman MHP il başkanı olan sonradan uzun yıllar BBP genel idare kurulunda görev yapan aziz dost Necati Karabay ile Sürgü teşkilatını beraber açmıştık. 1992 yılındaki ayrılıktan sonra 1993 yılında aynı teşkilatı BBP'ye geçirmek de yine benle Necati Karabay’a nasip oldu. Yani sözün özü yakalanmam halinde aleyhime çok ciddi, sonuçlar doğurabilecek fedakarlıkları bile göze almıştım. Onca acı, onca çile, onca koşturmadan sonra kapıda birkaç arkadaşı görmeyi istemek hakkımdı.

Ama yanılmışım.

Kapıda beni bekleyen sadece bir kişi vardı. O da yargılanma sürecinde savcının beratımı istediği bir davada tanıklık yapmak için babamı kendisine gönderdiğim kişiydi. O kişi o gün babama ben Ülkücü değilim, benim MHP ile alakam yok, sakın bir daha gelmeyin diyerek babamı geri çevirmiş bir kişiydi. Tahliye olacağımı duyunca biraz da bildiği bir konuda tanıklık yapmadığı için aldığım cezadan komplekse kapılmış, kendisini affettirmek için beni karşılamaya gelmişti. Bir ay öncesine kadar alakam yok dediği MHP'nin il başkanlığına yapan o kişiden başka kimseyi göremeyince ne hissettiğimi, nasıl bir hayal kırıklığına uğradığımı anlatamam. Bu, yakalandığımda yediğim tokattan daha sert, daha incitici bir tokattı. Eve nasıl gittiğimi, o yollardan nasıl geçtiğimi, şehrin nasıl üstüme yıkıldığını, her şeyin bana nasıl yabancılaştığını ifade edemem. Bugün bile o manzarayı hatırladığımda içim burkulur.

Şimdi Silopi’de olanlarla bu manzarayı mukayese edin.

Allah demişsiniz, vatan demişsiniz, devlet demişsiniz, en güzel yıllarınızı feda etmişsiniz ama tahliye olduğunuz gün yattığınız hapis süresinin verdiği acının toplamı kadar acıyı bir anda yaşıyorsunuz. Yalnız, yapayalnız olduğunuzu, Allah’tan başka kimseye güvenmeyeceğinizi, dostlukların, sadakatlerin gelip geçici olduğunu görüyorsunuz. Hayattan en büyük dersi tahliye olduğum gün almıştım. Habur’da yapılan gösterilere bakınca bizim niye muvaffak olamadığımızı, PKK'nın niye bu kadar büyüdüğünü daha iyi anlıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi