M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Günahkar, Kusurlu, Hatalı Müslümanlar

Günahkar, Kusurlu, Hatalı Müslümanlar

Müslümanlar masum, yani günah işlemez, hata yapmaz değildir. Onlar da insandır, onlar da günah işler, onların da hataları ve eksiklikleri olur. Kur'ana, Sünnete, Şeriata, fıkha, İslam ahlakına sımsıkı sarılırlar, ilahi ve nebevi emirleri yerine getirir, yasak ve haramlardan uzak dururlar, ahlakları düzgün olur, dine hıyanet etmezlerse günahları ve noksanları azalır.

Zamanımızda Türkiye Müslümanlarının belli başlı günahları, noksanları nelerdir? Bunların bir kısmını saymaya çalışacağım.

(1) İtikad yani inanç konusunda büyük bozukluklar vardır. Kur'ana, Sünnete, Selefe aykırı bid'atler çoğalmış ve yayılmıştır. Bilenler bilmeyenleri uyarmamakta, bilgilendirip aydınlatmamaktadır. İtikadi meselelerde küfre kadar giden vahim bid'atler görülmektedir.

(2) Dinin direği olan beş vakit namaz halkın büyük kısmı tarafından terk edilmiştir. Bilenler bu konuda cahilleri, gafilleri, günahkarları uyarmıyor.

(3) Zekatların büyük kısmı Kur'ana, Sünnete, Şeriata göre verilmiyor ve harcanmıyor. Zekat konusunda (a) Temlik, (b) Öncelikle Ümmetin fakir ve miskinlerine, (c) Gerçek şahıslara (tüzel kişilere değil) verilmesi şartlarına dikkat edilmiyor. Şeriat'ın "Zekat parasıyla cami bile yapılamaz" hükmüne rağmen birtakım tüzel kişiler adına zekat toplanıyor ve Şeriat'a aykırı olarak sarf ediliyor.

(4) Ramazan'da büyük şehirlerde alenen nakz-ı sıyam yapılıyor, yeniliyor içiliyor. Müslümanlar bu konuda ellerinden geldiği kadar mahalle baskısı yapmıyor.

(5) İslam'ın temel farzlarından olan emr-i maruf ve nehy-i münker yapılmıyor, yahut yapılması gerekeninin yüzde biri kadar yapılıyor. Bu yüzden toplum fesat içinde kalmıştır.

(6) Kadınların ve kızların tesettürüne ya hiç dikkat edilmiyor, yahut birtakım tesettürlüler Şer'i Tesettür değil, şeytani tesettür kıyafetiyle dolaşıyor.

(7) Kesin yasak ve haramlardan olan riba/faiz son derece yaygındır.

(8) Başta gıybet olmak üzere lisan afetleri korkunç, dehşetli; feci şekilde yaygındır.

(9) Müslümanlar iman eden, namazı kılan, marufla emr ve münkerden nehy eden bir Ümmet olmaktan çıkmışlar, sürü haline gelmişlerdir.

(10) Müslümanlar başlarına ehliyetli bir İmam-ı Kebir veya bir Emirü'l-mü'minin seçerek ona biat ve itaat etmiyor.

(11) Binde 999 Müslümanın evine deccal gözü girmiştir. Müslümanların harim-i ismetleri meyhaneye, geneleve, fısk ve fücur merkezine, Sodom Gomore'ye dönmüştür.

(12) Genel ve yoğun şekilde, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak haram yenilmektedir.

(13) Din sömürüsü, mukaddesat ticareti korkunç boyutlara ulaşmıştır.

(14) Müslümanlarda gerektiği kadar gayret-i diniye ve hamiyet-i diniye kalmamıştır.

(15) Müslümanlar çocuklarını, ileride dine hizmet edecek şekilde değil, çok para kazanacak ve iyi yaşayacak şekilde yetiştirmekte ve yönlendirmektedir.

(16) Bir Müslümana zulm edilince bütün Müslümanlar ayağa kalkıp onu savunmamaktadır.

(17) İslami kesimde israf, lüks, sefahat çok artmıştır.

(18) Müslümanların bir kısmı bozuk düzene ve küfre kanıksamıştır.

(19) Müslümanların büyük kısmı sabah namazı vakti olan seherlerde leşler gibi uyumaktadır.

(20) Bir kısım Müslümanlar arasında bazı din büyüklerini, "Müslüman rühbanları" erbab haline getirme, aşırı şekilde ululama hastalığı baş göstermiştir.

(21) Müslümanlar arasında iman kardeşliği hukukuna riayet kalmamıştır. Müslümanların bir kısmı birbirine düşman olmuştur.

(22) Dini bozmak için kafirler, münafıklar, fasıklar tarafından teşvik edilen dinde reform, dinde değişim, dinde yenilik, ılımlı İslam, BOP'çuluk, Kemalist İslam, kafirler de ehl-i necattır gibi bid'at ve sapıklık hareketleriyle gereği gibi mücadele edilmiyor.

(23) Ülke sathında fuhuş ve zina son derece yaygın hale gelmiştir. Bozuk düzen resmi TC vesikalarıyla bazı kadınlara yasal fuhuş yapma izni vermekte, bundan KDV ve gelir vergisi almaktadır. Müslümanlar bu kötülük ve çirkinlikle gereği gibi ve gereği kadar mücadele etmiyor.

(24) Zina suçu yeni Ceza Kanununda yer almamaktadır. Müslümanlar evrensel ahlaka ve İslam'a aykırı bu durumu gereği gibi protesto etmiyor.

(25) Müslümanların 15 yaşından küçük çocuklarına özel din ve Kur'an dersi verdirmeleri yasaktır. Bunu da gereği gibi protesto etmiyorlar.

(26) Okullarda okutulan din dersi kitaplarında İslam, Kemalizm, M. Kemal bilgileri ve edebiyatı karmakarışıktır. Müslümanlar bundan da gereği kadar rahatsız olmuyor.

(27) Cuma günleri cuma ezanı okununca Müslümanlar işyerlerini kapatmıyor. Bu konuda Müslüman esnaf ve iş sahipleri gereği gibi uyarılmıyor.

(28) Büyük şehirlerde ahlak son derece bozulmuştur. Açık yerlerde, nakil vasıtalarında, cadde ve meydanlarda sevişenler görülmektedir. Bir otobüs şoförü iki genci uyardığı için medyatik linçe tabi tutulmuştur. Müslümanlar bu konuda da gayretsizdir.

(29) Müslüman halkı dini ve ahlaki konularda bilgilendirecek, eğitecek, uyaracak, aydınlatacak, rehberlik yapacak icazetli ve gerçek ulema ve fukaha yetiştiren İslam medreseleri yoktur. Müslümanlar bu yokluğun da pek farkında değildir.

Yukarıda 29 madde yazdım. Daha yazılacak çok günah, isyan, fısk, fücur, gaflet bulunuyor. Durum böyle devam ederse Müslümanlar kurtuluşa eremez.

Acaba abartıyor muyum?.. Abartmadığım kanaatindeyim. Hatta az bile yazıyorum.

* (İkinci yazı)

Issız bir Yaylaya Gitmek

İNSAN bu, tatil yapmadan, gezip tozmadan, eğlenmeden yapamıyor... Havalar ısındı, bir iki küçük seyahat düşünüyorum. Haleb'e gidecektim, Suriye karışık vaz geçtim. Bari Gürcistan'a gideyim demiştim, orada da karışıklık başladı... Makedonya veya Arnavutluk olabilir. Müzeler, camiler, tekkeler.

Yurt içinde Kütahya'ya gidecektim, oralarda zelzele oldu...

Bir Pazar sabahı erkenden yola çıkmak. Geyve, Taraklı, Göynük, Mudurnu...

İnşaallah Çatalzeytin taraflarına gidip merhum dostum Ebüzziyafe Dökümcü Şevket beyin kabrini ziyaret etmek istiyorum. Bir gece Bozkurt'ta kalırım.

İstanbul'un mahşeri kalabalığı beni ürkütüyor. Çılgın kanallar, çılgın yeni kentler, çılgın rantlardan sonra dev kent daha da devleşecek. Ahir ömrümü bu şehirde nasıl geçireceğim?

Apartmanın bahçesinde bahar cümbüşü başladı. Kocaman fıstık çamı, çitlenbik ağacı, mor salkımlar hevenk hevenk.

Eyüb'teki çiçekçiden aldığım fidanları henüz büyük saksılara dikemedim.

Balkon'dan Marmara, Adalar görünüyor. En iyisi bu güzel havalarda sık sık balkonda oturup çay içmek.

Bu sabah namazdan sonra balkon kapısının camına bir şey çarptı, ne oldu diye gittim baktım. Bir dağ serçesi camı fark etmemiş hızla çarpmış, yerde baygın yatıyor. Aldım bir saksıdaki otların içine koydum. Yirmi dakika sonra sarsıntısı geçti, pır deyip karşıdaki kartopu ağacına uçtu.

Banyonun açık penceresinden giren bir kumru yuva yaptı, yumurtladı, kuluçkaya yattı ve yavru çıkarttı. Ortalık biraz kirlendi ama insanın evinin içinde kuş yuvası olması ne güzel şey.

Kitapla ve el sanatı objeleriyle dolu büyük salondaki mandalina ağacı pıtrak gibi meyve verdi.

Balkondaki yasemin açtı, mis gibi kokuyor.

Sarılı beyazlı kedi aylandoz ağacına tırmanıp balkona çıkıyor ama aynı yoldan geri dönemiyor.

Bahçemde kargalar, saksağanlar, şehir ve dağ serçeleri yaşıyor.

On beş gün kadar önce geceleyin (saat iki miydi?) acı acı alarm çalmaya başladı. Yan caddedeki bir kuyumcu dükkanına hırsız girmiş.

Geçen hafta iki gün üst üste Sultanahmet'te Turing Kurumu Yeşil Ev'in bahçesinde çay içtim. Lüks tarifeli ama harika bir yer.

Pazar sabahı Küçükpazar (Süleymaniye camiinin, Üniversite Botanik Bahçesinin altında) bitpazarına gittim, bir yığın kitap, cam ve porselen eşya aldım. Böyle alışverişler beni eğlendiriyor, mutlu ediyor.

Televizyona bakmıyorum, gazete alıp okumuyorum, sadece internet sitelerini takip ediyorum. Haberler içimi çok karartıyor.

Sultan Abdülhamid zamanında yayınlanan bazı dergilerin başlığının altında "Siyasetten başka her konudan bahs eder" diye yazar. Siyasetsiz bir Türkiye ne sakin olurdu.

Son özel hayat kasetleri ne kadar öğürtücü.

Buzdolabımda üç ay önce alınmış bir yoğurt taptaze duruyor. Yoğurt dediğin üç gün sonra ekşir. Yeni yoğurtlar yoğurt değil.

Divanyolu'ndaki tramvay durağında genç bir çift herkesin arasında sevişiyor. Bazı gençlerde hiç haya, edeb, utanma, ar, terbiye, görgü kalmadı.

Yakın bir gelecekte önemli hadiseler olacağına dair içimde bir his var.

Anarşi, kaos, azgınlık, çılgınlık çok arttı.

Marmara bölgesinde fazla rağbet görmeyen bir yayla bulsam da bir hafta orada tatil yapsam.

Süt, yoğurt, yumurta, peynir, zeytin siyah köy ekmeği birkaç elma ve domates çay ve pınar suyu. "Manend-i div beççelerin iltikam eden" mega kentten uzakta ulu bir ceviz ağacının altında çay içip düşünmek. Öyle yerlerde zaman yavaş akar.

Ağaçta bir yığın kuş, rüzgarın üst dalların arasından geçerken çıkardığı garip ve esrarlı musiki.

Otların arasından geçen büyük bir kaplumbağanın çıkardığı hışırtı.

Yaylalarda yazın bile geceler serin olur, ocak yakmak gerekebilir.

Oralarda göğe baktığında yıldızlar daha parlak, daha yakın görünür.

Asıl hayat büyük şehirde mi, ıssız yaylada mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi