M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Tecdidi İman ve Nikah Etsinler

Tecdidi İman ve Nikah Etsinler

1. İcmâ-i ümmet ile sabit gerçekler sarsılmaz gerçeklerdir, yüzde yüz doğru olan hüküm ve bilgilerdir. Bunlara karşı çıkanlar İslâm'a karşı çıkmış olurlar ve sonunda büyük hüsrana (zarara) uğrarlar.

2. Cumhur-i ulemanın doğrudur dediği bütün hükümler doğrudur, haktır.

3. Eimme-i Erbaanın, müctehidîn-i kiram hazeratının açıkladıkları usûle ait temel bilgiler haktır.

4. Teferruata ait ihtilaflar (çeşitli görüşler) usûldeki ittifakı zedelemez. Onlar geniş bir rahmettir.

5. Tabakat-i fukahanın yedi derecesine mensup icazetli, 'âmil, rabbanî ulema; esasa, usûle, itikada, zaruriyat-ı İslâmiyeye dair ne söylemişse doğru söylemiştir. Onlar usûlde, temellerde ihtilaf etmezler.

6. İcazetli gerçek büyük ulema Resûl-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya Efendimizin vekilleri, vârisleri, halifeleri durumundadır. Onlar âyette geçen "bizden olan emîr sahipleridir". Kendilerinin, dinin esasıyla ve temelleriyle ilgili bütün emirlerine Ümmet-i Muhammed'in itaat etmesi gerekir. Gerçek, icazetli, 'âmil ulemanın öğüt ve talimatını tutanlar Mevlâ'yı bulur, onlara karşı gelip isyan edenler belâlarını.

7. İcazetli bütün ulema, kopuksuz bir silsile (zincir) ile hangi fıkıh mezhebine bağlı ise onun kurucusu müctehid imama, ondan Resulullah Efendimiz'e bağlanır. Resulullah Efendimiz de Cibril'i Emîn vesatetiyle zamandan ve mekandan münezzeh, bütün kemal sıfatlarla sıfatlı, noksan sıfatlardan münezzeh Rabbülalemîn celle şanühu hazretlerine bağlıdır.

8. Boynundan ulemaya, fukahaya biat ve itaat bağını çıkartan kendisine yazık etmiş, sapıtmış olur.

9. Resulullah Efendimiz'in bir de, ahlâk ve tasavvuf boyutunda vekilleri, halifeleri vardır. Onlar dinin zahirine, Şeriat'a aykırı hiçbir şey yapmazlar. Onların da icazetleri vardır. Kâmil bir mürşide bağlanan kişi, yine, nurânî bir silsile ile Resulullah'a bağlanmış ve inşaallah kurtulmuş olur.

10. Ulemayı ve kamil mürşidleri tahkir edenler, çok büyük bir nimeti tahkir etmiş olur.

11. Kur'ân Allah'ın kitabıdır, Kelamullahtır, kadimdir. Kur'ân'a sarılan doğru yolu bulur. Kur'ân kurtuluş düsturudur. Kur'ân'dan yararlanmak için Peygamber'e bağlı icazetli ve ehliyetli ulemanın, müfessirlerin, fukahanın, mürşidlerin yorumlarını kabul etmek gerekir. İlmi, icazeti, ehliyeti, liyakati olmadığı halde Kur'ân'ı kendi heva ve re'yiyle tefsire yeltenenler, bilmeden küfre düşebilir, yahut Kur'ân nimetine küfran'da bulunmuş olurlar.

12. İnsanlar içinde kötü bilginler vardır. Onların, Resulullah'a ulaşan geçerli icazetleri yoktur. Onlar heva ve re'yleriyle konuşur. Onlar dini ve mukaddesatı ticarete, benliğe, ikbale, dünyaya alet ederler. Onlar büyük bir zarar içindedirler. Onlar dall ve mudildir. Veyl onları rehber, şeyh ve mürşid edinenlere.

13. Cahiller ve sapıklar, bir kısım Müslümanları Kur'ân'la aldatmak ister. Onların dediklerini dinlememek, yazdıklarını okumamak gerekir. Onların cumhur-i ulemanın beyanlarına, icmâ-i ümmete, dinin temellerine ve esasına aykırı olan yanlış görüşleri, uyduruk ictihadları, saptırıcı fetvaları asla kabul edilmemelidir.

14. Onların itikadında büyük ve vahim bozukluklar vardır. Onların niyetleri hâlis değildir. Onlarda ihlas ve istikamet yoktur.

15. Onların bazısı, amelî farzların birincisi olan namazı doğru dürüst kılmazlar.

16. Onlar cemaat ehl-i değildir.

17. Onların bir kısmı büsbütün târik-i namaz ve cemaattir. (Men terekessalat müteammiden fekad.....)

18. Onlar dünyanın en kötü ticaretini yaparlar. Din ve mukaddesat ticareti... Kur'ân ticareti... Bu ticaret kadın satmaktan daha kötü ve ayıp bir ticarettir.

19. Biatlı ve itaatli mü'minler birbirlerine nurdan bağlarla bağlıdır. Kur'ân'a bağlıdırlar. Sünnete bağlıdırlar. Ulema ve fukahaya bağlıdırlar. Ahlâk-i İslâmiyeye bağlıdırlar. Kim bu bağları kopartıp atarsa dünya seyahatinin korku veren denizinde, vadilerinde, geçitlerinde helak olur.

20. Halka, mukallidlere mutlaka rehber lazımdır. Rehberi olmayan şaşırır kalır.

21. Şu adama bakınız: Müslümanlar sapıttı. Müslümanlar İslâm'ı ve Kur'ân'ı bilmiyor. Ulemayı bırakın, beni dinleyin, bana tâbi olun, bana para verin, beni destekleyin diyor. Kim bu adama tabi olur ve gerçek ulemayı bırakırsa, doğrusu çok kötü bir seçim yapmış olur.

22. İslâm dininde kesinlikle reform, değişiklik, yenilik, ilave çıkartma yapılamaz. Bizim dinimiz Allah'ın gönderdiği dindir. Kur'ân bütünüyle 14 asırdan beri elimizdedir. Sahih hadisler elimizdedir. Bütün temel ve esas din hükümleri doğrudur, her zamana uygundur, her zamanda uygulanabilir. Bunları değiştirmeye kalkmak, bunlarda reform yapılmasını istemek cinnet olur.

23. Müslümanlar, dini kendilerine değil, kendilerini dine uydurmakla mükelleftir.

24. Müslümanlar nasıl kurtulur?.. Öncelikle Kur'ân-ı Kerim'e tâbi olmakla kurturulur. Ancak her cahil ve ilimsiz kişi kendi hevasıyla yorum yapmayacak, büyük ulemanın, müfessirlerin yorumlarına tabi olacaktır. Herkes Kur'ân'ı kendi kafasına göre yorumlarsa kaos ve anarşi çıkar. Cahillerin, ehil olmayanların kendilerinde müfessirlik icazeti ve sıfatı bulunmayanların Yüce Kitabımız'ı yalan yanlış yorumları ve halkın kafasını karıştırmaları mutlaka önlenmesi gereken münker işlerdendir.

25. Reformcular, dinde değişiklik ve yenilik isteyenler, halkı Kur'ân'la aldatanlar, dall ve mudil olanlar, din ticareti yaparak servet ve ikbal kazananlar ne yapmalıdır? Onların, kendilerinde birazcık akıl ve vicdan kaldıysa tezelden tecdid-i iman ve tecdid-i nikah etmeleri, cadde-i kübraya girip yürümeleri, eski bozuk fikirlerinden dönmeleri ve bu dönüşü halka ilan etmeleri gerekir.

26. Şeriat-ı garra-i İslâmiye mukaddestir. Şeriatsiz İslâm olmaz. Şeriata hıyanet eden kurtulmaz. Şeriati tahkir edenin âkıbeti çok kötü olur. Şeriata muhalefetle iman bir arada bulunmaz. Şeriat din demektir.

YAZACAĞIM

YAZILARIMA son verip bir kenara çekilmem gerekir. Yazmayı sürdürmemin sebepleri var. Bir kere, kimsenin üzerinde durmadığı bazı konuları işliyorum. Mutlaka söylenmesi, duyurulması gereken konular.

Ehl-i sünneti müdafaa ediyorum. Bu işi birinin mutlaka yapması gerekir.

Yazılarımdan rahatsız olanlar var.

En marjinal, en aşırı inanç, fikir ve görüşlerin savunulduğu bu devirde Ehl-i Sünneti savunmak niçin suç olsun, kabahat olsun?

İslâmî kesimde özeleştiri yapıyorum. Bu da mutlaka yapılması gereken bir hizmet ve vazifedir.

Günlük siyasî hadiseleri binlerce gazete, dergi ve muharrir yazıyor. Bendenizin o sahada yazıp çizmesine lüzum yoktur.

Tashih-i itikad, beş vakit namazın ikamesi, cemaat, İslâm ahlâkının kurallarına uyulması, Müslümanların kırsal kesim ve varoş kültüründen şehir ve medeniyet kültürüne geçmesi, emr-i mâruf ve nehy-i münker, İmamet-i Kübra gibi konular mutlaka işlenmelidir.

Müslümanlar günlük heyecanlarla, su üzerindeki yakamozlar gibi gelip geçici haber ve yorumlarla bir yere varamaz.

Namazı düşünelim... Türkiye öyle bir hale gelmeli ki, sabah ezanı okunmadan önce milyonlarca evlerin ışıkları yansın ve Müslüman halk akın akın camilere gitsin... Öğle vakti hayat dursun, işler dursun, trafik dursun, cemaat camilerden caddelere, meydanlara taşsın... İkindi, akşam, yatsı da öyle...

Müslümanlar ilimde, irfanda, kültürde, sanatta, ahlâkta, fazilette, velhasıl vasıf ve keyfiyette en önde koşmalıdır.

Bendeniz bunların edebiyatını yapmakla mükellef ve vazifeliyim. Bu yüzden, bir müddet daha yazmaya devam edeceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi