M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Dev bina çökebilir

Dev bina çökebilir

Çok büyük dev bir bina. Bina değil alâmet. Ucu bucağı belli değil.Bu bina artık eskimiş, miadını doldurmuş. Temelleri sağlam değil. Her tarafı dökülüyor. Damları akıyor, duvarları çatlıyor, sıvaları dökülüyor. Elektrik, su, doğalgaz ve sair düzeni iyice eskimiş, bitmiş. İşten anlayan mühendisler, mimarlar, uzmanlar bunun ömrü dolmuş, işi bitmiş, yıkılsın, yerine sağlam, kullanışlı, güzel bir bina yapılsın diyor.

Binadaki bazıları "Biz rahatımızı bozmayız, biz bu binadan çok rant ve gelir elde ediyoruz, tek taşına dokundurtmayız, bina aynen yerinde kalacaktır, atamızdan yadigâr ve miras kalan bu saylanî ve taylanî binaya yan gözle bakanın gözünü çıkartırız, dünyayı başına yıkarız, binaya dokundurtmayız" diyor.

Binanın yıkılıp yerine sağlamının yapılmasını isteyenler çoğunlukta ama onların bir kısmının da düşüncesi şöyle: "Ötekiler şimdiye kadar epey rant yediler, semirdiler. Artık onlar kenara çekilsinler, rantları biz yiyelim..."

Eski, miadı dolmuş binanın içi haşarat dolu. Fare ve sıçan çeteleri her yerde cirit atıor. Binayı kötü kokular sarmış. Binanın her yerinde içki alemleri yapılıyor, sanki bir meyhane-i kübra olmuş.Her yerinde kadın satılıyor. Bina idaresinde rüşvet almış yürümüş.

Binanın içi berbat, dış görünüşü berbat. Ana caddeye bakan pencerelerde balkonlarda iç çamaşırları, donlar kurutuluyor. Bazı balkonlara rakı sofraları kurulmuş içiliyor. Kavga gürültü hiç eksik olmuyor. Binanın doğu ve güneydoğu cephesinde güvenlik yok. Koridorlarda, asansörlerde, ücra köşelerde silâhlar, el bombaları patlıyor.

Bina uluslararası beyaz ticaretinin ana güzargahı haline gelmiş.

Velhasıl bu binanın temelleri çürümüş, çatısı çürümüş, ana duvarları zayıflamış...Çökebilir, göçebilir...

Öyle ufak tefek tâmirlerle düzeleceği yok. Yıkılması ve yerine çok sağlam, çok kullanışlı, çok güzel bir bina yapılması gerekiyor.

Yeni bina için doğru dürüst bir proje yok. Eskisi yıkılsın ama yenisi nasıl olacak? Bu sorunun cevabı kesinleşmemiş.

Yeni binanın mimarî stili nasıl olacak?

Millî mimarî mi? İslâmî mimarî mi?.. Barok mu, kübik mi, dadaist mi, klasik mi, neoklasik mi?.. Kesin bir karar yok bu konuda.

Eski ve köhne binanın içinde sosyal barış ve mutabakat yok. Klanlar, çeteler, çoğunluk, azınlıklar birbirine diş biliyor.

Birbirine düşman bunca muhalif grup bir konuda aynı şeyi söylüyor: Rant rant rant.... Binanın rantlarını biz yiyeceğiz.

Binada büyük miktarda kara ve kirli para olduğu iddia ediliyor.

Binada huzur, birlik, dirlik, barış yok...Cinayet, katil, toplu öldürmeler, çocukların, kızların, kadınların ırzına geçmeler, işret, fuhuş, kumar, haydutluk gırla gidiyor.

Binanın sakinlerinin çoğunluğunu dindarlar oluşturuyor. Onlar da bir âlem. Bina çürük, bina kötü ama rantı var, rant tatlıdır, rant yenir, canım rant diyorlar.

Binanın bazı yerlerine başları örtülü, çarşaflı kadınlar sokulmuyor.

Müslümanlar, dinsizlere nispet sonuna kadar açtıkları hoparlörlerle ezan okuyor.

Binanın geniş koridorlarında yaramaz çocuklar bisikletleriyle, oyuncak otolarıyla geziyor.

Binanın çöpleri çok pis kokuyor.

Bina Babil kulesi gibi, yetmiş seksen çeşit etnik kökenli sakinleri var.

Bina rakı kokuyor, ızgara balık kokuyor, lahmacun kokuyor, Avrupa parfümü kokuyor, hacı yağı kokuyor, çöp kokuyor, fuhuş kokuyor. Fuhşun kokusu olur mu?Oluyor zâhir.

Binanın daire sahipleri haftalık toplantıları çok hararetli ve hareketli geçiyor. Tartışmalar, tartaklaşmalar, ağız dalaşları oluyor.

Zemin katında bazıları define aramış, temelleri büsbütün zayıflatmış.

Temizlik için yabancı ülkelerden kadınlar getirilmiş, temizlikten başka şeyler de yaptırılıyormuş.

Binanın güvenlik ve kolluk görevlileri de birkaç hizbe ayrılmış. Binada 11 yaşındaki okul çocuklarına uyuşturucu servisi yapılıyormuş.

Bina çok büyük, bina bir alâmet, bina acayip mi acayip. Binanın miadı dolmuş. Bina çökebilir, bina göçebilir. Binanın sakinleri enkaz altında kalabilir.

Uzmanlar feryat ediyor ama rantçıların umurunda değil. Bina ayakta dursun, rantlar yenilsin. Rant haram da olsa pek tatlıdır.

En büyük kavga biz yiyeceğiz, hayır siz değil biz yiyeceğiz kavgası.

Binanın alternatifi yok. Yeni bir proje yok. Bina nasıl yıkılacak, enkazı nasıl taşınacak, yenisi nasıl yapılacak bilen yok.

Terasta çıplak karılar ve erkekler sere serpe güneşleniyor. Kimi dairelerden çılgın müzik sesleri geliyor. Binada toklar, bir ceylanı bütünüyle tek parça halinde yutmuş boa yılanı gibi hazım çilesi çekerken açlar ağlayıp feryat ediyor. Binada ayda beş milyon dolar gelire para demeyenlerin yanında 500 lira emekli maaşıyla sürünenler var. Bina rakı, şarap, votka, viski, vermut, likör, cin kokularıyla dolu. Bırakın içenleri, içmeyenler de kokularından sarhoş olmuş.

Bu binanın hali ne olacak.Ya Konya'daki Zümrüt apartmanı gibi ansızın çökerse?..

KÜÇÜK HABERLER

VAN: Öğrenci "Ama hocam, haber vermeden sınav yapıyorsunuz" demiş. İngilizce hocası karateciymiş, çocuğu bir dövmüş bir dövmüş, kaburga kemiklerini kırmış, sınıftaki kızlar bayılmış.

ANKARA: Kolluk müdürlerinden biri barda bir karıya benim evime geleceksin demiş. Karı kabul etmemiş. Müdür karıyı bir dövmüş bir dövmüş...Kahpe nasıl gelmezsin?

İSTANBUL: Liseli kız Münevver'i öldüren zengin çocuk Rusya'ya 200 bin dolara kaçırılmış. Bu işi organize eden kişi "Yağlı bir kaz bulduk aman iyi yolalım" demiş. Bu konuda savcılığa ihbar mektubu gelmiş. Münevver'i bir kişinin değil, birkaç kişinin öldürdüğü anlaşılmış.

SAHNE BİR İLKOKUL: On yaşındaki bir kızı okulun tuvaletine götürmüşler, zorla bilmem ne seksi yaptırmışlar.

BAŞKABİR OKUL: Küçük erkek çocuklara iki ağabeyi tecavüz etmiş...

BÜYÜK "OTOBOS": Müdür beyefendi tartışmalı otobüslerin sağlam ve yürür olduğunu ispat için bunlardan birine binmiş. Otobüs yolda bozulmuş kalakalmış. Herkes bu işe şaşmış.

HAKKÂRİ: Bir polis ile sevgilisi yolda kol kola yürürken ateş açılmış, polis ölmüş.

KONYA: Ziraat yapılan araziler çöküyor, daire şeklinde kocaman çukurlar meydana geliyormuş. Âhir zamanda göçükler olacağını bildiren hadîsleri okumuş muydunuz?

BEN GÖRDÜM: Samatya'dan Yedikule'ye doğru yürüyordum. Yolun solunda uzun bir kuyruk gördüm. Çocuklar, orta yaşlılar, yaşlılar bekleşiyordu. Biraz ilerledim, anlaşıldı ucuz halk ekmeğinin gelmesini bekliyorlarmış.

LÜKS RESTORANDA: Önce çorba, 22 lira...Ana yemek 55 lira...Ordövrler, meyve suları, sonunda dondurma ve puding... Bir kişi için yekun 100 liranın üzerinde. Dört kişi 500 lira. Bahşiş mahşiş... Bir de içki içerlerse...

AMERİKA'DA: Televizyon kanallarından birinde Türkiye'de Ukraynalı kadınların nasıl satıldığı, pazarlandığı, kullanıldığı hakkında dokümanter bir film gösterilmiş. Sadece Ukraynalı kadınlar mı?

HENÜZ ONÜÇ YAŞINDA: Uyuşturucu madde kullanıyor. Rengi balmumu gibi. Gözlerinin feri kaçmış. Yaşayan cenaze, zombi... Bu zavallı okul çocuğuna uyuşturucuyu kim veriyor? İstense ülkemizdeki uyuşturucu ticareti birkaç ay içinde bitirilemez mi?Niçin bitirmiyorlar acaba?

İSTANBUL SUR İÇİNDE: Camiye bitişik lüks tesiste eskiden içki verilmiyordu. Sonra baskı yaptılar, içki ruhsatı aldılar. Ruhsatı verenler mi?Senden benden Müslüman...

ÇAY BULAŞIK SUYU GİBİYDİ: Oğlu partiliymiş. Güzelim yeri babasına çok ucuz fiyatla alıvermiş. Geçerken bir çay içeyim dedim, bulaşık suyu gibiydi.

TURİSTİK: Benim 100 dolara alabileceğim halıyı turiste bin dolara satmışlar.

MAHKEMEDE: Çarşaflı bir kadın bir hakkını aramak için mahkeme salonuna girmiş.Hakim kadını kovmuş, senin Allah'ının kanunları burada geçmez demiş. Siz bu haberi duymamış mıydınız?

AZİZE: Ergenekoncular Türkan Saylan'ı neredeyse azize ilan edecekler. Sainte Türkâne Saylanne...Resmine baktım başının etrafında aura yoktu. Aurasız azize olur mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi