M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Başörtüsü rezaletleri ve faciaları devam ediyor

Başörtüsü rezaletleri ve faciaları devam ediyor

Başörtüsü yasakları rezaleti devam ediyor. Bolu'da başörtülü iç hastalıkları uzmanı Dr. Zeliha devlet hastahanesinden kovuldu...

Liseli başörtülü kız şiir okuma yarışmasını kazandı. Başı örtülü olduğu için kürsüye çıkartılmadı, ödülü verilmedi.

Başı örtülü kız öğrenci piknik/gezi otobüsüne alınmadı.

Başları örtülü kız öğrenciler okullara giremiyor.

Başları örtülü hanım avukatlar adliye binalarına ve yargı salonlarına sokulmuyor.

Dindar memureler başları eşarplı olarak çalışamıyor.

Meclis'e giden başı örtülü bir hanım, dinleyici bölümünden çıkartılmış.

Sağ partilerin aday listelerinde başörtülü kadın aday yok. Göstermelik bir tane mi ne varmış, o da listenin dibindeymiş. Seçilemesin diye...

Evet başörtüsü terörü devam ediyor.

Bu terör demokrasiye aykırıdır.

İnsan haklarına aykırıdır.

Milli kimlik ve kültürümüze aykırıdır.

İşlerine gelince ortalığı birbirine katan yalakalar, yağcılar bu konuda pek ses çıkartmıyor.

Bir kısım İslamcıların gündeminde başörtüsü maddesi yok.

Belediye otobüsüne provokasyon maksadıyla doluşup deliler gibi öpüşen çağdaşlardaki cesaret Müslümanlarda, İslamcılarda yok.

Hani Müslümanlar iktidar olunca din, inanç, vicdan, inandığı gibi yaşamak hürriyeti önündeki engeller kaldırılacaktı?

Ne zaman kaldırılacak? Çıkmaz ayın son çarşambasında mı?

Bu konularda birkaç cılız yazı kaleme aldığım için bendenizden kötüsü yok.

Başörtüsü bir semboldür. İslam kadınlığının sembolü ve bayrağıdır.

Baht utansın ki, Müslüman Türkiye'de bu bayrak bin çeşit baskı ve terör altındadır.

"Bırak bu konuları, şimdi çok önemli konular var!.."

Biliyorum ben sizin konularınızı... Cenab-ı Hak layığınızı versin!

Ve siz, Allah'ın farzlarını, yasaklarını, sınırlarını korumayan pasif Müslümanlar... Evet siz, sadece kötülerin üzerine gelmeyecek, genel ve toptan gelecek bir musibet gelip çattığında bakalım hangi deliğe gireceksiniz?

Acaba girebilecek misiniz?

*(İkinci yazı)

Sivil Darbe Heveslileri

ŞİMDİYE kadar ülkemizde ordu cuntaları darbe yapıyordu. Artık, darbe yapabilecek (yapacak demedim, yapabilecek dedim) başka bir kurum daha var. Ordu kadar kalabalık ve her geçen gün daha da güçleniyor.

Başbakan, dehşetli bir uçurumun üzerine gerilmiş ipte karşıdan karşıya geçmeye çalışıyor.

Bazı sivil güçler bir tür darbe yapmak isteyebilir. Askeri değil, sivil darbe...

Hin-i hacette (gerektiğinde) başa geçirebilecekleri birkaç başbakan adayları bile var.

Son elli yıl içinde yapılan darbelerden AB'nin, İngiltere'nin ve bazı büyük devletlerin önceden haberi olmuştur.

ABD ve İsrail'in her yerde kulakları, ajanları, elemanları bulunuyor.

Türkiye'de Tunus'ta, Mısır'da, Libya'da, Suriye'de, Yemen'de olduğu gibi halk hareketleri olmaz. Bizde, vesayet demokrasisi de olsa oldukça çoğulculuk ve serbestlik vardır.

ABD'nin, İsrail'in, dünya Siyonizminin, Haçlıların, emperyalistlerin, sömürgecilerin Türkiye'de (çok gizli tutulan) bir Halife adayları ve hazırlıkları olması ne acayip bir çelişkidir.

Samimi Müslümanlardan önce mi davranmak istiyorlar?

Bir taşla iki kuş değil, birkaç birden kuş vurmak istiyorlar.

Evcil ve uysal bir Halife.

Ilımlı bir Halife. Zaten onlar BOP protokollerine göre ılımlı bir İslam istemiyorlar mı?

Bazı islami sektler kansız, şiddetsiz, gürültüsüz patırtısız, tereyağından kıl çeker gibi sivil bir darbe mi düşünüyor?

Bu iş için ikinci sivil bir ordu mu kurmak istiyorlar?

Bu İslami sektler içinde İsrail Mossad, ABD CIA, Papalık, Evangelistler ile dirsek teması olanlar var mıdır?

Bendeniz darbelerin askerisine de siviline de karşıyım. İkisinde de hayır ve meymenet yoktur.

Bir kısım Müslümanların Siyonistlerle, Haçlılarla, Evangelistlerle işbirliği yaptığına dair rivayetlerden çok rahatsızım.

Müslümanlar kurtulmak istiyorsa vasıflı, güçlü, üstün Müslümanlar yetiştirsinler.

Vasıflı ve güçlü Müslümanın önünde hiçbir kuvvet duramaz.

Az sayıda vasıflı ve güçlü Müslüman, çok sayıda düşmanı Allah'ın izin ve yardımıyla yener tepeler.

Kalitesiz, moloz, güçsüz, dağınık Müslümanların sayısı çok olsa ne çıkar, ne yazar?

Müslümanlar maceralardan uzak durmalıdır.

*(Üçüncü yazı)

Midilli'deki Harap Cami

MİDİLLİ adasındaki harap cami Yunanlı bir sivil grup tarafından temizlenmiş, boyanmış, biraz bakımı yapılmış... İyi bir haber. Bizde, hiçbir Hıristiyanın yaşamadığı şehirlerdeki kilise harabeleri onarılıyor, yepyeni hale getiriliyor. Atina'da hala Müslümanların günlük, cuma ve bayram namazlarını kılabilecekleri bir camileri yok. İnşaallah ona da izin verilir.

Büyük şeyh Niyazi-i Mısri hazretlerinin türbesi Limni adasındadır. Duyduğuma göre Türkiye'de bazı sivil kuruluşlar buradaki kabri açıp hazretin naşını veya kemiklerini Türkiye'ye getirmek istiyorlarmış. Zinhar böyle bir şey yapılmamasını acizane tavsiye ederim.

Bu dünya böyle devam etmeyecektir. İleride Türkiye ile Yunanistan arasında değil vize, pasaport bile kalkacak, iki devletin vatandaşları kimlik kartlarını göstererek gelip gideceklerdir. Sovyetler zamanında kimsenin gidemediği Gürcistan ile pasaport ve vize kalkmadı mı?

Türkiye ile Yunanistan birbirleriyle alabildiğine ticaret, kültür, turizm münasebetleri yapmak zorundadır. Bir ara Yunan hükümeti Türk sınırına tel örgü çekmeyi düşünmüştü. Ne büyük bir basiretsizlik ve fanatizm...

Biz Müslümanlar bineceğiz hızlı gemilere ve Limni'ye gideceğiz, Niyazi-i Mısri türbesini ziyaret edeceğiz. Civardaki lokantalarda (helal olmak şartıyla) yemek yiyeceğiz, turistik sanat eşyası satın alacağız; Yunanlılar da mesela Ayvalık'a gelecekler, gezip eğlenecekler.

Bir Portekizli kolayca Yunanistan'a gelebiliyor, gezebiliyor da kapı komşusu bir Türk niçin kolayca gelemesin, gezemesin?

Türkler Müslüman kalsın, Yunanlılar Hıristiyan kalsın ama kültür, ticaret, turizm işbirliği olsun. Bu da pasaportları, vizeleri kaldırmakla olur. İleride olacaktır, görenler görecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi