M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Dönen Dolaplar

Dönen Dolaplar

Hiç şüphe yok ki, medyada kulağı delik nice kurt gazeteci ve yazar dönen dolapların içyüzünü biliyor ama yazmıyor, yazamıyor.

Bendeniz, dolapların bazı taraflarını onlar kadar bilmemekle beraber, bazı hassas konuları onlardan çok daha fazla, çok daha iyi biliyorum ama yazmıyorum, yazamıyorum.

Gerek basılı medyada, gerekse tv'lerde reyting maksadıyla bir hayli haber, yorum var ama bunların çok azı açık, seçik ve doğrudur.

Hani şu son zamanlarda başlıklar yapıyorlar:

Flas flaş flaş!..

Şok şok şok...

Başlık merak uyandırıyor, okuyorsunuz ama içi boş.

Şimdi "biraz" sadede geleyim:

1. Bugün Türkiye'de olup bitenleri anlamak için 1908 İkinci Meşrutiyet hareketinden itibaren olup bitenlere bakmak gerekir.

2. O tarihte iktidar Müslümanların kontrolünden çıkmış Masonların, Dönmelerin, İslam karşıtlarının eline geçmişti. Gerçi sahne dekorları aynıydı; Hilafet, Şeriat, Meşihat vs... ama kulislerdeki durum tamamen değişmişti.

3. Masonlar, Dönmeler Sultan Abdülhamid'in 33 yıl dirayetle idare ettiği büyük devletimizi on sene içinde batırdı, 1918'de Mondros'ta teslim bayrağını çekti ve elebaşıları Alman denizaltılarına binerek vatandan kaçtı.

4. Sultan Vahdettin vatanı kurtarmak için M. Kemal Paşa'yı Samsuna gönderdi, 23 Nisan 1920'de Ankara'da Büyük Millet Meclisi açıldı, Çerkes Hasan'ın başlatmış olduğu millî mücadele kazanıldı ama büyük bir kopukluk oldu. Padişah İstanbul'u terk etmek zorunda kaldı.

5. 1923'te Cumhuriyet kuruldu. Hilafet devam ediyordu. İstanbul'da Dolmabahçı sarayında son Halife Abdülmecid bin Abdülaziz Han oturuyor ve her cuma merasimle selamlığa çıkıyordu.

6. Kabine'de Şer'iye vekaleti vardı.

7. Türkiye Ortdadoğu'nun Japonya'sı olabilirdi.

8. Millî kimliğe ve millî kültüre saygılı ve bağlı çoğulcu rejim bir sene kadar sürdü ve ardından büyük bir kopukluk ve ârıza yaşandı.

9. Devlet büyük darbeler yedi, hattâ devlet olmaktan çıktı.

10. Tek partili ârıza ve kopukluk rejimi 1945'e kadar devam etti.

11. 1945'te Amerika ve İngiltere, Sovyetler Birliği'nin tehdidi altındaki Türkiye'ye baskı yapılarak ama şöyle ama böyle çok partili sözde çoğulcu bir rejime geçildi, lakin tarihî ârızaya dayanan vesayet rejimi, bütün tabularıyla, ideolojik mitolojisiyle, baskılarıyla, zulümleriyle devam ettirildi.

12. 14 Mayıs 1950 seçimlerini CHP ve Millî Şef İnönü kaybetti. Celal Bayar cumhurbaşkanı oldu. Bayar su katılmamış gerçek bir Kemalist'ti, vesayet rejimini devam ettirdi. Müslüman halkın ağzına arada bir Ezan yasağını kaldırmak, İmam-Hatip mektepleri açtırmak gibi birer kaşık bal veriliyordu. Türk Ceza Kanunu'ndaki 163'cü madde terörü ise devam ediyordu.

13. 27 Mayıs'ta ordu darbe yaptı, halk oyuyla seçilmiş olan Demokrat Parti iktidarı tepetaklak edildi. Koyu, radikal, tepeden inme, faşist, amansız Kemalist sistem hakimiyeti tekrar ele geçirmişti.

14. 1960 darbesinden sonra millî kimliğe, millî kültüre, insan haklarına, adalete az çok taraftar sivil iktidarlar; darbelerle, tehditlerle, baskılarla, silah gücüyle sindirildiler, alaşağı edildiler.

15. Nihayet AKP askerî vesayet rejimine son vermek, halk oyuyla gelen ve giden sivil iktidar rejimi kurmak için harekete geçti. Hayli başarılı oldu ama ortaya vahim tablolar çıktı.

16. Düzen veya sistem temizliğini ve şeffaflığını yitirmiş, ülke genel, yaygın ve yoğun bir kokuşma içine düşmüştü. İdealizm ikinci plana atılmış, rantçılık birinci plana çıkmıştı.

17. Adaleti, insafı, doğruluğu ve dürüstlüğü, hakkaniyeti, temizliği, mürüvveti esas alması gereken İslamî harekete gölge düşürülmüştü.

18. Her sahada arivizm ve arivistler görülüyordu.

19. Türkiye'de mevcutları bir buçuk milyon olan Kripto Yahudiler hakimiyetlerini ve rantlarını öyle kolay kolay bırakmak niyetinde değildiler.

20. Sayıları bir buçuk milyon dolayında olan Kripto Ermenilerin bir kısmı da Kürt kozunu kullanarak Türkiyeyi parçalamak, 1915-18 yılları esnasında kaybolmuş olan Ermeni nüfusunu tekrar Anadolu coğrafyasına getirmek istiyorlardı.

21. CIA, MOSSAD, ABD, İsrail, Haçlı mihver ve mihraklar, beynelmilel Siyonizm Türkiye'deki dehşetli satranç turnuvasına dahil olmuşlardı.

22. Genellikle kırsal kesim kültürüne sahip ve son derece parçalanmış ve bölünmüş Müslüman kesimin içine; gerek içteki vesayetçiler, Dönmeler, Kriptolar, gerekse dış dünyadaki İslam karşıtı güçlü lobiler ajanlar, casuslar, Lawrence'lar, istihbaratçılar, provokatörler sokmuşlardı. Türkiye bir cadı kazanına dönmüştü.

23. Satranç gittikçe çetrefilleşiyordu.

24. Türkiye'de konvansiyonel devlete paralel olarak başka derin devletler de vardı ve bunların bazısının gücü, konvansiyonel devleti sarsacak hale gelmişti.

25. Yirminci asırda Akdeniz çevresinde üç Yahudi devleti kurulmuştu.

26. Bağımsız Kürdistan adı altında, Irak'ın kuzeyinde Yahudi hakimiyetinde bir devlet kurulmak isteniyordu..

27. Türkiye İsrail için hayatî öneme sahiptir. İsrail ve Siyonizm Türkiye'yi elinden kaçırırsa ayakta duramaz, devam edemez.

28. Türkiye bir İslam ülkesidir. Türkiye'nin dominant unsuru Müslümanlardır. Türkiye kültürü ve kimliğinin ana faktörü İslam'dır. İdealistliği ve mücahitliği bırakıp müteahhit ve rantçı olan birtakım sahte İslamcılar, Türkiye İslamlığına en büyük darbeyi vurmuştur.

29. 1908'te başlayan, 1924'teki büyük kopuklukla büsbütün kızışan dehşetli satranç turnuvası devam ediyor. Askerî vesayetçiler ile sivil idare taraftarları... Resmî ideoloji faşistleriyle temel insan hakları taraftarları... Kemalistler ile İslamcılar... Eyyamcılar, rantçılar, arivistler... Kripto Yahudiler, dönmeler, Kripto Ermeniler... Mücahitler müteahhitler...

30. Yirmi dokuz madde yazdım ama çok konuları yazmadım, yazamadım. Yine de yazdıklarım dikkatle okunursa çok şey öğrenilebilir.

31. CIA, ABD, MOSSAD, İsrail, Siyonizm, vahşi kapitalizm, vahşi liberalizm, Selanik Dönmeleri, Kripto Yahudiler, Kripto Ermeniler, Haçlılar, Evangelistler, arivistler, sâbık mücahitler, lâhik müteahhitler, Moiz Kohen'ler, Tekin Alp'ler, dehşetli ve efsânevî kara ve kirli servetler, dönen dolaplar, akan âblar, patrikler, papazlar, monsenyörler, hahamlar, düzinelerle güçlü lobi, büyük büyük cemaatler, siyasete ve ticarete gark olmuş bazı tarikatlar...

Sultan Abdülhamid zamanında Türkiye çok büyüktü. Devlet sarsılmıştı ama yine bir ucu Adriyatik denizine, bir ucu Trablusgarp Fizan çöllerine, başka bir ucu Yemen'e uzanıyordu. Bağdad'ta, Basra'da, Haleb'de, Şam'da, Mekke ve Medine'de, Taiz'de, Selanik'te, Yanya'da, İşkodra'da, Rodos'ta, Midilli'de ve daha nice beldelerde, vilayetlerde Türk bayrağı dalgalanıyordu.

İslam düşmanları bu büyük devleti birtakım iki kimlikli taşeronlara yıktırdılar.

Aradan hayli zaman geçti, köprülerin altından hayli âblar aktı.

Eskiye göre çok küçülmüş olan bugünkü Türkiyeyi de artık büyük buluyorlar ve parçalamak, bölmek, küçültmek istiyorlar.

Bunun için de birtakım taşeronları vazifelendirmişlerdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi