M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Müslümanları Kimler Aydınlatıp Uyaracak?

Müslümanları Kimler Aydınlatıp Uyaracak?

Müslümanları uyarmak vazifesini, benim ve yalnız kalmış öteki hizmetkarların zayıf omuzları taşıyamaz.

Bu vazifeyi öncelikle, yapabildiği yere kadar Diyanet yapmalıdır.

Sonra icazetli ulema, fukaha ve müftüler.

Onlardan sonra Ehl-i Sünnet ilahiyatçılar.

Milyarlarca dolarlık bütçelere ve gelirlere sahip Sünnî cemaatler, tarikatler.

Zengin Müslüman gazeteler ve televizyonlar.

Evet Müslümanlar uyarılmalıdır, aydınlatılmalıdır, bilgilendirilmelidir.

İslamî, Kur'anî, Nebevî ölçüler ve hükümler ışığında bugünkü düzen ve sistem nasıl bir düzendir?

Bu düzene iyi demek caiz midir?

Eskisine göre daha iyidir demek caiz midir?

Müslümanların başına bir İmam-ı Kebir getirilmesi meselesi konusunda halk şuurlandırılmalıdır.

Müslümanlara Ümmet kavramı, değeri anlatılmalı ve ümmetleşmeleri sağlanmalıdır.

İslamî kurtuluşun, güçlü ve yaygın İslamî eğitimle olacağı anlatılmalıdır.

Dini bozmaya, sulandırmaya, mıncıklamaya yönelik reform, yenilik, değişim, Protestanlaştırma, Fazlurrahman cereyanları çürütülmelidir.

Halk kütleler halinde beş vakit namaza ve cemaate davet edilmelidir.

Başörtüsünün (İngiltere'de olduğu gibi) eğitimde, adliyede, resmî dairelerde ve kamu alanlarında serbest olması için etkili faaliyet yapılmalıdır.

Halk zekat konusunda uyarılmalıdır.

Toplumu yıkacak hale gelen israf, lüks ve sefahat belasıyla müessir (etkili) bir şekilde mücadele edilmelidir.

Müslümanlar din sömürüsü konusunda uyarılmalıdır.

Cemaat, hizip, fırka, grup fanatizmi, militanlığı ve holiganlığı konusunda Müslümanlar uyarılmalıdır.

Dinî hizmet ve faaliyetler için her yıl toplanan milyarlarca dolarlık hayır paralarının çarçur edilmesi, verimsiz sahalara harcanması konusunda halk uyarılmalıdır.

Bütün dinî cemaatlerin, vakıfların, tarikatların, hizip ve fırkaların, dernek ve vakıfların bir federasyon veya konfederasyon çatısı altında birleşmeleri için propaganda yapılmalıdır.

Müslüman halk dini içten yıkmak ve yıktırmak için sinsice faaliyet gösteren ajanlar, casuslar, provokatörler, İbn Sebe'ler, Kriptolar konusunda uyarılmalıdır.

Bu memlekette her yıl din için milyarlarca dolar toplanıyor ve bu gibi hizmetler, uyarılar, aydınlatmalar yapılmıyorsa ortada çok vahim bir vazife ihmali var demektir.

İslam müjde ve uyarı dinidir.

Halkı müjdelemek, uyarmak vazifesiyle vazifeli olanlar, bunu yapmak için yeterli hürriyet ve imkana sahip bulunanlar, bu temel hizmeti yapmazlarsa sorumlu olurlar.

* (İkinci yazı)

Lisan ve Düşünce

BİR Türkiyeli hangi lisanla düşünür? Türkçeyle... Lisanı nasılsa, o şekilde düşünür.

1. Birkaç yüz kelimelik sokak, çarşı pazar, günlük iletişim Türkçesiyle düşünüyorsa düşüncesi sığdır, güdüktür, şifahî düşüncedir.

2. Binlerce kelimeden, terimden, tabirden oluşan zengin edebî ve yazılı Türkçeyle düşünüyorsa düşüncesi derindir.

3. En büyük klasik Türk edîbi Fuzulî'yi okuyan, anlayan, bu kıraatten zevk ve haz alan bir Türkçe bilir ile, Fuzulî'nin o harika şiirleri kendisine Çince veya Eskimoca kadar yabancı olan sözde Türkçe bilir biri eşit olabilir mi?

4. Lisede okuyup diploma almak başka, o lisenin vasıflı bir lise olması ve diploma verdiği gençlerin kültürlü ve tahsilli olması başkadır.

5. Bir ülkeyi, bir halkı, bir devleti okulları, eğitim sistemi yükseltir veya alçaltır.

6. 1928'den önce basılmış Türkçe kitapları okumasını öğretmeyen bir eğitim sistemi sizce sağlıklı mıdır?

7. Bundan 90-100 yıl önce sade Türkçeyle yazılmış kitapları okuyup manasını anlayamayan bir lise mezunu okumuş mudur, yoksa mürekkep cahil midir?

8. En basit, en sade, en kolay anlaşılan Türkçeyle yazmış olan Ömer Seyfeddin'in kitaplarının defalarca sadeleştirilmiş olması bir kültür faciası, bir dil kıyımı, bir cinayet değil midir?

9. İstanbul Üniversitesi'nin Beyazıt'taki anıtsal ana kapısı... Üstünde ortada mermer üzerine hâkkedilmiş büyük bir Türkçe kitabe var. Altından geçen üniversite mensupları bu levhayı okuyamıyor... Böyle bir rezalet ve kepazelik dünyanın neresinde görülmüştür.

10. Bir ülke düşününüz ki, orada bin yıldan fazla kullanılmış olan yazı yasaklanmış, o yazı ile yayın yapılamıyor, peşpeşe nesiller cahil ve okuyamaz yetiştirilmiş. Bu ülkenin kültüründe, lisanında, düşüncesinde bel kıran bir kopukluk olmadığını kim iddia edebilir?

11. Yine bir ülke düşününüz ki, lisanı kasıtlı olarak ve zorbaca sadeleştirilmiş, o lisana mal olmuş yüz binden fazla kelime, terim ve tabir atılmış, çok zengin ve derin edebî lisan arılaştırılmak bahanesiyle kuşa, sade suya tiride çevrilmiş. Böyle bir ülkede millî kimliği, millî kültürü, sağlıklı düşünceyi kurmak, yaşatmak, yükseltmek, geliştirmek mümkün müdür?

12. Halkının bir kısmının yuh be, amma da kral be, aha oha, uy uy uy gibi argo ünlemlerle, böğürtülerle meram anlatabildiği bir ülkeyi sadece otoyollar, gökdelenler, hızlı tranlar kurtarabilir mi?

(Türkiye Müslümanlarına hitap ediyorum: Türkçeniz ne kadarsa o kadar Müslüman olabilirsiniz...)

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi