M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

İlk Üç Halifeye Kâfir Demek

İlk Üç Halifeye Kâfir Demek

Azerbaycan'da yayınlanan /313NEWS.NET/ internet sitesinin bir forumunda şu soruyu gördüm:

"Qardaşlar!.. İmam Ali'nin (aleyhisselâm), hilâfeti gasb etmiş 3 kâfire beyat edip etmediği hakkında Şia menbalarında (kaynaklarında) malumat (bilgi) var mı? Eğer bu barede (konuda) malumatı olan varsa, geniş şekilde ve menbalarını yazarak, kömeklik göstermesini (yardımcı olmasını) hahiş ederim (isterim)."

Sünnî bir Müslüman olarak, İslam'ın ilk üç halifesine kâfir denmesi beni çok üzdü.

Biz Sünnîler, ilk dört halifeyi veli, sâlih, muttakî, sâdık, ihlaslı, âdil, örnek Müslümanlar olarak kabul ederiz. Bunun içindir ki, camilerimize bunların isimlerini levhalar halinde yazıp asmışızdır.

Biz Sünnîler Ashab-ı Kiram (radiyallahun anhüm ecmâîn) efendilerimizi, din konusunda âdil kabul ederiz. Onların beşer olmak hasebiyle hatâ ve günahları olabilir ama din konusunda Peygamber-i zişana (Salat ve selam olsun ona) asla hıyanet etmemişlerdir, ondan öğrendiklerini saklamadan, gizlemeden, tahrif etmeden bildirmişlerdir.

Biz Sünnîler Ehl-i Beyte de bağlıyız ve çok hürmet ederiz. Ehl-i Beyti sevmek ve desteklemek farzdır.

Osmanlı devleti seyyidlere ve şeriflere (Peygamber sülalesinden olanlara) maaş öderdi. Büyük şehirlerde bu gibi muhterem zevatın kaydını tutan naqibü'l-eşraf denilen resmî memurlar vardı.

Azerbaycan Şiî internet sitesinde ilk Üç Halifeye kâfir denilmesi beni gerçekten çok üzdü ve yaraladı.

Şiîliğin temellerinden biri de taqiyye ve kitmandır. Onların akaid kitaplarında taqiyye ve kitmanın namaz gibi farz olduğu, taqiyye ve kitmanı terk edenin dini terk etmiş gibi olacağı yazılıdır. Bari, biz Sünnî kardeşlerini üzmemek, yaralamamak için bazı aşırı inançlarını gizleseler de fitne çıkmasa...

Hz. Ömer kâfir olsaydı, Hz.Ali ona kızını verip, kendisine damat eder miydi?

Onların dördü de Resulullah efendimizin seçkin vezirleri ve müşavirleriydi. Allah için, Resulullah için, Kur'an için canla, malla çalışmışlardır. HzÖmer, Hz. Osman, Hz. Ali şehid olmuşlardır. Radiyallahu anhüm...

Şiî olsun,Sünnî olsun biz Müslümanlar hepimiz dillerimizi tutmalı, birbirimizi üzecek, yaralayacak, düşmanlık çıkartacak, fitne ve fesada sebebiyet verecek sivri laflar etmemeliyiz.

Kur'an-ı Kerimde Hz. Ebubekir'i öven ayet vardır. Allahın övdüğü kişiye kafir diyenin hali ne olur?

Allah için, Resulullah için, Kur'an hakkı için, İslam kardeşliğinin bozulmaması için dikkatli olalım...

* (İkinci yazı)
Üniversite Öğrencisi Edepli ve Efendi Olur

BİRİNCİ madde: Üniversite öğrencileri efendi, terbiyeli, nazik, kibar, (ruh bakımından) asaletli, (şehir) görgülü, ciddî, vakarlı, mürüvvetli olmalıdır.

Devlet adamlarının, profesörlerin, büyük bürokratların üzerlerine yumurta atmak, bağırıp çağırmak, taşkınlık yapmak, polisle kıyasıya çatışmak, rezalet çıkartmak efendiliğe ve medenîliğe yakışmaz.

Her şeyin bir edebi, erkânı, raconu vardır. Edepsizliğin bile edebi erkânı vardır.

Taşkınlık yapanlar normal öğrenciler değildir.

Reşid olmuş (18 yaşını geçmiş) gençler de memleket meseleleriyle ilgilenirler ama bizdeki militanların yaptığı gibi değil.

Öğrenci nümayişleriyle, halkın seçtiği bir iktidarı değiştirmeyi düşünüyorlarsa hava alırlar. Eski günler geride kalmıştır.

19 yaşında hamile kız öğrencinin polislerle çatışırken çocuğunu düşürmesi çok düşündürücüdür.

Madem hamilesin, kenarda otur, kavgaya gürültüye karışma. Çocuğa yazık oldu.

Militan çocukları kışkırtan gizli ve derin güçler bulunmalı, toplum bu konuda aydınlatılmalıdır.

Bu gibi öğrenci hareketlerinden medet uman kaşarlanmış politikacılar tehlikeli delilerdir.

Vatandaşların, bu arada öğrencilerin toplanma, yürüyüş yapma, protesto hakları ve hürriyetleri vardır ama bunlar yasal sınırlar içinde yapılmalıdır. Hiçbir vatandaşın başka bir vatandaşa yumurta veya domates atmaya hakkı yoktur.

Yumurta atmak acizlikten ve zavallılıktan ileri gelir. Bir firkin varsa, bir karton üzerine yaz, pankart yap, medya fotoğrafını filmini çeksin, gazetelerde yayınlansın, televizyonlarda gösterilsin. Herkes kör ve sersem değil, haklıysan elbette takdir edilecektir.

Milletvekilinin üzerine yumurta atacak, itiş kakışta çocuğunu düşürecek ve böylece vatansever olacak. Böyle vatanseverlik olmaz olsun!

* (Üçüncü yazı)

İyi Yiyen zengin Müslümanlara

Zekatlarını Kur'ana, Sünnete, fıkha, Şeriata uygun şekilde vermeyen zengin Müslümanlara hitap ediyorum:

Kaburgacı Selim Ustanın lokantasında yediğiniz içli pilavlı nar gibi kızarmış kebap ne kadar nefisti...

Geçen hafta, yediğiniz o dillere destan büryan kebabı ne kadar leziz idi.

Maşallah nefis, leziz, dillere destan, binbir gece masallarındaki gibi yemekler, tatlılar yiyorsunuz.

Sizin sofranıza konulan ordövrler bile fakir bir aileyi doyurmaya yeter.

Karnınız tok, sırtınız pek. Soğuklar size vız geliyor, çünkü doğalgazlı kaloriferleri sonuna kadar açıyorsunuz. Doğal gaz pahalı mı? Güldürmeyeyim sizi...

Lakin... Evet lakin...

Siz böyle krallar gibi yiyip içerken nice fakir Müslüman açlıkla, soğukla, sefaletle pençeleşiyor. Bir profesör dostum anlattı. Doğulu çok fakir, çok perişan öğrenciler varmış. Onlara yardım etmekten korkuyormuş, PKKdamgası yer diye...

O çocuklar ne yer ne içer? Bizim umurumuzda mı?

Siz Müslüman zenginler zekatlarınızı öncelikle fakir ve miskin Müslümanlara verseniz, bu memlekette sosyal adalet sağlanır, sefalet kalmaz.

Kur'anımızda ne yazılı? Zekatları sekiz sınıfa verin, onların ilk ikisi fakirler ve miskinler diye yazılı değil mi?

Peki biz niçin aç, sefil, işsiz, fakir, miskin, perişan kardeşlerimize zekat vermiyoruz?

Yarın Rûz-i Ceza'da Mahkeme-i Kübra'da zekat hesabı verirken sizleri Baronlarınızın kurtaracağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi