M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Ağlayacağımıza Keyif Çatıyoruz

Ağlayacağımıza Keyif Çatıyoruz

Muhterem kardeşim...

Sizi uyarmama izin veriniz...

Din, iman, Şeriat, ahlak elden gitmiş ve biz boş faniliklerle, lükslerle, israflarla, gafletlerle, keyif çatmakla vaktimizi ve ömrümüzü heba ve ziyan ediyoruz.

İslam nizamı olsa bile israf haram iken, bozuk bir düzen ve sistemde israflı ve lüks bir hayat sürmek korkunç bir cinnettir, kat kat katmerli bir deliliktir, beyinsizliktir.

Allahtan hakkıyla korkan, Peygamberi (Salat ve selam olsun ona) hakkıyla seven ve onun yolundan giden, Kur'an'ı rehber ve imam edinen akıllı ve ferasetli bir Müslüman şu fitne ve fesat devrinde israf ve lüks azgınlığına kapılmaz.

Ne kadar çok gülüyoruz... Kendi halimize, Müslümanların haline, insanlığın haline ağlayıp durmamız gerekmez mi?

Âhir zaman alameti olarak müzeyyen camiler inşa ediliyor ama içlerinde cemaat yok.

Sen yoksa Cuma kalabalıklarını cemaat mi sanıyorsun?

Müslüman bir toplumun hali camilerdeki sabah namazı cemaatinden anlaşılır.

Sabahları camilere git ve şu Ümmetin ne hallere düştüğünü anla.

Çoğumuzun cehalet mazereti yoktur.

Okullara git ve çocuklarımıza, gençlere, yeni nesillere neler okutulduğunu ve öğretildiğini dehşetle gör

Resmî din dersleri mi?.. O dersin kitaplarını al ve onların nasıl bir aldatmaca olduğunu gör, anla.

Cuma ezanı okununca camiye biraz geç git ve sokaklara, caddelere, toplu taşıma araçlarına, lokantalara, dükkânlara, kahvelere bak... Karınca yuvası gibi insan kaynadığını göreceksin.

Evet din, iman, Şeriat elden gitmiş ve biz bu felaket içinde lüksle, israfla, gafletle ömür tüketiyoruz.

İmkânı olan nicemiz vur patlasın çal oynasın.

Oh kekah!...

Hâlbuki şimdi ağlamak zamanıdır.

Şimdi gayrete gelmek zamanıdır.

Şimdi titremek ve aslımıza dönmek zamanıdır.

Böyle bir devirde gaflet, keyif, zevk u sefa, israf ve lüks manevî bir ölümdür.

(İkinci yazı)

Osmanlı İslam Anlayışı ve Uygulaması

Osmanlı devleti zamanındaki İslamî anlayış, uygulama, dinî ve dünyevî konulardaki fetvalar mı doğrudur; yoksa laik cumhuriyet devrindekiler mi?

Zerre kadar şüphe ve tereddüde mahal yoktur ki, Osmanlı devrinin:

1. İslam anlayışı.

2. İslam'ın hayata uygulanışı.

3. O zamanda verilmiş fetvalar doğrudur, isabetlidir.

Soru: Cumhuriyet devrindeki fetvaların hepsi yanlış mıdır?

Cevap: Hepsi yanlış değildir. Osmanlının İslam anlayışına, uygulamasına, fetvalarına uygun olanlar doğrudur, aykırı olanlar yanlıştır.

Soru: Osmanlılar zamanında dinî konularda yanlışlık yapılmış mıdır?

Cevap: Esasa, temele, usûle ait hiçbir konuda yanlışlık yapılmamıştır.

Osmanlı devleti, Tanzimat'a kadar bir din devletiydi. Tanzimat'tan sonra da 1922'de batıncaya kadar İslam'a ve Şeriata bağlı kalmıştır.

Osmanlının İslamî özellikleri nelerdi:

1. Ehl-i Sünnet ve Cemaate bağlıydı.

2. Şeriat esastı.

3. Şeriata bağlı ve uygun olmak şartıyla tasavvuf ve tarikat vardı.

4. Beş vakit namaz uygulamasına çok dikkat ediliyordu. Vak'anüvis Lütfi tarihinde, Sultan İkinci Mahmud Han'ın bütün valilere irade göndererek, Müslümanların beş vakit namazı camilerde cemaatle kılmalarını emr ettiği yazılmaktadır. Bütün okullarda ve kışlalarda beş vakit namaz cemaatle kılınırdı. Halkın yüzde 95'i musalli idi.

5. Bütün İslam kadınları tesettürlü idi. Bir tek Müslüman kadın bile açık gezemezdi. Hacı Zihn-i Efendi merhum Nimet-i İslam adlı kitabının münakehat kısmında "Ben gençliğimde gayr-i Müslim Osmanlı hanımlarının da tesettürlü olduğu zamana yetiştim" diye yazmaktadır.

6. Osmanlılar Avrupa kanunlarına benzer kanunlar yapmışlardır ama bunlarda Şeriata aykırı hükümler olmamıştır.

7. Bütün Osmanlı mekteplerinde mecburî din dersleri vardı ve bunlarda İslam aslına uygun şekilde öğretilirdi.

8. Osmanlı ordusunun alaylarında müftüler, taburlarında imamlar vardı. Savaş gemilerinde de sarıklı ulema vazife görürdü.

Osmanlı Hilafetinin bir İslam devleti olmadığına dair Vehhabîlerin iddiaları asıldan ve esastan mahrum hezeyanlardır.

Cumhuriyetin ilan edildiği 1923 yılında İstanbul Dolmabahçe sarayında, Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiş bir Halife-i Müslimîn vardı, Kabinede Şer'iye vekili bulunuyordu. Hafta tatili cumaydı. Mahkemelerde Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye'ye göre hüküm veriliyordu. Lakin kısa bir zaman sonra İslam'a cephe alındı ve Sünnî çoğunluğun temel hak ve hürriyetleri ihlal edildi. Günümüzde, birtakım Kemalist ve reformcu ilahiyatçılar Ehl-i Sünnet Müslümanlığına uymayan saçma sapan ictihadlar yapmakta, bozuk fetvalar vermektedir. Bunların hepsi de Osmanlı İslam anlayışına ve uygulamasına zıttır.

Ehl-i Sünnet mensubu kardeşlerime isimlerini sayacağım ve onlar gibi olan Sünnî ulemaya tâbi olmalarını, onların görüş ve fetvalarını kabul etmelerini âcizane ve naçizane tavsiye ederim:

1. Son Şeyhülislamlardan Tokatlı Mustafa Sabri Efendi hazretleri.

2. Ders Vekili (Şeyhülislam yardımcısı) Düzceli Zahid el-Kevserî.

3. Arap Osmanlı ulemasından Yusuf İsmail en-Nebhanî hazretleri.

4. Mekke-i mükerreme Şafiî reisüluleması Zeyni Dahlan hazretleri.

5. Sultan Abdülhamid hazretlerinin şeyhlerinden Halepli Ebu'l-Huda es-Sayyadî er-Rufaî hazretleri.

6. Hacı Zihni Efendi hazretleri.

7. İcazetli dersiam hâtemülfukaha Erzurumlu Ömer Nasuhi Bilmen hazretleri.

8. Bulgaristanlı Ezherî Ahmed Davudoğlu hazretleri.

Ve onlar gibi geçerli icazetlere sahip diğer, ulema, fukaha ve meşayih.

Görüşleri, fikirleri, İslam'ı anlayışları, fetvaları bu muhterem zevata aykırı ve ters düşen zamanın naylon müctehidlerine ve müftülerinin asla kulak asılmamalıdır.

Dinimiz, Kur'anımız, Peygamberimizin Sünneti re'y ve heva ile yorumlanamaz, açıklanamaz.

İslam'ın birinci kaynağı Allahın kitabı Kur'andır.

İkinci kaynak Sünnettir. Kur'an Sünnet ile açıklanır ve tefsir edilir.

Üçüncü kaynak icmâ-i ümmettir. Bir konuda icmâ varsa, o icmaya aykırı görüşler, ictihadlar, fetvalar yanlıştır.

Farmason taqiyyeci Afganî'nin metodu Osmanlı Sünnî İslam anlayışına uymaz.

Hülefa-i Râşidîn devrinden sonra Kur'ana ve Sünnete en uygun, en fazla yaklaşmış İslamî uygulama Osmanlı uygulamasıdır.

Osmanlı uygulaması Emevî, Abbasî, Fatimî, Büveyhî ve daha nice uygulamadan daha üstündür.

Osmanlının hataları olmuş mudur? Olmuştur ama yukarıda beyan ettiğim üzere esasta, temelde, usûlde olmamıştır.

Netice ve özet: Cumhuriyet devrindeki fetvaların, icraatın, anlayışın Osmanlıya uygun olanlarını kabul ederiz, olmayanlarını reddederiz.

Ehl-i Sünnet dairesinde olan ilahiyatçılara hürmet ederiz, ellerlinden öperiz.

Ehl-i Sünnet müftülere saygı gösteririz.

Reformcu, yenilikçi, laikçi, Kemalist, değişimci, Fazlurranhmancı, ligt/ılımlı İslamcı, BOP'çu, Afganîci, Abduhçu, Reşid Rızacı ilahiyatçılardan uzak dururuz.

Osmanlı padişahları ve halifeleri içinden bir tek dinsiz çıkmamıştır. Sultan Beşinci Murad Mason olmuştu, tahta çıktıktan kısa bir müddet sonra delirdi, hal' edildi, yerine diyanetperver, hâdim-i Şeriat-ı Garra-i Ahmediyye Sultan Abdülhamid-i Sanî hazretleri geçti.

Müslümanların Halifesi, Osmanlıların hakanı olan o muhterem zat Galatasaray Mekteb-i Sultanîsinde bile bütün Müslüman öğrencilere beş vakit namazı cemaatle kıldırtmıştır... Kadınları İslamî tesettüre sokmuştur...

18.03.2012

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi