M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Asıl ve Gerçek Gündem Maddeleri

Asıl ve Gerçek Gündem Maddeleri

Kur'anın, Sünnetin, Şeriatin kötü ve çirkin gördüğü, haram kıldığı, kınadığı şeylerin tabiî ve normal görülmesi ve bunların yasal sınırları içinde protesto edilmemesi zamanımızın büyük fitnelerinden biridir.

Bugün ülkemizde, yüzde yüz olmasa da geniş bir medya hürriyeti vardır. Yazmak serbesttir. Müslümanların uleması, fukahası, ziyalıları (aydınları) fikir adamları, önderleri, âqil kişileri, sorumlu ve vazifeli şahsiyetleri dinimizin münker ilan ettiği kötülüklerle mutlaka mücadele etmelidir.

Türkiye'nin en bozuk müessesesi şu anda Millî Eğitim'dir. Müslümanlar eğitim konusu üzerine eğilmeli, Müslüman uzmanlardan ve iyi bilenlerden bu konuda bilgi ve izahat almalı ve gerekeni yapmalıdır.

Nedir bugünkü Tevhid-i Tedrisat eğitimi?

Bu eğitim ideolojik bir eğitimdir.

Mustafa Kemal'in ölümünden sonra üretilmiş Kemalizm resmî ideolojisine hizmet vermektedir.

Çocukları ve gençleri İslâm'dan uzaklaştırıp sekülerleştirmektir birinci işi.

Şimdi bazıları soracak: Peki bu okullardaki din dersleri ne oluyor?..

Cevap: Siz bu din derslerinin içyüzünü, mahiyetini biliyor musunuz?.. Bunlar bir aldatmacadır. İslâm ile Kemalizmi karıştırarak yeni bir din çıkartmak isteyenler var. Ilımlı İslâm, BOP İslâm'ı...

Zengin, edebî, yazılı Türkçemizi bozdular... 1950'li, 60'lı yıllarda Müslümanlar lisan konusuyla yakından ilgilenirdi. Şu anda günümüzde birkaç yazar ve düşünür dışında dil konusu üzerinde duran yok. Kuşa çevrilmiş, arı, duru, sade suya tirit Türkçeyi kabullenmiş gibiyiz.

Ahlaksızlık, faziletsizlik, iffetsizlik, müstehcen yayınlar, fuhuş ticareti korkunç boyutlara ulaştı. 1970'li yıllarda Müslümanların gündeminde "Müstehcen ve ahlaksız yayınlarla mücadele" maddesi vardı. O da gündemden çıkartıldı, unutuldu.

Türkiye Müslümanlarının gündemi nasıl olmalıdır? Elbette Kur'ana, Sünnete, Şeriata, İslâm ahlakına göre bir gündem olmalıdır.

Dinsizlerin kendi yapay gündemleri var da, Müslümanların niçin kendilerine mahsus İslâmî bir gündemleri olmasın?

Dinsizler için emr-i mâruf ve nehy-i münker diye bir konu ve madde yoktur. Bizim gözümüzde ise bu çok önemli bir maddedir.

Yeni nesillere, çocuklara, gençlere İslâmî eğitim verilmezse Türkiye Müslümanları asla kurtulamazlar.

İmam-Hatip mektebleri var ya!..

Kuzum siz o okulları gerçek İslâm mektepleri mi sanıyorsunuz?

Benim istediğim Kur'ana, Sünnete, Şeriata, İslâm ahlakına, İslâm'ın dünya görüşüne, İslâm talim ve terbiyesine uygun okullardır. Vaktiyle Bulgaristan'daki Şumnu Nüvvab Medresesi gibi.

Müslümanların bu memlekette tezelden bir "İslâm Mahalle Teşkilatı" kurmaları zaruridir. Bu konuda ne yapıyoruz? Bundan haberimiz var mı? Çare ve çözüm düşünüyor muyuz?

Kur'an kurslarında hafız yetişiyormuş... Hoparlörlerden günde beş kez yüksek ezanlar okunuyormuş... Filan mahallede kadınlar çarşaf giyiyormuş... Siz bunları yeterli mi sanıyorsunuz?

Yeni bir fırka çıktı. Onlar İslâm'ın tek hak din olduğunu kabul etmiyor, hayır üç hak İbrahimî din vardır, üçünün bağlıları da cümbür cemaat Cennet'e girecektir diyor. Müslümanlar bu yeni akımı tartışıp sonunda vâzıh bir karara vardılar mı?

Bir ilahiyatçı faiz konusunda aykırı bir fetva verdi. Bu konu tartışıldı ve bir neticeye bağlandı mı?

Niçin yurt çapında ve en medenî şekilde bir tesettür kampanyası başlatmıyoruz? En medenî şekilde dedim, çünkü bu konuda bedevî kültür ile bir şey yapılamaz.

Artık halk, bin yıl boyunca kullandığımız İslâmî yazı ile okumayı bilmiyor. Bu korkunç cehaleti ortadan kaldırmak için ne yapıyoruz?

Tutturmuşuz bir hizipçilik, fırkacılık, cemaatçilik... Başka konularla, maddelerle ilgilenmiyoruz.

Akıllar, vicdanlar dumura mı uğradı nedir?

(Yazılarımdan çok rahatsız olan bir zata: Rahatsızlığınızı önlemek çok kolaydır. Yazılarımı okumayınız ve tedirgin olmayınız, keyfinize bakınız, dert edinmeyiniz...)

* (İkinci yazı)
Biz Bunlara Layığız

Peygamberimiz "Layık olduğunuz şekilde idare olunursunuz" buyurmuşlardır.

Türkiye'de bize mahsus bir demokrasi vardır. Bu demokrasi bizim layık olduğumuz demokrasidir. Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş!

İstanbul'un yaya kaldırımlarına bakınız. Bu kaldırımlar bizim layık olduğumuz kaldırımlardır.

Bu ülke, bu halk bugünkü idareye ve sisteme değil, daha iyisine layıktır diyenler yanılıyor.

Daha iyisini istiyorsan, ona layık olacaksın... Nasıl olacaksın? İyinin ne olduğunu öğrenip bileceksin... İyiyi isteyeceksin... İyi için iyi şekilde çalışacaksın...

Bozuk bir toplum bozuk bir sistem ve düzenle yönetilir. Bozuk bir toplumun sistemi ve düzeni iyi olmaz. Böyle bir şey eşyanın tabiatına aykırıdır.

Farz edelim, sihirli bir değnek ile Türkiye'ye İngiliz demokrasisi getirildi, İngiltere'de olduğu gibi insan hakları ve hürriyetleri yürürlüğe girdi. Bunlar bizde yürür mü? Kesinlikle yürümez. Biz bunları kısa zamanda dejenere eder, bozarız.

Peki, Türkiye'yi nasıl düzelteceğiz,nasıl ıslah edeceğiz? Önce kendimizi ıslah edeceğiz... Sonra ailemizi... Sonra küçük çevremizi, sonra da bütün ülkeyi ve halkı...

Kötülükleri, münker şeyleri gereği gibi protesto etmeyen, bunları değiştirmek için gereği gibi çalışmayan bir toplum elbette iflah olmaz.

Kurtulmak için mâruf ile emr edeceksin, münkerden de nehy edeceksin. Bunu yapmazsan boşu boşuna sızıldanır, tazallüm eder durursun.

Küçük, önemsiz gördüğümüz yaygın kötülükler var bizde.

Adam hem otomobil sürüyor, hem de cep telefonu ile konuşuyor. Böyle bir ülke elbette iflah olmaz.

Devlet var, belediyeler var, müfettişler var ama halka büyük miktarda domuz eti (dana eti diye) yediriliyor. Müslümanlar olarak buna razı mıyız? Değiliz ama gerekeni yapmıyoruz öyleyse layığız.

Dinimiz yalanı yasak kılmış. Müslüman ülke Türkiye yalanlara batmış vaziyette...

Dinimiz gıybeti, nemimeyi, iftirayı yasak kılmış. Lisan afetleri toplumda yaygın halde...

Dinimiz lüksü, israfı, saçıp savurmayı, sefahati, gururu, kibri, gösterişi kesin şekilde yasaklamış. Biz bu yasaklara uyuyor muyuz?..

Sakallı baba hacı, tesettürlü anne hâce (hacca gitmiş kadınlara hâce denir) ama oğulları, kızları evlere şenlik...

Herif lokantacı veya büfeci. En kalitesiz etlerden, soyadan, tavuk atıklarından döner yapıp satıyor, vitrinine "Nefis döner" diye yazmış. Yalancı!.. Halkı aldatıyor...

Karı gecenin tenha bir saatinde üst kattan pencereyi açıyor ve çöp torbasını sokağa atıyor...

İmam-Hatip'te öğrenci, namaz kılmıyor...

Politikaya girmiş, çevirmediği dolap yok.

Doktor olmuş, ilaç firmasından caize alarak lüzumu olmadığı halde firmanın ilacını yazıp duruyor.

Bozuklukların, kötülüklerin hangi birini sayayım...

"Biz böyle şeyler yapmıyoruz..."

Böyle diyenlere soruyorum: Yapmıyorsunuz ama bu münkeratı, bu bozuk ve kötü şeyleri gereği gibi protesto ediyor musunuz? Bunların ortadan kalkması için gereği gibi çalışıyor musunuz?

Evet, her toplum layık olduğu şekilde idare olunurmuş. Ben demiyorum, Peygamber (Salat ve selam olsun ona) diyor.
Düzenin düzgün, iyi, doğru, âdil olmasını istiyorsak önce kendimizi düzeltmeliyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi