M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Doğruluk ve Dürüstlük

Doğruluk ve Dürüstlük

DİN büyüklerinden biri "En büyük keramet istikamettir" buyurmuşlar. İstikamet kelimesi Arapça olup doğruluk, dürüstlük mânasına gelir. Dindar Müslümanlar günde defalarca Fatiha suresini okuyorlar ve Allah'tan, kendilerini "sırat-ı müstakime" kılavuzlamasını istiyorlar. Sırat-ı müstakim doğru yol demektir.

Doğru yol nasıl bir yoldur?

Allah'ın, üzerinde yürümemizi istediği iyi ve güzel yoldur.

Kur'ân'ın gösterdiği yoldur.

Peygamberimizin rehberlik ettiği yoldur.

Şeriatın yoludur.

İslâm ahlâkının yoludur.

Tasavvufun yoludur.

Ashab-ı kiramın yoludur.

Ehl-i Beytin yoludur.

Ondört asırdır gelip geçmiş gerçek ulemanın anlattığı yoldur.

Kâmil mürşidlerin ve velilerin kılavuzluğunu yaptığı yoldur.

Akl-ı selîmin işaret ettiği yoldur.

Âdil halifelerin ve âdil selâtînin yoludur.

Doğru yolda olanlar Allah'ın emirlerini yaparlar, yasaklarından uzak dururlar.

İşte bu doğru yolda yürümek, İslâm dininin gösterdiği şekilde doğru ve dürüst olmak her Müslüman için temel bir vazife ve amaçtır, büyük bir farzdır.

Adam namaz kılyor, oruç tutuyor, hacca veya umreye gidiyor ama doğru ve dürüst değil. O kişi gerçek ve örnek bir dindar değildir. Hem namaz kılacak, oruç tutacak, hem de doğru ve dürüst olacaktır.

Adam geceleri teheccüd namazına kalkıyor, pazartesi ve perşembeleri oruç tutuyor ama haram yiyor, kara para zengini oluyor. Bu kişi de dindar değildir.

Müslüman bir ülkede idarecilerin, rüesanın mutlaka doğru, dürüst, faziletli olması gerekir.

Elbette memleketimizde doğru ve dürüst idareciler, bürokratlar vardır. Burada, bunlardan sadece birini zikr etmek istiyorum: Merhum vali Recep Yazıcıoğlu... Bu zatı şahsen tanırdım. Ülkeye, devlete, millete çok hizmetler etti. Bu hizmetler esnasında cebine ve midesine haram lokma, haram kuruş girmedi. Çok başarılı oldu. Hem iyi bir idareci ve bürokrat, hem de gerçek dindar bir Müslümandı. Cenab-ı Hak rahmetiyle muamele buyursun.

Haram yiyen, haram parayla zengin olan bir politikacı veya devlet adamı asla doğru ve dürüst değildir. Bazı câhiller ve gafiller "Ötekileri çok yedi, biraz da bizimkiler yesin" gibi laflar ediyor. Böyle sapık sözler Müslümanlara yakışmaz.

Müslüman idarecilerin, bürokratların, politikacıların mutlak şekilde doğru ve dürüst olmaları gerekir.

İffet (cinsel doğruluk, namus) nasıl yüzde şu kadar bu kadar gibi kesirler kabul etmezse, doğruluk da etmez. Bir kadın için "Bu karı yüzde elli iffetlidir" denilebilir mi?

Politikacılar, iktidar adamları, bürokratlar, medya mensupları, bilcümle idarecilerde şu sıfatlar olmalıdır ki, memleket iyi idare edilsin.

1. Asla haram yemeyecek, asla haram kazancı olmayacak.

2. Saçı bitmedik yetimlerin hakkını yemeyecek.

3. Her ne şekilde olursa olsun devletin, belediyelerin bütçelerini hortumlamayacak.

4. Serveti, mal beyanı çok açık, temiz, şeffaf olacak. Bunları meşru ve ahlâkî şekilde iktisab (kazanmış) olacak.

5. Kendisi, karısı, oğulları, kızları, damatları, gelinleri, torun ve tosunları, kardeşleri; faziletli, mütevâzı, örnek bir hayat sürecekler.

6. Oğulları askerlik hizmetlerinden, vatanî vazifelerinden kaçmayacaklar, halkın çocukları gibi bu hizmetleri seve seve yapacaklar ve gerekirse en tehlikeli ve meşakkatli yerlerde hizmet görecekler.

7. Yargıda, trafikte, diğer kamu hizmetlerinde onlara ayrıcalık yapılmayacak, böyle bir şeyi istemeyecekler.

8. Halkın fakir ve sefil kısmıyla alay edercesine lüks, israf, sefahat, gösteriş, aşırı tüketim, savurganlık sergilemeyecekler, ne oldum delisi durumuna düşmeyecekler.

9. Güvenlikleri el veriyorsa halkın içine karışacaklar, halkla birlikte olacaklar, zaman zaman otobüse, metroya, banliyö trenine binecekler, ayakta seyahat edecekler.

10. Kapıları halka kapalı olmayacak.

11. Büyük adamların çocukları bir suç işleyince onlara ayrı muamele edilmeyecek, kayırılmayacak, halkla eşit olacaklar. Mesela büyük bir zatın çocuğu bir trafik kazası yapınca suçu örtbas edilmeyecek, cezası neyse çekecek.

12. Sorumlu kişiler hem haram yemeyecekler, hem de kimseye yedirtmeyecekler.

Sanırım yukarıdaki izahatın ışığında ne demek istediğim anlaşılmıştır.

Bu ülkenin durumunun iyi olup olmadığı yüksek binalarıyla, otoyollarıyla, baraj ve limanlarıyla, fabrikalarıyla, lüks meskenleri ve binitleriyle, maddi zenginliği ile anlaşılmaz. Asıl ölçü o memleketin idarecilerinin ve halkın doğruluğu ve dürüstlüğüdür.

Bir ülkede istikamet yoksa, para ve madde fazla bir işe yaramaz.

Ülke idaresine fazilet prensipleri hakim olmalıdır.

Onların hırsızları çok kötü, bizim hırsızlar iyidir felsefesiyle doğruluk bir arada yürümez.

Ahlâk aksiyon demektir, lafla, edebiyatla ahlâk olmaz. Ahlâk yaşanan bir şeydir.

Türkiye'nin uluslararası temizlik ve şeffaflık notu 10 üzerinden 4'tür, yani çok düşüktür. Bu düşük not hepimizin yüzünü kızartmalıdır.

Türkiye'yi yüceltmek, selamete çıkartmak için istikamet notumuzun 10 üzerinden en az 7 olması gerekir.

Haram yemeyen politikacıları, bürokratları, diğer idarecileri tebrik ediyorum. Belki biraz maddî sıkıntı çekiyorlar ama alınları açıktır. Var olsunlar, sağ olsunlar.

Haram yiyenlere, kara ve kirli servet edinenlere, halka gurur ve kibirle tepeden bakanlara yazıklar olsun.

Sevgili Müslümanlar!.. Doğru ve dürüst olalım... Doğru ve dürüst olanları seçelim... Haram yiyenlere muhalefet edelim...

Ah istikamet!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi