M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Vahim Bozukluklar ve Sapıklıklar

Vahim Bozukluklar ve Sapıklıklar

Birinci büyük sapıklık: İslam'a, Kur'ana, Sünnete, icmâ-i ümmete, Şeriata göre bozuk olan bir sistem ve düzene iyi demek.

İkincisi: Bu devirde İslam'dan başka da hak, makbul ve geçerli dinler vardır demek.

Üçüncüsü: Fâsık, fâcir, azgın, günahkâr, âsi bir topluma iyi demek.

Dördüncüsü: Allahü Teâlâya noksan sıfatlar yakıştırmak.

Beşincisi: Müslümanların yüzde 90'ınını beş vakit namazı terk etmiş olmasını hafife almak, buna önem vermemek.

Altıncısı: Ümmet şuuruna (bilincine) sahip olmamak.

Yedincisi: Hizip, fırka, tarikat, cemaat, grup, klik asabiyetine, fanatizmine, militanlığına sahip olmak.

Yedincisi: Yeterli ilmi, irfanı olmaksızın icazetsiz olarak Kur'an-ı Azimüşşandan re'y ve hevâsı ile hüküm çıkartmak, müctehidlik taslamak.

Sekizincisi: Dünyayı çok sevmek ve âhireti unutup sırf dünya için çılgın gibi çalışmak.

Dokuzuncusu: Çocuklarını ehl-i dünya olarak yetiştirmek.

Onuncusu: Parayı taparcasına sevmek.

On birincisi: Parayı iddihar etmek, kenz yapmak.

On ikincisi: Lüks bir hayat sürmek.

On üçüncüsü: İhtiyacından fazla harcamak, aşırı tüketim yapmak.

On dördüncüsü: Parçayı bütünle özdeşleştirmek. Cemaatini, tarikatini, mezhebini, meşrebini din haline getirmek.

On beşincisi: Cuma ezanı okununca dükkanını, bürosunu, işyerini namaz bitinceye kadar kapatmamak, ticarete ve işe devam etmek.

On altıncısı: Körü körüne particilik yapmak.

On yedincisi: Futbol holiganı gibi particilik yapmak.

On sekizincisi: Nafile ibadetlerle övünüp, gösteriş yapmak, gurur ve kibre kapılmak.

On sekizincisi: Başkalarının ayıplarını, günahlarını, kusur ve hatâlarını araştırmaktan ve onları çekiştirmekten; kendi ayıp ve günahlarına bakacak zamanı kalmamak.

On dokuzuncusu: Zekâtını öncelikle Müslüman fakirlere, Müslüman miskinlere, perişan mültecilere ve diğer hakkedenlere vermemek; zekât uğrularına kaptırmak.

Yirmincisi: Dinde reform, dinde yenilik, dinde değişim taraftarı olmak.

Yirmi birincisi: Türkiye'deki düzen bozuktur, binaenaleyh bu bozuk düzende bozuk işler yapılabilir, her halt yenilir demek.

Yirmi ikincisi: Bizim hocamız, hoca efendimiz, şeyhimiz, büyüğümüz, baronumuz hiç hatâ yapmaz, o lâ yuhtidir, mâsumdur, ne derse doğrudur, ne yaparsa isabetlidir sapık inancına sahip olmak.

Yirmi üçüncüsü: Her şeyin en iyisi Müslümanlara layıktır diyerek israf etmek, lükse kaçmak, aşırı tüketim yapmak, gurur ve kibir sergilemek.

Yirmi dördüncüsü: Cemaat ve hizip asabiyeti yüzünden sâlih Müslüman kardeşine darılmak, onunla ilişkisini kesmek.

Yirmi beşincisi: İslam düşmanı kâfirleri dost ve veli edinmek.

Yirmi altıncısı: Nefsini temize çıkartmak, aklamak.

Yirmi yedincisi: Dini ve mukaddesatı kendi şahsî ve siyasî nüfuz ve menfaatine âlet etmek.

Yirmi sekizincisi: Rüşvet almak, haram kazanç elde etmek, komisyon almak, çalıp çırpmak, ihalelere fesat karıştırmak ve bunları Müslümanlar güçlensin diye yapıyorum demek.

Yirmi dokuzuncusu: Doyduktan sonra yemek.

Otuzuncusu: Zaruret (veya çok büyük faide) olmaksızın devlet ve hükümet büyükleriyle, büyük bürokratlarla görüşmek, onları övmek. (Onların hayırları, ıslahları için dua edilmelidir.)

Otuz birincisi: Müslüman halktan hayır hasenat, fakirlere yardım, hizmet için toplanan paraların bir kısmını doğrudan doğruya veya dolaylı olarak zimmetine geçirmek.

Otuz ikincisi: Tarikatçilik, hizipçilik, fırkacılık, cemaatçilik yapmak.

Otuz üçüncüsü: Peygamberimize (Salat ve selam olsun Ona) saldırılıp hakaret edilince tepki göstermeyip, kendi din baronuna saldırılınca büyük tepki gösterip yeri göğü birbirine katmak. (Çok büyük sapıklıktır.)

* (İkinci yazı)
Krizlerimiz

Türkiye'de kriz çıkar mı?.. İktisat ve finans ile ilgili bir krizden bahs ediliyorsa bu tartışılabilir ama siyasî, sosyal, kültürel, etnik, ahlakî krizler çıkar mı diye sormak pek akıllıca bir şey olmaz, çünkü zaten böyle vahim krizlerin içindeyiz. Mevcut müzmin krizlerimizin bazısını sıralayayım:

*Toplumsal barış ve mutabakat krizi. Şu anda bizde tek bir millet yoktur (zaten mâzide de olmamıştır), birbirinde kopuk halklar vardır.

*Millî eğitim krizi. Bugünkü ideolojik, vesayetçi, ulusalcı, Ergenekoncu, çağın dışında kalmış eğitim ile ülkemizin, halk(lar)ımızın ve devletimizin yarınları karanlıktır.

*Müzmin ve yoğun kokuşma en büyük krizdir. Bu kokuşma temizlenmedikçe, Türkiye'nin uluslararası temizlik ve şeffaflık notu en az (10 üzerinden) 7'ye çık(arıl)madıkça kriz(ler) sürecektir.

*Türkiye'de çok vahim bir hukuk krizi vardır. Bugünkü Ceza Kanunu toplumun, Medenî Kanun ailenin temellerini yıkmaktadır. Korkunç bir suç patlaması vardır. Halkın yarısı birbiriyle nizalıdır. Avrupa'nın en büyük adalet sarayını yaptık, onun çaycısı bile milyoner diye öğünen medyamız niçin hukuk sistemimizi tartışmıyor? Adaletin hâkim olmadığı, yargı sistemi iyi ve doğru çalışmayan bir ülke, toplum, devlet ayakta durabilir mi?

* Bedevîlik krizi. Toplumumuz hızla bedevileşiyor. Bedevî kültür ve zihniyeti hâkim oluyor. Her türlü şehvet ve azgınlık artıyor ve yayılıyor. Helal haram demeden para kazanıp zengin olma şehveti... Lüks ve israf şehveti... En âdi hedonizm... Cinsellik patlaması... Hayâsızlık ve görgüsüzlük... Kabalık...

*Din ve ahlak konusunda da büyük ve vahim bir kriz içindeyiz. Dünyayı pençelerine almak isteyen (veya almış bulunan) emperyalist ve sömürgeci global güçler ve onların işbirlikçileri Türkiye'nin Ehl-i Sünnet yapısını yıkmak, onun yerine Kemalist, ılımlı, light, reforme edilmiş, değişime uğramış, yenilik yapılmış, fıkıh ve Şeriattan arınmış, AB norm ve standartlarına uydurulmuş, BOP planlarına uygun hale getirilmiş, Fazlurrahman anlayışı ile yorumlanan, Feminizme aykırı hükümleri ayıklanmış, üç ibrahimî hak din vardır bozuk dogmasını kabullenmiş yepyeni bir İslam türetmek istiyor. Bu maksatla Sünnî Müslümanlar büyük sayıda, birbirinden kopuk hizbe, fırkaya, sekte, cemaate ayrılmış olup, bunlar planlı ve programlı şekilde birbirileriyle çekiştirip çatıştırılmaktadır. Dinî konuda kaos ve anarşi çıkartılmıştır. Bundan büyük kriz olur mu?

*Kimlik krizi: Son seksen yıl içinde Türkiyelilik kimliği realpolitiklerle, derin devlet terörüyle, tek parti zulmüyle, ideolojik beyin yıkama seferberliğiyle temellerinden berhava edilmek istenmiştir. Bu yüzden milyonlarca vatandaşımız yabancılaşmıştır. Baylar Bayanlar buna kimlik krizi denir!

*Türkçe krizi: 1928'den önce basılmış Türkçe kitapları, yazılmış metinleri, hattâ dedelerinin ve atalarının mezar taşlarını bile okuyamayan cahil nesiller yetiştirilmiştir. İki yüz bin kelimelik zengin ebedî ve yazılı Türkçe, 20 bin kelimelik arı, duru, fakir bir dil haline getirilmiştir. Medeniyetin, kültürün, düşüncenin ana âleti olan Türkçe korkunç suikastlara uğramıştır. Herkes bu krizi bilmez ama bu kriz halledilmeden Türkiye düzelmez.

*Türkiye'de bir ordu krizi vardır. Üst düzey generallerinin yarısının tutuklu olduğu bir ülkede "ordu krizi yoktur" demek mümkün müdür? Yakın tarihimizde namaz kılan, oruç tutan, hanımı başını eşarpla örten, içki içmeyen, altın yüzük kullanmayan, babası sakallı hacı olan subaylar ve astsubaylar ağır baskılara ve zulümlere uğramış, mesleklerinden atılmıştır. Şu anda ülkenin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı bile yanlarına başörtülü hanımlarını alıp bir orduevinde akşam yemeğine gidememektedir. Birileri orduyu ideolojik vesayet sisteminin yıkılmaz kalesi haline getirmek istemiştir. Böyle bir durum ve ortamda "Türkiye'de ordu krizi yoktur" demek mümkün müdür?

BOP'çular, global derin güçler, uluslarası Siyonizm, emperyalistler ve sömürgeciler Türkiye'yi parçalamak istiyor. Hiçbir akıllı, uzak görüşlü, medenî kültürlü Türkiyelinin bundan şüphesi olamaz.

Ülkemiz maalesef bir krizler yumağı haline gelmiştir, getirilmiştir.

Hiç durmadan bahs edilen PKK terörü bir sebep değil, bir neticedir. Sebeplere inmeden, onları anlamadan PKK meselesi çözülemez.

Türkiye'de şehir/medeniyet kültürüne ve eğitimine sahip kaç kişi kaldıysa onlara hitaben, yukarıda saydığım (ve saymadığım) belli başlı krizlerimizi anlatan ders kitabı gibi bir kitapçık hazırlanıp okutulabilirse çok iyi olur kanaatindeyim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi