M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Ahlâksızlık Teşvik Ediliyor

Ahlâksızlık Teşvik Ediliyor

İSLÂM düşmanlarının büyük ve yıkıcı fitne ve fesatlarının biri şudur: Halkın ve bilhassa gençliğin dindar olmaması ve uygarlaşması için cinsel serbestlik ve azgınlık alabildiğine teşvik edilmelidir.

İslâm ahlâkının temel prensiplerinden ikisi iffet ve hayâdır. Onlar bu iki hasleti ve erdemi yok etmek istiyor.

Vaktiyle SovyetlerBirliği'nde de dine ve iffete savaş ilan edilmişti.

Bizde de, tek parti rejiminde birtakım okul/enstitülerde kız ve erkek öğrencileri "kaynaştırmışlardı".

Büyük medya alabildiğine seks kışkırtmacılığı yapıyor.

Karma eğitim medeniyet ve ilerleme olarak gösteriliyor.

Hattâ bazıları işi o kadar azıtmışlardır ki, kız ve erkek çocukların aynı sırada birlikte oturmalarını şart koşuyor.

İlmî bir anket sonucu, artık kız çocuklarının 8 yaşında, oğlan çocuklarının 10 yaşında bulûğa erdikleri meydana çıktı. Eskiden bu rakamlar 10 ve 12 imiş.

İngiltere ve dünya 13 yaşında baba olan çocuğun haberi ile çalkalanıyor. Ana 15 yaşında bir kız. Babanın 13 yaşındaki çocuk olduğu kesin değil. Çünkü kız aynı zamanda sekiz oğlanla birlikte olmuş.

Bizim büyük medya bu haberi pek neşeli, pek şevkli şekilde abartarak verdi. Tabiî ki, milyonlarca çocuğumuz bundan etkilendi.

Tecavüzler aldı yürüdü. Medyaya intikal eden seks rezaletleri, olanların binde biri bile değil.

Türkiye bir İslâm ülkesidir, bu topraklarda İslâm ahlâkının prensiplerine dikkat ve riayet edilmelidir.

Fransız filozofu Voltaire dindar değildi, Katolikliğe inanmazdı ama Ferney'deki malikanesinde Katolik çalışanlar ve rençberler için bir kilise bulunuyordu.

Vatandaşların özel hayatlarına karışmamak şartıyla cinsellik konusunda çok hassas ve dikkatli olunmalıdır.

İslâm dini tecessüsü (özel hayatla ilgili casusluk yapmayı, araştırmayı) doğru bulmaz.

Bir insan evinin kapısını kapatır, penceresinin perdelerini indirerek günah işlerse, bu günah dışarıdakiler tarafından bilinmezse onun gıybeti yapılamaz. Lâkin kötülük, münker, ahlâksızlık alenen (açıkça) yapılırsa, işte o zaman buna karşı emr-i mãruf ve nehy-i münker yapılır; fiilen ve lisanla önlenmeye çalışılır.

Ülkeler, coğrafyalar, kavimler cinsel ahlâk konusunda bir, eşit ve aynı yapıda değildir. İsveç'te veya Fransa'da tabiî görülen, fazla tepki toplamayan cinsel serbestlik bir İslâm ülkesinde yıkıma, çöküşe, çürümeye, patlamaya sebep olabilir.

Agresif ve militan İslâm düşmanları ülkemizdeki İslâmî ilerleyişi durdurmak için, genç nesilleri ahlâksız, cinsellik konusunda ölçüsüz yetiştirmek istiyor.

İslâm'ı cinsel ahlâksızlık, içki, kumar, sefahat ile durdurabileceklerini sanıyorlarsa çok yanılıyorlar. Birtakım bozukluklara ve pisliklere sebep olurlar ama İslâm yine ilerler.

Bir İslâm ülkesi olan Afganistan seks konusunda hiçbir zaman bir Fransa olamaz.

Arabistan da böyledir.

Türkiye de...

Ülkemizde yaygın ve yoğun bir ahlâksızlık vardır. Bu ahlâksızlık kasıtlı olarak meydana getirilmiştir.

Şimdiki durumu söylemiyorum ama bundan (meselâ) otuz sene önce büyük bir şehrimizin birkaç büyük bürokratı kentteki randevu evlerini teşvik etmişler, desteklemişlerdi. Bu işi elbette ki bedavadan yapmamışlardı.

Bir adam vaktiyle Eminönü ilçesinden ayda (o zamanın parasıyla) bir trilyon, Beyoğlu ilçesinden yine bir trilyon baç alıyordu. Diğer ilçelerden ne aldığını öğrenemedim, bilmiyorum.

Dün denecek kadar yakın bir tarihte, ülkemizin genelevler imparatoriçesi Madam'a devlet töreni ile vergi rekortmenliği ödülü verilmişti. Hem de Cumhuriyetimizin en büyük yetkililerinin huzurunda.

Ahlâksızlığın bir de teolojik boyutu vardı. Ateistler, dinsizler inanmazlar ama tarihte birtakım şehirler ve kavimler ahlâksızlıkları, sapıklıkları, cinsel azgınlıkları yüzünden helâk ve yok olmuşlardır. Sodom ve Gomore gibi...

Türkiye Müslümanlaşmasın, Türkiye dindar olmasın derken Türkiye'yi batırıyorlar.

Türkiye çökerse, batarsa kendileri de enkaz altında kalacaklar ama gözleri döndüğü için bunu akıl edemiyorlar.

Minberde Seyahat Reklâmı

Üç hafta önce Cuma namazı kılmak için çatısı kiremitle kaplı bir camiye gitmiştim. Hatip hutbe okumaya başladı. Konu umre hakkındaydı. Farz ve vacip olmayan umrenin bir reklâmını yaptı ki, sormayın. Müslümanların avuç dolusu paralar harcayıp akın akın umre seyahatine koşmalarını tavsiye etti. Bakalım bu işin sonunda ne çıkacak diye bekledim. Reklam çıktı. Hemen vakit geçirmeden filan yerlere koşunuz ve umre için kayıtlarınızı yaptırınız denildi.

Vah vah!.. Bin kere vah, milyon kere eyvah... Resûl-i Kibriya Efendimizin minberleri nelere alet ediliyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı'na hitap ediyorum. Lütfen cami mihraplarını, kürsülerini, minberlerini böyle ticarî reklâmlara âlet ettirmeyiniz.

Diyanet veya Vakfı böyle ticaretler yapmamalıdır.

Hutbelerde halka farz, vacib, sünnet-i müekkede olan bilgiler hatırlatılmalıdır.

İslâm'da farz olan hactır. O da, imkânı olana.

Hutbelerde hangi konular işlenmelidir? Naçizâne bazı konular teklif ediyorum.

1. İmanın tashihi. Yani inanç ile ilgili bilgi ve hükümlerde Kur'ân'ın, Resulullah Efendimizin, Ashab-ı Güzin efendilerimizin, Tâbiîn'in, Selef-i Salihîn'in izinde olmak.

2. Şer'i özrü olmayanların farz namazları cemaatle kılmaları.

3. Her Müslümanın ilmihalini, yani öğrenilmesi farz olan temel din bilgilerini güzelce ve doğru bir şekilde öğrenmesi.

4. İslâm'da doğruluğun, dürüstlüğün önemi, farz oluşu, Müslümanın din kardeşini aldatmasının, yalan söylemenin haram olduğu.

5. Allah'ın lütuf ve nasip etmiş olduğu nimetlerin fakirlerle paylaşılması, yardımlaşma.

6. Zekâtların, fıkhın emr ettiği şekilde, bunları hakkedenlere verilmesi. Zekâtların birtakım din sömürücüleri tarafından gasb edilmemesi.

7. Çocuklara en küçük yaştan başlayarak ehil öğretmenler tarafından din, Kur'ân, iman dersleri verdirilmesi.

8. Lüksün, israfın, aşırı tüketimin, gurur ve kibrin, aşırı konforun kötülüğü; kanaatin tükenmez bir hazine olduğu.

9. İslâm'dan başka, Allah katında hak din olmadığı.

Cami minberinde umre reklâmı yapılmasını protesto ediyorum.

Minberlerde ticarî, paraya yönelik reklâmlar yapılmamalıdır.

Her işte olduğu gibi umrede de esas olan niyettir. Maalesef umre konusu ticarîleştirilmiş, bir tür "dinî turizm" haline getirilmiştir.

Penceresinden Kâbe görünen lüks otel odaları, süit daireler için akılları hayrete düşüren paralar ödeniyormuş.

Umre nafile bir ibadettir. Umreden sonra kasıla kasıla "Ben geçenlerde umreye gitmiştim..." diye nefsanî reklâmlar yapmak, böbürlenmek Müslümana yakışmaz.

Görenler anlattı: Mekke'deki lüks bir otelin lobisinde bir grup hacı, televizyonun karşısına geçmişler, maç seyrediyorlarmış. Gol atılınca gök gürültüsü gibi bağırışlar, haykırışlar duyuluyormuş. Zehi gaflet!

Ya Rabbi! Ne günlere kaldık...

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi