Mahmut Toptaş

Mahmut Toptaş

Kan denizindeki servet avcıları

Kan denizindeki servet avcıları

İşte geldik gidiyoruz ama deyimlerimizde olduğu gibi Halep şehri de dünya da şen olamıyor.
Karun gibi dünyaya kazık çakacağına inananlar, “Bu malı ben kendim kazandım” diyenler, başkalarının ağlamasından mutluluk çıkaracaklarına inanıyorlar.
Ana rahminden öncesini göremediğimiz gibi, kabrin ötesini de göremiyoruz.
Her şeyi gördüğüyle değerlendiren, görmediğine inanmayan insanlar bozuyor dünyamızın dengesini.
Öylesine acımasızlar ki, kendilerini cehenneme atmak için eğitim kurumları kurmuşlar.
Çocuğunun istikbalini düşünürken elli sene sonra çocuğunun ekmeği kesilmesin, güvenliği zedelenmesin diye dünya insanının tamamını esir almaya ve dünyayı esir kampı haline getirmeye çalışıyor ve böylece kendi çocuğuna bütün dünyayı düşman yapıyor.
Esirler arasında yaşayan çocuk bırakıyor geriye.
Müslüman ise, “Dünyayı ahiretin tarlası” kabul eder.
Dünyanın imarı gerekir ama kalıcı olmayacağını bildiğinden, gerçek sahibinin Allah olduğuna inandığından bu dünyada dünya hakkında kuralı ancak Allah’ın koyacağını ve o Allah’ın yarattığı her canlının hakkına hukukuna saygı göstermesi gerektiğine inanır.
Kabirde hesap vereceği yanlış işleri yapmamaya dikkat eder.
Her adımını atarken bu yolun sonunun Allah’a çıktığını bildiğinden kirlenmiş bir yüzle Rabbin huzuruna varmak istemez.
Cennete geçiş köprüsü gibi kullandığı bu dünyayı garip bir yolcu gibi geçerken hiçbir zaman ayıdan daha aşağılara düşmüş zalimlere dayı demez.
Bu yolda izleri olan peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihleri izler ve onlar gibi yaşamaya ve o kervanın ardından adam gibi yürümeye dikkat eder.
Önüne dağlar gibi dalgalı denizler çıksa Nuh aleyhisselam gibi dalgaları Rabbin izniyle aşar ve dünyanın doğusu, batısı, güneyi ve kuzeyine adalet, selamet, emniyet ve saadeti yerleştirir.
Önüne atom bombasının alevi, ateşi, radyasyonu çıksa İbrahim aleyhisselam gibi selametle geçer gider ve dünya şehirlerinin anası hükmündeki Mekke’yi dünyanın merkezi yapar.
Bu konuda ifadenin zirvesini yakalayan Mehmet Akif Ersoy merhum gibi:
“Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz;
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz!” der ve aldırmadan yürürüz.
Isparta’da güller açınca Afrika’daki bülbülleri kanatlanırmış ve onları hiçbir güç gülünden alıkoyamazmış.
Yedi iklim cihan toplansa, sırtlan sürüleri gibi üzerimize saldırsa, Yahudilerin asmaya teşebbüs ettiği İsa aleyhisselam gibi biz, yolumuza devam ederiz.
Ebu Leheb’in, Ebu Cehil’in hafife aldığı bu İslam dini, otuz sene varmadan Pers İmparatorluğu’nun ve Bizans’ın zulmüne son vermiştir.
1968 ve 1978 yıllarının komünistlerine, “Bir gün gelir hem komünizm hem kapitalizm yıkılır, yerinde yeller eser, çocuklara `bir varmış bir yokmuş’ diye başlanan hikâyeler arasına girer” dediğimizde kıytırık bir gülüşle hafife alırlardı.
Ama hepsi komünizmin çöktüğünü gördüler.
Kapitalizmin ise çürüdüğünü ama tekme vuracak biri çıkmadığından, korkuluk gibi yerinde durduğundan Allah’a iman etmeyenleri korkutmaya devam ettiğini görüyoruz.
Kan denizinde servet avına çıkanların hepsi, fosil olup tarih müzesinde yerlerini almışlar.
Dünyada yükselen değerin İslam olduğunu İslam düşmanları söylüyor.
Onun için Rabbimin bildirdiği bu dinin önüne kimse geçemez.
Güneş de Allah’ın yarattığı ve yönettiğidir.
Yarın, güneşin doğmasını dünyanın bütün zalim devletleri bir araya gelerek bir saniye geciktirme gücüne sahip olurlarsa Allah’ın bildirdiği dini de engelleyebilirler.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mahmut Toptaş Arşivi