M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Müslümanın Beğendikleri ve Beğenmedikleri

Müslümanın Beğendikleri ve Beğenmedikleri

MÜSLÜMAN neleri beğenir, neleri beğenmez? Beğenilecek, kabul edilecek, inanılacak şeyler ile beğenilmeyecek, kabul edilmeyecek, inanılmayacak şeylerin birkaçını maddeler halinde sıralıyorum:

(1) Kur'an, Sünnet ve icmâ-i ümmet ile zina çirkin, kötü bir suç, büyük günah ve ahlaksızlık olarak görülmüştür. Müslüman zinayı beğenmez. Beğenirse dinden çıkar. Müslüman, yeni Ceza Kanunu'nda zinanın suç olmaktan çıkartılmasını kesinlikle beğenmez, doğru bulmaz, bunu en azından kalben kötüler.

(2) Müslüman tesettürü beğenir, çıplaklığı ve avret teşhirini kötü görür.

(3) Müslüman Kur'anda, Sünnette, Şeriatta kesin olarak iyi görülen her şeyi beğenir ve doğru bulur; kötü görülen hiçbir şeyi beğenmez ve doğru bulmaz.

(4) Müslüman israfı sevmez. İsraf büyük bir günahtır. Her şeyin en iyisi Müslümana layıktır diyerek israf eder ve bu israfı beğenirse dinen çok kötü bir duruma düşmüş olur. Kur'an "İsraf edenler şeytanın kardeşleridir" buyurmaktadır.

(5) Müslüman beş vakit namazı sever ve beğenir. Namaz kılınmamasını beğenmez ve doğru bulmaz. Hür ve mukim erkeklerin, şer'î bir özür bulunmadıkça farz namazları cemaatle kılmalarını beğenir, kılmamalarını beğenmez ve doğru bulmaz.

(6) Müslüman, mü'min bir kardeşinde beğenilmeyecek, sevilmeyecek bir günah görürse o kardeşine düşmanlık etmez, sadece ondaki günahlara ve kötülüklere karşı olur.

(7) Müslüman gıybeti çok kötü bilir ve onu asla beğenmez ve savunmaz. Bir kişiye gıybet etme denilse, "Ben gıybet etmiyorum, bu yaptığım tenkittir" dese dinini tehlikeye sokmuş olur. Şarap içen bir kimseye içme denildiğinde, bu üzüm suyudur, içmek caizdir demesi gibi.

(8) Müslüman kötü, bozuk, zâlim bir düzene ve sisteme iyi demez, eskisine göre daha iyi de demez.

(9) KURAL: Kur'anın, Sünnetin, icmâ-i ümmetin, Şeriatin iyi, mâruf, doğru dediği her şey güzeldir.

(10) KURAL: Kur'an'ın, Sünnetin, icmâ-i ümmetin, Şeriatin kötü, münker, çirkin dediği her şey kötüdür.

(11) Büluğa ermiş ve kuvve-i şeheviyeleri galeyanda olan kız ve erkek çocukların birlikte okutulmasını Müslüman beğenmez.

(12) Kimlik kartlarında Müslüman oldukları yazılı bulunan birtakım kadınlara TC başlıklı resmî fahişelik vesikaları vererek onlara "yasal" fuhuş yaptırmak, bu fuhuştan KDV ve gelir vergisi almak, fuhşun yapıldığı genelevleri polisle korumak beğenilecek bir iş değildir. Müslüman bunu beğenmez.

(13) Zerre kadar vicdanı, insafı, adaleti, hikmeti olan bir Müslüman, ülkenin en büyük tarihî camiinin, vakfiyesinde "Bu camiyi camilikten çıkartanların üzerine Allah'ın laneti olsun" yazılmasına rağmen, camilikten çıkartılmasını, orada namaz kılınmasının yasak edilmesini asla beğenmez, doğru bulmaz.

(14) Müslüman hırsızlığı, rüşveti, devlet ve belediye bütçelerinin hortumlanmasını, ihalelere fesat karıştırılmasını; haram, kirli ve kara kazançlarla zengin olunmasını asla doğru bulmaz, beğenmez. Bu düzen bozuktur, böyle bozuk düzenlerde haram yenir mealindeki fetvalar şer'î değil şeytanîdir. Şeriatin haram dediği bir şeye helaldir diyen kafir olur.

(15) Akıl teklif için şarttır ama iyinin kötünün, doğrunun yanlışın, güzelin çirkinin kaynağı akıl değil, nakildir/nasstır yani Kur'an ve Sünnettir. Aklın güzel, iyi, doğru bulduğu; Kur'anın ve Sünnetin doğru bulmadığı şeyler güzel, doğru ve iyi değildir.

*(İkinci yazı)

İftiralar Yalanlar

İYİ bir Müslüman olduğumu hiç iddia etmedim ve etmiyorum. İyi bir insan ve vatandaş olmaya çalışıyorum ama bunda başarılı olabiliyor muyum, bu hususta da bir iddiam yoktur.

Kendi halinde okur yazar bir kimseyim, elim kalem tutuyor, inançlarıma ve ideallerime hizmet için yazılar yayınlıyorum. Yirmi senedir Millî Gazete'de fahrî olarak yazıyorum. Profesyonel gazeteci değilim, elli küsur senelik yazı hayatım var, çok ses getiren günlük bir gazete bile çıkarttım ama sarı basın kartına bile sahip değilim.

Ömrüm boyunca milletvekiliği, herhangi büyük veya küçük bir başkanlık talep etmedim.

Mal beyanım da ortadadır. Oturduğum bir daire, tek katlı tuğladan bir bağ evi, kitaplarım, kiralık bir yerde hizmet veren küçük bir yayınevim... Ticaretle bizzat meşgul olmuyorum. Altı aydır dükkanıma bir kere uğramadım.

Hîn-i hâcette lazım olacak birkaç bin lira dışında birikmiş param, banka hesabım, servetim yoktur. Bankamatik, çek defteri kullanmam.

Bazıları aleyhimde yalanlar, iftiralar uyduruyor.

Din tahsili yapmamışım, kendimi büyük din alimi görüyormuşum... Ben nerede, din alimliği nerede... Ehl-i Sünnete göre iki kere iki dört eder kesinlikteki dinî gerçekleri, bilgileri, hükümleri yazmak din alimliği taslamak mıdır?

Tesettürü savunmak için din alimi mi olmak gerekir?

Bendeniz Büyük İslam İlmihali gibi muteber ve güvenilir kitaplardaki bilgileri kendi üslubumla, tarz-ı beyanımla tekrarlayıp duruyorum.

Fetva vermekten çok korkarım.

Namazı inkar eden kafirdir demek fetva değildir. İki kere ikinin dört ettiğini söylemektir.

Allah katında tek hak, makbul, geçerli din İslam'dır demek de fetva veya şahsî inanç ve görüş değildir. Dinimizin iki kere iki dört eder gerçeklerindendir.

Zamanımızda üç hak ibrahimî din vardır, bunların bağlıları Cennetliktir diyenlere karşı çıkıyorum. Çünkü onların dediği iki kere iki, eder beş demek kadar saçmadır.

Şeriat Kur'andan ve Sünnetten çıkartılmış hükümlerdir, Şeriatı tahkir eden kafir olur diyorum. Bu da fetva değil, çok mantıklı bir sözdür. İsim vererek Filanca böyle dedi, kafir oldu dersem o zaman fetva vermiş olurum ki, böyle bir şeyden Allah'a sığınırım.

Kelime-i Tevhid iki cümleden oluşan ayrılmaz bir bütündür, Lâ ilahe illallah deyip de Muhammed Resulullah dememek olmaz, ikisi birden söylenecektir diyorum. Bu da benim görüşüm değildir, on dört asırlık bir icmâdır.

Bugünkü Kitab-ı Mukaddes, Tevrat, İncil nüshaları Allah'ın inzal etmiş olduğu kutsal metinler değildir, zamanla tahrifata uğramıştır dediğim vakit fetva mı veriyorum, ictihad mı yapıyorum? Hayır hayır... Hıristiyanların bir kısmının bile kabul ettiği bir gerçeği beyan ediyorum.

Ben aydın mıyım, ziyalı bir vatandaş mıyım? Hâşâ!.. Böyle bir iddiam yok, aydınlık taslamaktan hayâ ederim. Yukarıda beyan ettiğim üzere okur yazar bir Müslümanım, o kadar. Okur yazar olduğuma yemin etsem başım ağrımaz. Hergün birkaç saat kitap okurum, yazı yazarım.

Fazlurrahmancılığa karşıyım.

Tasavvufa ve tarikatlere taraftarım; tarikatçiliğe karşıyım.

Mason, yalancı, taqiyyeci, aldatan Afganîye karşıyım. Onun izinden giden ye yine ikisi de mason olan Abduh'a ve Reşid Rıza'ya karşıyım.

Cahillerin ve yetersizlerin re'y ve heva ile Kur'an yorumlamasına, hüküm çıkartmasına karşıyım.

Allah'a noksan sıfatlar yakıştıran bozuk mezhep ve fırkalara karşıyım.

Din istismarı yoluyla zengin olunmasını din sömürüsü olarak görüyorum ve buna kesinlikle muhalifim.

Dinin ve mukaddesatın riyaset, şöhret, alkış, benliğini tatmin, zenginleşme vasıtası yapılmasına çok karşıyım.

Cemaatçiliğe karşıyım.

Mezhepsizliğe, telfik-i mezahibe karşıyım.

Bu gibi konularda Şeyhülislam Mustafa Sabri, Zahid el-Kevserî, İsmail Yusuf en-Nebhanî, Mekke Şâfiî Reisüluleması Ahmed Zeynî Dahlan gibi büyük ulemaya tâbiyim.

"Allah gerçek bir Janus'tur" (iki çehreli bir Roma putu!) dediği için Ali Şeriatî'ye çok karşıyım.

Allah'ı bir puta teşbih eden kişiyi tenkit etmek, ona karşı olmak için din alimi ve fakih olmak gerekmez.

Dinde reformculuğa, dinde değişim ve yeniliğe, light/ılımlı İslam türetmeye, BOP'çuluğa, Kemalist İslam'a, ABD İslam'ına, Fazlurrahman'ın tarihsellik mezhebine, Feminizme uygun İslam çalışmalarına, hadîslerin AB normlarına göre ayıklanmasına karşıyım.

Bendeniz Ehl-i Sünnet itikadında ve mezhebinde bir ilmihal Müslümanıyım. Elim kalem tuttuğu, bir miktar kültürüm olduğu için ilmihal bilgilerini yazıyorum. Bundan iftihar ederim.

İlmihal bilgilerini yazarken, nakil ve anlama yanlışı yapmazsam, yanılmam. Çünkü bunlar bütün Ehl-i Sünnet ulemasının üzerinde ittifak ettiği temel bilgilerdir.

Hür ve mukim erkeklerin farz namazları, şerî bir özürleri bulunmadıkça cemaatle kılmaları gerekir derken nasıl yanılabilirim? Açın bütün fıkıh kitaplarını bakın, hepsi böyle yazıyor.

Ümmet birliğine, Hilafete, Şeriata taraftarım.

İtikaden Mâturîdiyim, mezheben Hanefîyim, meşreben bütün turuk-i aliyyenin muhibbiyim.

Dinde her türlü bid'ate, yeniliğe, değişikliğe muhalifim.

Müslümanım ama İslamcı değilim.

Bid'ati, yanlış yorumu, hatâlı inancı kendisini dinden çıkartmayan bütün Müslümanlar kardeşimdir.

Bana iftira eden, gıybetimi yapan, hakkımda yalan konuşan bütün Müslümanlara (namaz kılıyorlarsa) hakkım helâl olsun. Namaza başlarlarsa yine helal olsun.

Namaz kılmıyorlarsa işleri zordur. Biran önce başlarlarsa iyi olur.

Hem namaz kılan, hem gıybet ve iftira edenleri uyarmak lazımdır.

Herkese selam ve hürmetlerimi arz eder, Müslüman olmaları şartıyla düşmanlarım dahil herkesin ellerinden öperim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi