M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Ebu Hureyre’yi Savunmak ve Aklamak

Ebu Hureyre’yi Savunmak ve Aklamak

REFORMCULAR, oryantalistler, dinde yenilik ve değişiklik isteyenler tek cümle ile münzel ve ilahî İslâm’ı tahrife çalışanlar; Ashab-ı Kiram’ın büyüklerinden Ebu Hureyre radiyallahu anh efendimizi karalamak, ona iftira ve çamur atmak hususunda kirli bir savaşı yıllardan beri sürdürmektedir.

Ebû Hureyre’yi yıpratmak isteyenlerin asıl amacı, münzel İslâm dininin ikinci ana kaynağı olan Sünnet’i çürütmektir.

Mısırlı bozuk alim (veya anti alim) Ebu Reyye, Ebu Hureyre aleyhinde bir kitap yazmıştır. Maalesef bu kitap Türkçe’ye de çevrilmiştir.

Ehl-i Sünnet alimleri, Ebu Reyye ve onun zihniyetinde olanları red ve cerh, Ebu Hureyre’yi müdafaa ve aklama konusunda ilmî eserler yazmışlardır. Arzu edenler, İnkişaf dergisinde yayınlanan “Tek Başına bir Hadîs Mecmuası: Ebu Hureyre” başlıklı uzun makaleyi okuyup aydınlanabilir.

Bütün ehl-i sünnet ulemasının birleştiği husus şudur: “Mü’minlerin Allah’a itaat etmeleri nasıl farz ise Resulullah’a da itaatleri farzdır.” Bu konuda on dört asırlık bir icmâ vardır.

Müctehid ve mukallid bütün ulema ve fukaha, Resulullah Efendimizin Sünnetini, İslâm fıkhının hukukunun ikinci kaynağı olarak kabul etmişler ve aksini iddia edenlere kâfir demişlerdir. (Mehmet Çağlayan, İslâm Hukuku’nda Sünnet’in Yeri, s. 181, İst. 1999)

İmam Süyûtî hazretleri “Şunu iyi bilesiniz ki, usûl ilminde mâruf olan şartları taşıyan kavlî olsun, fiilî olsun hadîsler hüccettir. Resulullah’ın bu hadîslerini inkâr eden kişi küfre girer ve İslâm dairesinden çıkar” buyurmuşlardır. (imamı Süyûtî, Sünnet’in İslâm’daki yeri, s. 50)

“Biz kaynak olarak sadece Kur’ân’ı kabul ederiz, Sünnet’i etmeyiz” diyenler bu sözleriyle Kur’ân’a karşı gelmiş olurlar. Zira Kur’ân çok açık ve seçik şekilde mü’minleri Peygambere itaat etmeye çağırmaktadır. Peygambere itaat eden Allah’a itaat etmiş, O’na karşı gelen Allah’a karşı gelmiş olur.

Ülkemizde, bir kısım Müslümanlar dinî eğitim görmedikleri için cahil kalmışlardır. Bunlar, Sünnet’i inkâr eden, Ashaba dil uzatan fesatçılara kanıp inanmakta ve peşlerinden gitmektedir.

İmdi, Müslümanların başını çeken alimler, nüfuzlu kişiler, rüesa, zenginler; Ehl-i Sünnet İslâmlığını, Sünneti, Ashabı, fıkhı savunmak ve korumakla yükümlüdür. Bu işi yapmazlarsa, sapıtanların vebali onların üzerinde olacaktır.

Sapıkların ve fesatçıların iddia ettikleri gibi Ebu Hureyre hazretleri-hâşâ- hadîs uydurmamıştır. Ona atılan bu iftiranın çürütülmesi, halkın uyarılması sorumlu Müslümanların üzerine borçtur.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi 1997 yılında uluslararası bir Fazlurrahman toplantısı tertiplemiş, yurt içinden ve yurt dışından konuşmacılar getirtmiş, bunları beş yıldızlı otellerde ağırlamış, yol masraflarını karşılamış, en lüks şekilde yedirip içirmiş, bir sürü masraf yapmıştı.

Bütün bunlar bir bid’atçi içindi.

Böyle toplantıların, masrafları Ehl-i Sünnet, Sünneti ve hadîsleri Ashab-ı kiramı, bu meyanda Ebu Hureyre hazretlerini savunmak için yapılması gerekmez mi?

Ebu Hureyre niçin çok miktarda hadîs rivayet etmiştir? Çünkü o ticaretle, ziraatle, başka bir iş ile meşgul olmuyor, Resul-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya Efendimiz hazretlerinin kapısında, Suffesinde yaşıyordu. Peygamber Efendimiz onun hâfızasının kuvvetli olması için dua etmişti.

Tekrar ediyorum: Ebu Hureyre’yi savunmak ve aklamak Müslümanların vazifesidir. Bu konuda Müslümanları uyarmak gerekir.

Sünnet’i inkâr edenler, Ashab’a iftira edenler Kur’ân Müslümanı değil, bid’atçidir.

Ey imkânı olanlar!.. Yarın huzur-i Hak’ta Ebu Hureyre hazretleri “Beni niçin savunmadınız?” diye sizden davacı olursa ne cevap vereceksiniz?

Aldanmayalım...

İSLÂM’da kerametlerin, faziletlerin, dindarlığın, iyiliğin birtakım ölçü ve kıstasları vardır. Bunları arz etmeme müsaade buyurunuz:

1. İtikadı sahih olmak birinci şarttır. İtikadı fasit olan yahut bid’atler üzerine müesses olan kişiden keramet zuhur etmez, istidrac zuhur eder.

2. Yaptıklarının dinin usûlüne, temellerine, ana prensiplerine aykırı olmaması gerekir.

3. Şeriata uygun olması gerekir. Şeriata aykırı işler keramet olamaz.

Şöyle bir kimse düşünelim: Her gün beş vakit namazını kılıyor, geceleri teheccüd ve nafile namaz kılıyor. Lakin itikadında bozukluk var, Şeriata uymayan laflar ediyor, işler sergiliyor... Şeriatın tâzimini istediği şeyleri tahkir ediyor, tahkirini istediği şeyleri yüceltiyor... Bu adamın namazı, teheccüdü kendisini temize çıkartmaz.

Bir zat harikulade işler yapsa ama onda dinin temel kurallarına aykırı haller, inançlar, davranışlar olsa ona itibar edilmez.

Biz Ehl-i SünnetMüslümanları kimsenin namazına, abdestine, teheccüdüne dil uzatmayız, “Allah kabul etsin” deriz. Lakin hem namaz kılıyor, hem teheccüde kalkıyor, hem de Şeriata, Sünnete, icmâ-i ümmete taban tabana zıt işler yapıyor, inançlar sergiliyor; böyle kişileri uyarırız, Müslümanların bu gibi kişilere dikkat etmelerini isteriz.

Kur’ân-ı Kerim bütün insanları kâffeten İslâm’a, hidayete, Resulullah’ın davetine çağırmaktadır. “Kur’ân, Yahudileri ve Hıristiyanları İslâm’a çağırmıyor...” demek vahim bir bozukluktur.

Peygamberimizin risaletini, davetini, dinini duyup da bunları inkâr eden; “Kur’ân hak değildir, Peygamber hak peygamber değildir, İslâm hak din değildir” diyenlerin ehl-i necat ve ehl-i Cennet olduğunu iddia edenler doğru yolda değildir. Bunların namazları, teheccüdleri kendilerini kurtarabilir mi?

Bu devirde bir tek ibrahimî din bulunduğunu inkar ederek, “Üç İbrahimî din vardır” diyenlerin mutlaka bu bâtıl ve bid’at inançlarından dönüp tevbe etmeleri gerekir.

Bazı bozuk inançlar, bid’atler, yanlış fikir ve görüşler vardır ki, bağlılarını dinden çıkartırlar.

Abdesti ifsat eden şeyler, namazı ifsad eden şeyler olduğu gibi imanı ifsad eden şeyler de vardır.

İslâm, Allah katında tek hak dindir.

Tevhid ile Teslis bağdaşmaz.

Hz.Muhammed’in daveti kendisine ulaşmış olup da bunu kabul etmeyen red ve inkâr eden kimseler ehl-i necat ve ehl-i Cennet değildir.

Kafirleri dost ve velî edinmek, onların emrine girmek, onların bâtıl dâvalarına hizmet etmek imana zarar verir.

İslâm’a aykırı inanç, düşünce ve görüşlere sahip olan; Kur’ân’a ve Şeriat’a aykırı işler yapan kimselerin kıldığı namazlar, teheccüdler, dindarlıklar bizi aldatmamalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi