M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Sayın Başbakan, Sayın Baykal'a Şöyle Bir Mektup Yazmış Olsaydı...

Sayın Başbakan, Sayın Baykal'a Şöyle Bir Mektup Yazmış Olsaydı...

üNİVERSİTELERDE başörtüsünün serbest bırakılması teşebbüslerinin en başında, Başbakan’dan ana muhalefet partisi Genel Başkanına aşağıdakine benzer bir mektup gönderilmiş olsaydı...

Sayın Deniz Baykal

CHP Genel Başkanı

Zat-ı âlinizin de bildiği gibi, Fransa ve Portekiz gibi laikliği ilke olarak benimsemiş ve anayasalarına madde olarak sarahaten koymuş ülkeler dahil, medenî Avrupa ülkelerinin hiçbirinin üniversitelerinde, bizdeki gibi bir başörtüsü yasağı bulunmamaktadır.

Türkiye’deki bu yasak, halkın büyük kısmının şikayetlerine, başörtülü olarak okumak isteyen kızlarımızın da mağduriyetine sebep olmaktadır.

Medenî, demokrat, insan haklarına saygılı ve bağlı, hukukun üstünlüğü ilkesini kabul etmiş ülkelerde serbest olan bir giyim tarzının bizde yasak olması, bu yasaktan büyük mağduriyetler doğması ve binlerce gencin yüksek tahsil hakkının engellenmesi elbette üzücü bir hadisedir.

Bu konuda, gerekli yasal değişikliklere gidilerek başörtüsünün üniversitelerde ve yüksek okullarda serbest bırakılması için teşebbüse geçmek istiyoruz. Bunun bir veya iki partinin teşebbüsü olarak değil, genel bir uzlaşma ve anlaşma zemininde yapılmasını, elbette zatı âliniz de uygun bulacaktır.

Şundan emin olmanızı rica ederim: Biz böyle bir serbestliği parti çıkarları için yapmayacağız, bundan partimiz ve iktidarımız için menfaat teminine kalkışmayacağız. Gayemiz ülkemizde daha fazla demokrasi, daha fazla demokrasi ve hürriyet olmasıdır.

Bu mektubuma bazı ekler, belgeler, Avrupa ülkelerindeki durumu gösteren fotoğraflar, çeşitli anket neticeleri, hukuk otoritelerinden alınmış raporlar ve mütalaalar ve bunlara benzer evrak ve vesikalar eklenmiştir.

Bu konuda şahsen vicahi olarak da sizinle görüşmekten şeref duyacağım. Ancak, yüz yüze görüşmeden önce konu hakkındaki düşüncelerinizi, görüşlerinizi yazılı olarak bildirmek lütfunda bulunursanız benİ sevindirmiş ve mutlu etmiş olursunuz.

Şu hususun da bilhassa altını çizmek istiyorum: Bu mesele olumsuz, yıpratıcı, gerici, ülkeye zarar verici polemiklere ve sığ tartışmalara âlet edilmesin. Ben sizin değerli fikir ve tekliflerinize, varsa endişelerinize tamamen açığım. ülkemizin, halkımızın, devletimizin yüksek menfaatleri doğrultusunda; demokrasiye, insan haklarına, ülkemizin millî kimlik ve kültürüne en uygun ne ise geliniz birlikte onu yapalım.

Bu vesile ile en derin saygılarımı takdim eder, sıhhat ve başarılar dilerim. Eşiniz Hanımefendiye de hürmetlerimi iletmenizi istirham ederim.

Recep Tayyip Erdoğan

(Başbakan)

Sayın Baykal böyle bir mektuba nasıl yazılı bir cevap verirdi? Onun kurgusunu yapmak istemiyorum. Yukarıdaki metin üzerinde düşünecekti. Umulur ki, işi zor tarafından değil, müsbet tarafından ele alacaktı.

Politika, hele Türkiye gibi bir ülkede dünyanın en zor, en çetrefil, en karmaşık satrancıdır. Bazen çok olumlu, çok hayırlı, çok faydalı bir iş, üslup ve metod yüzünden çıkmaza sokulur.

Sayın Başbakanımız iyi bilsinler ki, her sinirlenişinde, her öfkelenişinde kendisi kaybetmektedir. Hem de çok kaybetmektedir

Sinirli ve öfkeli bir insan satrancı iyi oynayamaz.

Bendenize, “Sen kim oluyorsun ki, Başbakan’a akıl veriyorsun, ona şöyle bir mektup yazsaydın diyorsun?” diyebilenler çıkabilir. Cevabım: ülkemizde az çok demokrasi ve düşünce hürriyeti bulunmaktadır. Tahkir etmemek, terbiyesizlik yapmamak, şiddete teşvik etmemek şartıyla bütün fikirlerin, görüşlerin, tenkitlerin açıklanması, serbesttir. Bir hatam olduysa bağışlanmamı rica ederim.

Teklif edilse kabul etmem ama sayın Başvekilin benim gibi bir danışmana ihtiyacı olduğunu zannediyorum. Danışmanın her dediği yapılacak değil... Beğenilen bir fikri, görüşü ve teklifi olursa kabul edilir ve ondan yararlanılır. Beğenilmezse raporları, teklifleri dosyaya kaldırılır. Benim danışmanlığım ne devlete, ne de partiye zarar vermez. çünkü ücret almayacağım gibi yol, otel, yemek masrafı da kabul etmem. Bendenizde, ömer Seyfeddin’in “Pembe İncili Kaftan” hikâyesindeki çelebi’nin karakteri vardır. Her neyse, böyle bir danışmanlığı zaten kabul etmeyeceğimi başta söylemiştim.

Sürç-i lisan ettikse affola...

O Röportajı Mutlaka Okumalısınız

Neşe Düzel - Şamil Tayyar

O röportajı mutlaka okuyun. Birçok haberi, yorumu, mülakatı okumasanız da olur ama onu kesinlikle okumanız gerekir. Röportajı yapan: Neşe Düzel. Kendisiyle konuşulan: Gazeteci Şâmil Tayyar. Yayınlandığı tarih ve yer: 13 Şubat 2008, TARAF gazetesi. Ben röportaj metnini boyuthaber.com sitesinde okudum.

Neşe Düzel’e, Şâmil Tayyar’a, Taraf gazetesine cesaretleri için milletçe teşekkür borçluyuz.

Bu röportajı okuduktan sonra:

Türkiye’nin nasıl patlamaya hazır bir yanardağın üzerinde bulunduğunu,

Nasıl bir barut deposunun içinde mangal yakıp yan gelip yattığımızı ve keyfimize baktığımızı,

Ne korkunç ve dehşetli senaryolarla karşı karşıya bulunduğumuzu anlayacaksınız.

Şu anda sivil siyasî iktidarın, komploları yüzde yüz önleyecek, yüksek suçluları mahkeme önüne çıkartacak gücü yoktur ama yine de bir dereceye kadar çetelerin oyunlarını bozabilmekte, onların önüne engeller koyabilmektedir.

Şamil Tayyar, bu başarıyı sivil emniyet’in sıkı, ciddî, fedakârâne çalışmasına borçlu olduğumuzu anlatıyor.

Gazeteci Murat Belge, kısa bir müddet önce verdiği beyanatta “2009’da seller gibi kan akıtacaklardı...” demişti.

Bu işin içinde büyük medya, büyük finans, üniversitelerdeki bir kısım akademisyenler bulunmaktadır.

Benim daha fazla tafsilat (ayrıntı) vermemi beklemeyin ve yukarıda bildirdiğim kaynaktan veya başkalarından röportajın tamamını dikkatle okuyun. özetini, yorumları okumakla yetinmeyin. Mutlaka tamamını okuyun.
Okuduktan sonra birkaç gün, geceleri uyuyabilmek için uyku ilacı almanız gerekecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi