M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Önemli bir Zata Açık Telgraf

Önemli bir Zata Açık Telgraf

MUHTEREM Beyefendi: Dikkatinizi çekebilecek miyim acaba?.. Çok kısa yazacağım. Altınızdaki zemin sessizce ve sinsice kazılmakta ve oyulmaktadır. İleride çok vahim ve telâfisi mümkün olmayan sürprizlerle karşılaşabilirsiniz. Siyasette maalesef vefa yoktur. Vefalı, sadık ve dost görünen herkese güvenmeyiniz. Türkiye'nin bugünkü yapısı tekelci ve sekter bir sistemi kaldırmaz. Elden geldiği kadar ve olumlu tarafıyla çoğulcu ve çeşitliliğe dayanan yapı ayakta tutulmalıdır. Tekelci kadrolaşmayı durduramazsanız, bu kadrolaşma sizin kariyerinizi bitirebilir. Hayırlı işlerinizde başarılar dilerim. Selam ve hürmetlerimle.

* (İkinci yazı)

Yağmalanan Yardım Kamyonları ve Japonya

DİCLE kenarındaki bir kuzuyu kurt kapsa ilâhî adalet bunun hesabını ülke idarecilerinden sorar.

Dünya adaleti bunun hesabını sormazmış...

Bu kuruntu kimseye güven ve cesaret vermesin.

İlahî adalet bazen dünyada tecelli eder.

Bazen âhirete kalır.

Türkiye ve Japonya iki zelzele ülkesi.

Japonya'da âfetzedelere yardım getiren kamyonlar yağmalanmıyor.

Yardım çadırlarının bir kısmı perişan vatandaşlara para ile satılmıyor.

Japonya'da âfetzedelere yemek verilirken, yardım yapılırken herkes kuyruğa giriyor; sessizce, sabırla, ciddiyetle sıra bekliyor.

Türkiye ile Japonya iki doğu ülkesi.

Türkiye Müslüman, Japonya gayr-i Müslim.

Japonlarda İslam ahlakı var.

Türkiye'de yok.

Japonya'da kötü malzeme ile çürük çarık bina yapmak mümkün değil.

Bizde bu olağan bir şey.

Japonya'da tarihî devamlılık var.

Türkiye'de tarihî kopukluk ve ârıza.

Japonlar 500 yıl önce yazılmış Japonca kitapları ve belgeleri okuyabiliyor.

Türkiye halkı 1928'den önce basılmış, yazılmış Türkçe kitapları, belgeleri, metinleri okuyamıyor.

Japonya meşrutî bir imparatorluk, Türkiye cumhuriyet.

Japonya'da isteyen erkekler ve kadınlar kimono giyebiliyor.

Türkiye'de millî kıyafet yasak.

Japon eğitim sistemi çocuklara ve gençlere hem millî kültür, hem genel kültür, bunların yanında güçlü ve ahlak ve karakter terbiyesi veriyor. Bununla da bitmiyor. Estetik ve sanat kültürü de öğretiliyor.

Bizde Kemalist eğitim sistemi ne doğru dürüst millî kültür, ne genel kültür, ne de ahlak ve karakter terbiyesi verebiliyor.

Japonların nüfusu kalabalık, ülkeleri dar ve yetersiz. Temel gıdaları olan pirinci bile dışarıdan getirtmek zorundalar.

Japonya'da her yer ekiliyor, en ufak toprak parçaları bile değerlendiriliyor.

Türkiye'nin, Japonya'ya nispetle geniş bir arazisi var ama bunu hakkıyla değerlendiremiyor.

Dünya otomobil endüstrisinin birincisi dev Japon firmasının başındaki zat Tokyo'da 75 metre karelik mütevzı bir dairede oturuyor. Bizim zenginlerimiz saraylarda, şahane yalılarda oturuyor.

Japonya'da son yıl içinde olan büyük ve korkunç zelzelede, sahilleri süpüren tsunamide büyük yıkım oldu, 20 bin kişi öldü. Altı ay boyunca enkaz arasında bulunan 78 milyon dolar tutarındaki paralar, bulanlar tarafından, sahipleri aranıp onlara ulaştırılması için devlete verildi.

Japonlar millî kültür ve geleneklerine çok bağlı bir millet.

Orada evlere, tiyatro sahnelerine, okullara ayakkabı ile girilmez.

Japonların büyük kısmı yer sofralarında yemek yer, yer yataklarında yatar.

İkebana, bonzai, çay serenomisi, kaligrafi, Japon bahçeciliği yaşatılır.

Milyonlarca Japon millî ok sporu ile meşgul olur. Orada okçuluk basit bir spor değil, başlı başına bir hayat felsefesidir.

Dünyanın en yüksek tirajlı, en ciddî, en güçlü, okuyucularını en fazla bilgilendiren ve aydınlatan gazeteleri Japonya'da çıkar. Cumartesi-Pazar nüshaları 13,5 milyon adet basılan Japon gazetesi vardır.

Japonya'da hırsızlık, adam öldürme, rüşvet alma, yolsuzluk yok mudur? Vardır, bunlar insanlığın temel kusurlarıdır, her toplumda görülür ama Japonya'da yaygın, genel, yoğun kokuşma, yolsuzluk, hırsızlık yoktur.

Japonya'da mafya yok mudur? Hiç olmaz olur mu? Vardır ama mafyalar ve çeteler ülkeyi teslim almamıştır.

Son büyük zelzelede ve tsunamide oraya giden Batılı medyacılar Japon halkının disiplinine, yüksek ahlak ve karakterine, sabrına, doğruluk ve dürüstlüğüne, metanetine hayran kalmışlardır.

Yazımı bitirirken, Japonya'nın, Japonların ne olduğunu anlatmak için yakın tarihten ibretli bir hâdiseyi anlatacağım:

İkinci dünya savaşında Japonya yenik düşer ve Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan iki atom bombasından sonra 1945'te kayıtsız şartsız teslim olur. Aradan 31 yıl geçtikten sonra Filipinlerin küçük bir adasındaki ormanda bir Japon askeri bulunur. Ormanın üzerinde uçan helikopterlerdeki hoparlörlerle bin zahmetle ikna edilir, teslim olur. Niçin 31 yıl bu vahşi muson ormanında bunca zahmet, çile, ıstırap içinde saklandın sorusuna "Bize verilen son emir, teslim olmak yok, sonuna kadar savaşılacaktı" cevabını verir.

Kafam ne kadar karışık. Daldan dala atlayarak, Van'a yardım götüren kamyonların yağmalanmasından başlayıp Japonya'ya, savaşın bitmezsinden sonra 31 yıl teslim olmayan Japon askerine kadar geldim...

Sayanora!


* (Üçüncü yazı)

Kimyalı Beyaz Ekmek Soykırımı

BEYAZ, en beyaz, bembeyaz ekmek tüketimi ile Türkiye halkı sinsi bir soykırıma tâbi tutulmaktadır.

Halkımız çok kötü besleniyor.

Bu kötü beslenmenin başında beyaz ekmek gelmektedir.

Ekmek Türk halkının temel ve genel gıdasıdır.

Ekmek bozulursa sağlığı korumak mümkün olmaz.

Devamlı olarak kimyalı beyaz ekmek yiyen bir toplum uzun vadeli bir intihar yoluna girmiş olur.

Sağlık işlerimiz dev bir endüstri haline geldi ama hastaların, hastalıkların sayısı geometrik hızla artıyor.

Beyaz ekmek yiyenlerin sağlığı bozulmaya mahkumdur.

Halkımıza mutlaka sağlıklı, kimyasız kepekli ekmek yedirilmelidir.

En iyi ekmek şudur:

Kimyevî gübre kullanılmadan, kepeği elenmeden, içine hiçbir kimyevî madde, koruyucu vs ilave edilmeden, temiz su ile yoğrularak odun ateşinde pişen ekmek.

Bendeniz beyaz ekmeklere dört çeşit kimyevî madde ilave edildiğini sanıyordum. Bu işlerin uzmanı bir dostum on iki çeşit yabancı kimyevî madde katıldığını söyledi.

Devletimiz, siyasî iktidar ekmek konusunda radikal kararlar almalıdır.

Unlara kimyevî madde katılması yasaklanmalıdır.

Halk sağlıklı ekmek ve zararlı ekmek konusunda aydınlatılmalıdır.

Diyabet hastalığı hızla artıyor.

Kanser hızla artıyor.

Kalp hastalıkları hızla artıyor.

Hastahaneler tıklım tıklım dolu... Adım başında bir eczahane.

Dışa bağlı ve bağımlı ilaç sanayi dev bir endüstriolmuş. Devlet bütçesinin büyük kısmı sağlığa gidiyor.

Halkın büyük kısmı hasta.

İnsanlarımız sağlıklı şekilde beslense, yaşasa eminim ki, hastaların, hastalıkların en az yarısı önlenmiş olacaktır.

Bunun başı da sağlıklı ekmek tüketmektir.

Ekmek deyince, Türkiye'de günde 4,5 milyon ekmeğin çöpe atıldığını da hiç hatırımızdan çıkartmayalım.

Ekmeğe saygısızlık eden, ekmeği çöpe atan bir toplum nankördür (nan Farsça ekmek demektir).

İstanbul'da yaşayanlar Belediye Halk ekmeğin yapıp sattığı "Organik Tam Buğday Ekmeği" yesinler. Bunun fiyatını pahalı bulanlar, yine Halk ekmeğin kepeklisini alsınlar.

Birtakım fırınlarda da sağlıklı kepek ekmeğe yapılıp satılmaktadır.

Evlerinize beyaz francala sokmayınız.

Dışarıda yemek yerken garsondan ısrarla hakikî kepek ekmeği isteyiniz.

(Beyaz una biraz kepek katarak veya esmerleşmesi için boya ilave ederek yapılan yalancı kepek ekmekleri de tüketmeyiniz. )

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi