M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Müslümanlar Uyarılmalıdır

Müslümanlar Uyarılmalıdır

Hazret-i Âdem aleyhisselamdan bu yana bir tek hak ve doğru inanç vardır: Tevhid ve İslam... Tevhid ve İslam'da, başlangıçtan Son peygamber Hz. Muhammed'e (Salat ve selam olsun ona) kadar hiçbir değişiklik olmamıştır.

Allah birdir, tekdir, kemal sıfatlarla sıfatlıdır, noksan sıfatlardan münezzehtir, ilmi ve iradesi her şeyi kuşatmıştır, âlemlerin Rabbidir, Din Günü'nün Sahibidir, âhiret haktır, Cennet Cehennem haktır...

Değişiklik füruata ait Şeriat hükümlerinde olmuştur.

Hz. Muhammed'in Şeriatından önceki Şeriatlar nesh edilmiştir. Şeriat-ı Muhammediyye Kıyamet'e kadar yürürlükte kalacaktır, onda değişiklik olmayacaktır.

Dinlerarası Diyalogçular bu temel inanç ve gerçeklerle uyuşmayan bozuk inançlara ve ilkelere sahiptir.

* Teslis inancı da haktır diyorlar.

* Teslis'e inanlar da kurtulmuştur ve Cennet'e girecektir diyorlar.

* Allah'ın son gönderdiği Kur'ana inanmayan, onu yalanlayanlar da ehl-i necattır diyorlar.

*Resûlullah Muhammed Mustafa'yı yalanlayan, reddedenler de Cennetliktir diyorlar.

*İslam'ı kabul etmeyenler de kurtulmuştur diyorlar.

*Zaten Kur'an Yahudileri İslam'a çağırmıyor diyorlar.

*Kur'an Hıristiyanları da İslam'a çağırmıyor diyorlar.

*Bu devirde bir tek hak ibrahimî din değil, üçü de hak olan üç ibrahimî din vardır diyorlar.

Bu saydığım inançlar Kur'ana, Sünnete, Şeriata, İslam'a, Tevhid'e zıttır.

Tevhid inancı ile Teslis inancının bağdaşmayacağını bilmek ve anlamak için din âlimi ve fakih olmaya lüzum yoktur. Yeterli akaid ve ilmihal bilgisine sahip her Müslüman bunu yakînen bilir.

Tevhid inancı ve İslam dini Allah katında makbul ve geçerli doğru ve hak din olmakta müşareket (ortaklık) kabul etmez.

Sayısını bilmiyorum ama bir kısım Müslümanların Diyalog konusunda ayakları kaymıştır.

Onların ayaklarının kaymasına sebep olanların vebali ve sorumluluğu çok büyüktür.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Müslüman halkı Dinlerarası Diyalog konusunda çok açık ve çok seçik şekilde uyarması gerekir.

Ehl-i Sünnet uleması, Ehl-i Sünnet fukahası, Ehl-i Sünnete bağlı ilahiyatçılar bu konuda Müslümanları uyarmazlarsa, ayakları kayanların vebali onların üzerine olacaktır.

Ülkemizdeki bin kadar icazetli ulema, icazetli fukaha, Sünnî ilahiyatçı fetva şeklinde bir beyanname ile halkımızı uyarmalıdır.

İmanlar tehlikededir.

Yeterli din bilgisine sahip olmayan büyük sayıda halkın ebedî saadeti tehlikededir.

İslam dünyası da durumdan haberdar edilmelidir.

Arapça ve İngilizce bir metin hazırlanarak İslam dünyasına gönderilmelidir.

Yapmak imkanı olduğu halde emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmayanlar sorumlu olacaklardır.

Benden vebal gitsin...

* (İkinci yazı)
İslamî Hizmet Sektöründe İsraf

Müslüman kesimde büyük israf var. Neler israf ediliyor? Para, enerji, imkân, fırsat, zaman israfı.

Bu israf olmasaydı, Müslümanlar yapılması gereken işleri planlı ve programlı bir şekilde yapmış olsaydılar şimdiye kadar çoktan kurtulmuş olurlardı.

Her yıl hizmetler sahasında yekûn olarak belki de yüz milyar dolar harcanıyor, yine de kurtulamıyoruz.

Güney Afrika cumhuriyetinde çoğunluğu oluşturan zenciler bile ikinci sınıf vatandaş olma statüsü zincirlerini yirmi yıl önce kırdılar ama biz hâlâ birinci sınıf vatandaş olamadık.

Kendi vatanımızda Kriptolar kadar hakkımız, hürriyetimiz, haysiyetimiz yok.

Açık İslam düşmanlarının, münâfıkların kazdığı kuyuların hepsine düşüyoruz.

İslam, Kur'an, Peygamber (Salat ve selam olsun ona) sakın bölünmeyin, parçalanmayın, birbirinizle çekişmeyin diyor, biz sürü sepet hizbe, fırkaya, cemaate, gruba, kliğe ayrılmışız.

Din sömürüsü bayağı büyük bir sektör haline gelmiş, durumun farkında değiliz, ıslah ve temizlik yapmayı düşünmüyoruz.

Şu beyinsizliğimize bakınız: Her yerde cami yaptırıyoruz, Ezan okununca çoğumuz namaza gitmiyor.

Bir Müslüman zulme uğruyor, milyonlarca din kardeşinin protesto etmesi gerekirken ancak çok cılız bir tepki verebiliyoruz.

Otuz sene önce "Bu düzen kötü, bu düzen bozuk, bu düzen gitsin, yerine hak ve âdil bir düzen gelsin" diye haykıran mücahidler nerede şimdi?.. Onların kısm-ı âzâmı müteahhit oldu ve dün bozuk dedikleri düzenin haram nimetleriyle zenginleşiyor.

Dün Ayasofya açılsın diye bağıranların bugün niçin sesleri çıkmıyor?

Ya Rabbi, bu ülkede Müslümanlık adına ne akıl almaz işler yapılıyor!..

Beş yıldızlı fısk u fücur mekanlarında lüks ve ihtişamlı iftarlar...

Her devirde bir gavs olur, bizdeki gavsların sayısını bilen yok.

Şu tesettürü bile bir kısmımız ne hallere soktu.

Şu yeni cereyanlara bakınız:

İslam Protestanlığı...

Ilımlı İslam...

Şeriatsız ve fıkıhsız İslam...

Sünnetsiz İslam...

Acaba yeni zuhur eden bid'at fırkalarının sayısı kaçtır? Elli mi, yüz mü, yoksa bin mi?

Adam ilahiyatçı geçiniyor, Ekfercilik yapıyor. İslamla Ekferizm bağdaşır ve uyuşur mu?

Son otuz kırk yıl içinde İslam adına, Kur'an adına, hizmet adına toplanan yüz milyarlarca dolar ihlaslı, planlı, programlı bir şekilde harcanmış olsaydı ne büyük fütuhat olurdu.

Yerli ve yabancı büyük mimarlardan ve büyük estetlerden bir bilirkişi heyeti kurulsun ve son kırk senede yapılan kırk bin yeni cami incelensin. Kaç camiye güzel ve sanatlı raporu verilecektir? Bence 40'ına... Binde bir... Halimizi anlayınız.

Resmî din okullarında tahsil görmüş yüz genci imtihan ediniz: "Allah'ın 14 sıfatını say" diye... Acaba kaç tanesi hiç beklemeden, tereddüt etmeden tıkır tıkır doğru cevap verebilecektir?

Şu korkunç iddialara bakınız: Bu devirde üç hak ibrahimî din vardır. Bunların hepsinin bağlıları Cennet'e girecektir. Kur'an Yahudileri ve Hıristiyanları İslam'a çağırmıyor!..

Soruyorum:

Bu iddiaların sahipleri mi daha suçludur, yoksa onlara susturucu cevap vermeyen Sünnî sorumlular mı daha suçludur?

Evet, şu büyük soruyu da mutlaka doğru şekilde cevaplandırmalıyız:

Son otuz kırk yılda İslamî kurtuluş hizmetleri için toplanan ve harcanan yüz milyarlarca dolar Kur'ana, Sünnete, Şeriata uygun olarak yerli yerinde harcandı mı?

Doğru dürüst harcansaydı kurtulmuş olmaz mıydık?

* (Üçüncü yazı)
Doktorlukta Mühendislikte İyi Para var!..

Altmış seneden beri zengin Müslümanlar en zeki, en parlak, en istidatlı, en kabiliyetli, cevheri ve kerestesi kıymetli çocuklarını doktor ve mühendis yaptılar.

Niçin?.. Doktorlukta ve mühendislikte çok para vardı...

Müslüman kesimin en değerli çocukları öncelikle şu üç mesleğe yönlendirilmeliydi:

Öğretmenlik.

Subaylık.

Din hizmetlisi.

Türkiye'nin zengin Müslüman aileleri, üç oğlu varsa, mutlaka birini bu üç meslekten birine yönlendirmeliydi.

Bu üç meslekte para olmadığı için bunlar ihmal edildi.

Bu ihmalin cezasını feci şekilde çektik, çekiyoruz.

Hacı bey yüz milyonlarca dolarlık bir servete sahip, üç oğlu var, birini doktor, birini mühendis, birini işletmeci yapmış... Ne büyük tercih hatâsı!..

Zengin Müslüman, oğlunun birini din hocası yetiştirecek, onu Mısır'a gönderip mükemmel Arapça öğrettirecek... Daha sonra İngiltere'ye gönderip mükemmel İngilizce öğrettirecek... Özel hocalar tutacak, ulum-i âliye ve ulûm-i 'âliye öğrettirecek. Bu genç bir ilçede müftü yahut bir camide imam olacak. Her ay maaşını, içinden bir kuruş almadan fukaraya sadaka olarak verecek. Maaşa ihtiyacı yok, çünkü babası ona bir servet tahsis etmiş, onunla geçiniyor.

Öğretmen, subay olan zengin çocukları da böyle...

Bunlar hem çok yüksek tahsil yapmış olacak, hem de kâmil bir mürşide bağlanmış olacak...

Metin doktor olsun, Mübeccel eczacı... Doktorlukta, eczacılıkta iyi para var. Metin'im ve Mübeccel'im iyi yaşasınlar, lüks ve müreffeh bir hayat sürsünler...

Öğretmenlik, subaylık, din hizmetinde para yok...

İşte bizi bu kafa yaktı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi