M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Müslümanlar İçin Zafer Yolu

Müslümanlar İçin Zafer Yolu

Bu yazı Müslümanlar için yazılmıştır. Müslüman olmayan da okuyabilir ama lütfen karışmasın. Çünkü anlamaz, algılayamaz.

Müslümanların istedikleri nelerdir:

1. Kurtulmak... 2. Ebedî saadete (mutluluğa) nail olmak... 3. Zafer bulmak... 4. Esaretten dinî-şer'î hürriyete kavuşmak... 5. Zilletten izzete... 6. İnandığı gibi yaşama serbestliğine sahip olmak... 7. Din, iman, can, mal, ırz, namus, nesep güvenliğine sahip olmak...

Yedi maddede saydığım bu isteklere, temennilere, ümitlere nasıl kavuşabiliriz? Bu konudaki çare ve çözümleri de madde madde yazacağım.

1. Allah ile olan bütün işlerimizde ihlâslı, yani katışıksız olmalıyız.

2. Yaratıklarla olan bütün işlerimizde adaletli ve insaflı olmalıyız. Mü'minlere karşı mürüvvetli olmalıyız. Fitne ve fesat çıkmaması için müdaralı olmalıyız.

3. Kur'ân'ı imam, düstur, Kanun-i Esasî olarak kabul etmeliyiz. Kaos, anarşi, fitne fesat ve tefrika olmaması için onun yorumunda, kendi heva ve re'yimize göre değil, Peygamberin (Salat ve selâm olsun O'na) vekilleri ve varisleri durumunda olan icazetli ulemâya, fukahaya, müfessirlere tâbi olmalıyız.

4. Resulullah efendimizi ve O'nun bu devirdeki halifelerine itaat etmeliyiz.

5. Ümmet'in başına bir İmam-ı kebir seçmeli ve ona biat etmeliyiz.

6. İtikadımızı tashih etmeliyiz.

7. Namazı ikame etmeliyiz.

8.Hür ve mukim erkek Müslümanlar farz namazları, ardında namaz kılınabilecek imamlara uyarak cemaatle eda etmelidir.

9. Çok sağlam, çok kuvvetli bir ümmet şuuruna sahip olmalıyız.

10.Zekâtı, fıkha ve Şeriata uygun şekilde dosdoğru vermeliyiz.

11. Bize yetecek ve kendimizi kurtaracak miktarda ilmihalimizi (öğrenilmesi farz olan din bilgilerini) iyice öğrenmeliyiz. Hattâ bunları ezberlemeliyiz.

12. Ahlâk konusunda fesad içinde olan bir Müslüman toplumu rezil ve zelil olmaya mahkûmdur. Ahlakımızı mutlaka iyileştirmeli, güzelleştirmeli, Allah'ın ve Resulullah'ın beğeneceği hale getirmeliyiz.

13. Her ne şekilde olursa olsun haram yemekten, ateşten kaçar gibi kaçmalıyız.

14. Riba ve faizin her türlüsünden uzak durmalıyız. Kur'ân'da "Ribacılar Allah'a ve Resulüne savaş ilan etmişlerdir" buyuruluyor. Böyle kimseler elbette iflâh olmaz. Hem ribaya batmış olacak, hem de Allah ona necat, zafer, izzet verecek. Böyle şey olur mu?

15. Muhadderat-ı islâmiyeyi (Müslüman kadın ve kızları) Kur'ân'a, Sünnete, Şeriata, fıkha, İslâm ahlâkına uygun şekilde hicablı, hayâlı, iffetli yaşatmalıyız. Hem İslâmcı, hem feminist...İki zıt bir arada olmaz!..

16. (Bu madde çok önemlidir!..) Kültür ve zihniyet bakımından mutlaka medenî Müslümanlar olacağız. Bedevîlikle necat, izzet, zafer olmaz.

17. Parayı ana değer kabul etmek sapıklığından (tekrar ediyorum sapıklığından) berî (uzak) olacağız. Dini imanı para, mal zenginlik olan sözde Müslüman bir toplum kesinlikle iflah olmaz, necat bulmaz.

18. İman ve İslâm kardeşliğini edebiyat olmaktan çıkartıp hayata geçireceğiz.

19. Kur'ân'a, Sünnete, icmâ-i ümmete aykırı her türlü bid'ate karşı olacağız.

20. Her türlü cemaat, tarikat, fırka, hizib, klik, grup taassubunu (fanatizmini)reddedeceğiz.

21. Takvayı ölçü kabul edeceğiz. Türkler daha takvalı Kürtleri üstün bilecek, Kürtler daha takvalı Türkleri üstün bilecek... Kesinlikle ırkçılık yapmayacağız.

22. Lüks, israf, aşırı tüketim, gösteriş, gurur, kibir ve konfor bağımlılığından uzak duracağız. Kanaatkâr Müslümanlar olacağız.

23. Kendi çocuklarımızı ve ümmetin zeki, akıllı (zekâ ile akıl arasında nüanslar vardır), kabiliyetli, cevherli, istidatlı, nesebi ve bio-jenetik yapısı temiz (saydığım sıfatlara dikkat buyurunuz) çocuklarını İslâmî hizmetlere yönlendireceğiz. Onları eğitimci, iletişimci, hukukçu vs. mesleklerde yönlendireceğiz.

24. Sadaka mahiyetindeki burslarla kaliteli eleman yetiştirme saflığını ve hayalini bırakacak, bir tek vasıflı ve güçlü Müslüman yetiştirmek için (tekrar ediyorum bir gence) on sene boyunca (lise, üniversite, yüksek lisans ve doktora, özel ve paralel eğitim, birkaç yabancı dil vs. için) beş milyon dolar masraf etmeyi göze alacağız. Söylemeye hacet yok ki, bu masraf, iyi ve geçerli bir plan ve program dahilinde, ehliyetli elemanlar ve mürebbiler tarafından yapılacaktır. Aksi takdirde para boşa gider.

25. Din istismarını (sömürüsünü), mukaddesat bezirganlığını mutlaka izale etmemiz gerekiyor. Din sömürüsü böyle devam ederse, kurtulmak bir tarafa, büsbütün batar, mahv ve helâk oluruz.

26. İslâm ve Ümmet hizmetleri ehliyetli ve liyakatli hizmetkârlara verilecektir.

27. Birtakım ruhbanların erbab haline getirilmesini, putlaştırılmasını mutlaka önlemeliyiz.

28. İbnSebe zihniyetli münafıkların bizi bölmesine imkân tanımamalıyız.

29. İman, İslâm, din hizmetlerini meslek veya hobi olmaktan çıkartmalı ve bunları, canla başla, deliler gibi (aslında en akıllı onlardır) yapacak âşık ve muktedir kimselere vermeliyiz.

30. Bugünkü anarşi ve kaosa son vermeli, üniter bir ümmet yapısı kurmalıyız.

31. Sözde din ve iman hizmeti yapar görünen, aslında geçimini temin eden, zenginleşen, mal sahibi olan, nefs-i emmaresini tatmin eden, riyaset ve ikbal peşinde koşan bütün münafıkları, bütün arivistleri, bütün haşaratı, bütün müfsidleri tasfiye etmeliyiz.

32. Her türlü dinde reform, değişiklik, yenilik, tarihsellik, diyalog cereyanından uzak durmalı ve bunlarla yasal sınırlar içinde mücadele etmeliyiz.

Bu saydıklarım yapılmazsa bizim için zafer ve kurtuluş olmaz.

Siyonistlerin, Haçlıların, Evangelistlerin, İsrail'in, ABD'nin Müslümanlar için hazırladıkları BOPgibi reçeteler, çareler, çözümler bizi izzete kavuşturmaz, büsbütün zillete batırır.

Kurtuluş Kur'ân'da, Sünnette, icmâ-i ümmette, cumhur-i ulemâ yolundadır.

Kalpleri temiz, keşifleri açık, niyetleri halis olan salih kimseler istihare yapsınlar. Bakalım ne görecekler...

EZAN-I MUHAMMEDÎ

Bendenizin bir prensibi vardı: Bir caminin önünden geçiyorsunuz, Ezan okunmaya başlıyor... Yolunuza devam etmeyeceksiniz. Çok hayatî, çok zarurî bir işiniz ve mâzeretiniz yoksa mâbede gireceksiniz ve namazı kılacaksınız. Böyle yapmamayı bir ihanet olarak görürdüm.

Bir müddetten beri bu konuda bocalıyorum.Caminin önündeyim. Ezan başlıyor. Minarede 10 hoparlör var. Sonuna kadar açmışlar. Ezan okuyan kimse iyi okuyamıyor. Zaten sesi hiç müsait değil. Ne usûl biliyor, ne erkân. Sadece avaz avaz bağırıyor. Zamanımızda minareye çıkmak da yok.

Bu zat Ezan okumuyor, "Ezan bağırıyor."

Bu zat, hoparlörleri sonuna kadar açtığı, sesi müsait olmadığı için Ezan okurken Ezana eza veriyor.

Cami kalabalık bir yerde, öğle vakti kalabalık yoğun. Böyle bağırılan Ezan halkın üzerinde bir tesir yapmıyor.

Bu anlattığım manzara dolayısıyla şikayetçiyim: Kimlerden?

1. Diyanet'ten şikayetçiyim.

2. Müftülükten şikayetçiyim.

3. Caminin imamından şikayetçiyim.

4. Cami derneğinden şikayetçiyim.

5. (Hangi delikteyseler) okumuş, nüfuzlu, yüksek tabaka Müslümanlardan şikayetçiyim.

Çok şükür 1950'den beri Ezan-ı Muhammedî okumak serbest. Okuyoruz, okutuyoruz ama çok nâdir istisnalar dışında doğru dürüst okuyamıyoruz.

Diyanet'in küçük bir devlet kadar bütçesi var. 30 Ağustos haftalarında Kemalist hutbeler okutuyor ama doğru dürüst güzel Ezanlar okutamıyor.

Yıllardır yazarım, hâlâ bir "Ezan Enstitüsü ve Okulu" kurulmadı.

Bir yere solmuş, yırtılmış, delik deşik, dörtte biri kopmuş bir bayrak assalar üzülüp öfkelenmez misiniz?

Ezan, İslâm'ın, Tevhid'in bir tür bayrağıdır, simgesidir.

Ezan, hiç olmazsa büyük yerlerde mutlaka güzel okunmalıdır.

Diyanet mensuplarının; müftülerin, imamların, müezzinlerin hepsinin lojmanları var. Mesken işlerini halletmişler ama Ezan meselesini halledemiyorlar.

Acaba görevlilerin ve sorumluların kaçta kaçının iyi ve güzel Ezan okunması konusu diye bir derdi var?

Ezan okunurken hoparlörleri deliler gibi sonuna kadar açmak geri zekâlılıktır, bedevîliktir.

Bu işin kuralı şudur: Hoparlörün ne kadar açılması gerekiyorsa o kadar açılmalıdır. Daha fazla değil.

Sesi bed olanlar, doğru dürüst Ezan okuyamayanlar hoparlörle okumamalıdır.

Sesi müsait olmayanlar, doğru dürüst Ezan okumasını bilmeyenler nağme yapmaya yeltenmemelidir.

Camilerde önüne gelen kişi müezzinlik yapmamalıdır.

Diyanet bu konuda üniversitelerdeki akustik uzmanlarıyla işbirliği yapmalıdır.

Birkaç ay önce büyük bir İstanbul camisinin civarında yürüyordum. Birden çok ama gerçekten çok yüksek bir sesle Ezan okunmaya başlandı. Kadınlı erkekli bir İtalyan turist kafilesi içindeki 50 yaşlarında bir zat "straordinario" diye bağırdı. Sanırım sesin yüksekliğine, hoparlörlerin sonuna kadar açılmış olmasına şaşmıştı.

Güzel, iyi, doğru dürüst, usûl ve kuralına uygun Ezan-ı Muhammedî okunması konusunda zaman zaman yazmaya devam edeceğim.

Bu tenkitlerim ve uyarılarım hiç gözönüne alınmayacakmış... Alınmasın. Ben yazayım da.

Bir Müslüman olarak, Ezan konusunda vazifelerini yapmayanlara hakkımı helâl etmiyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi