M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Yalan Söyleyen Bakan

Yalan Söyleyen Bakan

İngiltere'de bir bakan yalan beyanda bulunduğu için koltuğundan olmuş. Yalan beyan ne demektir? Beyanını kaldırınız kısaca yalan söylemektir.

Dürüst, temiz ve şeffaf rejimlerde hiçbir idarecinin, siyaset adamının halka yalan söylemesi normal kabul edilemez ve cezasız bırakılamaz.

Hz. Muhammed'in (salat ve selam olsun ona) "Bizi aldatan bizden değildir" sözü İslam ülkelerinde geçerli midir?

Yalan söylemek hem ahlaksızlıktır, hem günahtır, hem de yerine göre suçtur.

Bir politikacı, bir idareci halka asla yalan söylememelidir. Yargıyı asla yanıltmaya teşebbüs etmemelidir.

İlk çağdaki muhaddisler, yürümemekte inat eden atını yürütmek için ona bir tutam ot gösteren, sonra otu ona yedirmeyen kimsenin rivayet ettiği hadîsi almamışlardır. Atı aldatan insanları da aldatabilir demişlerdir. Zavallı hayvana yeşil ot gösterip, sonra onu ona yedirmemek mürüvvetsizliktir demişlerdir.

Müslüman savaş dışında hile yapmaz.

Müslüman haram yemez.

Müslüman nepotizm yapmaz.

Müslüman riyasetini, makam ve mevkiini kullanarak gayr-i meşru gelir ve servet edinmez. Müslüman idareci âdil ve munsif( insaflı) olmakla yükümlüdür.

Müslüman idarecinin mal ve servet beyanı çok açık ve gerçeğe mutabık olmalıdır.

Şu Müslüman dünyasının haline bakınız:

Despotik idareler.

Milyarlarca dolarlık kara, kirli, necis, haram servetler.

Devlet ve belediye bütçelerinin hortumlanması.

Gulül gulül gulül...

Gulül nedir bilir misiniz?... Gulül, ganimet toplarken bir malı saklayıp, bildirmemek, zimmetine geçirmek demektir.

Fakihler, gulül kavramının içine beytülmal-i müslimîni soymayı, talan etmeyi, zimmete geçirmeyi de dahil etmişlerdir. Resul-i Kibriya Efendimiz (salat ve selam olsun ona) Hendek gazvesinde şehid olan bir mücahidin cenaze namazını kılmadılar. Çünkü (Peygambere mâlum olmuştu) o zat, ganimet olarak bir çift deri ayakkabı almış ve bunu gizlemişti. Daha önce de yazdım; tekrar ediyorum: İsveç, Norveç, Finlandiya Müslüman ülkeler değil ama oralarda İslam ahlakı bizden fazla.

Japonya da öyle.

Biz Müslümanız ama bizde, onlardaki kadar İslam ahlakı yok.

Şu Arap dünyasına bakınız... Şu Türk dünyasına bakınız... Şu İslam alemine bakınız... Hangi İslam ülkesinin uluslararası ahlak, temizlik ve şeffaflık notu (10 üzerinden) 5'in üzerindedir? Hiçbirinin...

Müslümanlığın kemali güzel ahlakla olur.

Resulullah Efendimiz mekârim-i ahlakı tamamlamak için gönderilmiştir.

Yalan, gıybet, tecessüs, iftira, nemmamlık hepsi haramdır.

Müslüman yalancı şahitlik etmez. Kendisinin, babasının, kardeşinin aleyhinde de olsa doğru şahitlik yapar.

Müslüman güvenilen, güvenilir insandır.

Sultan birinci Murad'ın askerleri Edirne'yi feth ettikleri zaman Rum köylüleri ormanlara kaçmıştı. Birkaç gün sonra döndükleri vakit, üzüm bağlarında dallara sarılmış çaputlar, onların içinde paralar bulmuşlardı. İslam askerleri olgun üzümlerden salkımlar koparıp yemişler, ücretini beze sarıp koymuşlardı...

Haram yiyenler haramidir.

On ülkenin Sultanı olan Emîrülmüminîn Selahaddin Eyyubî vefat ettiğinde terekesinde cenaze masraflarına yetecek şahsî parası çıkmamıştı.

Ah İslam ahlakı, vah İslam ahlakı!..

* (İkinci yazı)

Bütün Cinler İçeride

İSLAMÎ kesimin, İslamî hizmet ve hareketin içine kimler ve neler girmedi ki...

CIA girdi, MOSSAD girdi, ABD girdi; AB, Siyonizm, İsrail, Vatikan, Evangelistler girdi.

Nice insî ve cinnî şeytan girdi.

Münafıklar, müraîler girdi.

Yarı mühtediler girdi.

İbn Sebe'ler girdi.

Din ve mukaddesat bezirgânları girdi.

Patrikler, papazlar, monsenyörler, pastörler, hahamlar, zangoçlar girdi.

Allah'ın ayetlerini ucuza satanlar girdi.

Sarıklı Farmasonlar girdi.

Sürüyle casus, ajan, provokatör girdi.

Dinleri dinar, kıbleleri nisa olanlar girdi.

Mürüvvetsizler girdi.

Reformcular, dinde değişimciler, yenilikçiler, tarihselciler girdi.

Allah'ı bir Roma putuna benzetenler girdi.

Kemalistler girdi.

Eyyamcılar girdi.

İki dinliler girdi.

Kapı ardına kadar açık, giren girdi, çıkan çıktı.

Zekat uğruları girdi.

Gulül erbabı girdi.

Arsızlar hayâsızlar girdi.

Ayakta uyuyanlar girdi.

Cemaat holiganları girdi.

130 desibelle bağıran hoparlörler girdi.

Akortsuz seslerden gürültü ayyuka çıktı.

Rant yiyenler memnun, yiyemeyenler kızgın.

Muhlis mü'minler üzgün, münafıklar şad u hürrem.

İbn Sebe' orkestra şefi, çalan çalıyor, oynayan oynuyor, bir hangâme ki sormayın.

Mardin Kazımiye medresesindeki salaş köprüden papazlar ve hocalar çan ve ezan sesleri içinde geçiyorlar.

Bu gidiş Cennet'e mi, Cehenneme mi?

Beş yıldızlı lüks otelde iftar ziyafeti var. Papazlar, hahamlar, patrikler de davetli. Oh bu ne muhabbet. Çalsın çanlar, öttürülsün nefirler.

Erkeklerin dolduramadığı camileri bari taife-i nisa ile dolduralım.

Çanlar çalsın, ezanlar okunsun, diyalog var diyalog.

Zavallı Müslümanlar, siz bu günleri de mi görecektiniz?


Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi