M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

İslam’a Açılan Savaş

İslam’a Açılan Savaş

Bu ülkede yakın tarihte İslâm’a ve Müslümanlara karşı büyük düşmanlıklar, saldırılar, suikastlar, hıyanetler yapılmıştır.

* Birincisi: İslâm büsbütün kaldırılmak, halk Protestan yapılmak istenmiştir. Merhum Kâzım Karabekir Paşa buna karşı çıkmış, halk bizi parçalar demiştir. 1950’li yıllarda merhum üstad Eşref Edib beyin yayınladığı Sebilürreşad dergisinde bu konu ile ilgili bir yazı okumuştum. (Sebilürreşad’ın Latin alfabesi ile çıkan 15 ciltlik koleksiyonunun endeksi yapılmış ve basılmıştır. Arzu edenler zikr ettiğim makalenin bibliyografik künyesini orada bulabilir.)

* İkincisi: İslâm büsbütün kaldırılamazsa, dinde reform yaparak onu bozmak, tahrif etmek istemişlerdir.

* üçüncüsü: Din eğitimi veren bütün okulları, fakülteleri kapatmışlar ve Müslümanları cahil bırakmak istemişlerdir.

* Dördüncüsü: Dini, dinî müesseseleri oligarşik düzenin baskısı ve kontrolü altına almışlar; din, inanç, vicdan, inandığı gibi yaşamak hürriyetini son derece kısıtlamışlardır.

* Beşincisi: Onbinlerce tarihî camiyi, medrese binasını, vakıf malını satmışlar, kiraya vermişler, yıkmışlar, tahrip ve yok etmişlerdir. (Yakın Tarihte Cami Kıyımı adlı kitabımda bunların bir kısmı yazılıdır.)

* Altıncısı: İslâm’ı cepheden saldırarak yıkamayacaklarını anlayınca 1950’lerde “Biz bu işi mihraptan halledeceğiz” diyerek dini içinden çökertmek için şeytanî planlar yapmışlardır.

Zamanımızda maalesef Müslüman postuna bürünmüş birtakım kötü niyetliler ve sapıtmışlar dini bozmak, tahrif etmek ve Müslümanları şaşırtıp sapıtmak için gece gündüz çalışıyor.

(1) “İslâm tek hak din değildir, öteki dinler de haktır. Onların mensupları da cennete girecektir. üç ibrahimî din vardır...” diyorlar. Onların bu söyledikleri Kur’an’a, Sünnete, icmâya aykırıdır. Apaçık bir gerçeği “örtmek”, gizlemek ve inkar etmektir.

(2) Bu fesat komitaları işi o kadar azıtmışlardır ki, toplantılarda mevlit ve ilahî okuduktan sonra Hıristiyan âyini yaptırıyorlar ve ardından birtakım bedbaht Müslümanları Tevhid dininden Teslis dinine geçiriyorlar. öyle ya, nasıl olsa hepsi cennete girecek değil mi?

(3) İlahiyat fakültelerinde öyle öğretim görevlileri vardır ki, İslâm’da tesettür diye bir şey yoktur. Başını örtmek bize Yahudilikten geçmiştir diyecek kadar aykırı görüşler ileri sürebiliyor.

(4) Son otuz yıl içinde, zındık komitalarının teşvik ve yönlendirmesi ile mezhepsizlik, fıkıh düşmanlığı almış yürümüştür.

(5) Birtakım yarı cahiller Sünnet’i ve hadîsleri darbeliyor, onlara uyan bazı zır cahiller de şaşkınlık ve sapıklık gayyalarına düşüyor.

(6) İslâm tarihinde bunca eimme-i müctehidîn, büyük fukaha, allâme, gerçek ulema, meşayîh, kâmil mürşidler, sâlihler, gavslar, kutublar varken; bazı ilahiyâtçılar Müslümanlara rehber, kurtarıcı, önder olarak Afganî, Abduh, Reşid Rıza gibi farmasonları, bozuk ve bulaşık kimseleri gösteriyor.

İslâm, Kıyamet’e kadar Allah’ın koruması altındadır. Binaenaleyh bizim dinimiz bundan önceki dinler gibi tahrif edilemez. Kur’an inzal edildiği şekilde elimizdedir. Resulullah Efendimizin mütevâtir, sahih hadîsleri elimizdedir.

İslâm dinini değiştirmek, reforme etmek, bozmak isteyenler, ana yoldan ayrılmış fırkalar olarak kalırlar, dini bozamazlar, Müslümanların çoğunluğunu sapıtamazlar. Peşlerine takılmış olanlar sapıtır ancak.

Bir Müslümanı, İslâm dininden çıkartıp başka bir dine sokan kimsenin kendisi de küfre düşmüş olur.

Son otuz kırk yıl içinde bu memlekette yüzlerce bozuk fırka (firak-ı dalle) ortaya çıktı. Yazık ki, bunları inceleyip ilmî kitaplar yazacak kudretli kelam uleması yok.

Dinde reformcular... Dinde değişim taraftarları... üç ibrahimî din vardır, üçü de haktır diyenler... Ehl-i Kitab’ı cennete sokanlar... Bir kısım Kur’an ayetleri ve sünnet hükümleri tarihseldir, bu devirde geçerli değildir diyen Fazlurrahman fırkası... Mason Afganî’yi pîr ve mürşid kabul edenler... Mealciler... Ben de Müslümanım ama Şeriat’a karşıyım diyen akıl ve mantık fukaraları...

Hakikî tarikatları tenzih ederek söylüyorum: Maalesef ortaya bozuk tarikatlar da çıkmıştır.

İslâm’ı bozmak, tahrif etmek isteyenler bu işi niçin yapıyorlar?

Elimizde belge yok ama hariçteki birtakım zendaka ve fesat komitaları bu iş için yüz milyonlarca dolar para harcıyormuş.

Samimî, ihlâslı, temiz, tavizsiz Ehl-i Sünnet Müslümanlarına korkunç bir düşmanlık, kin ve nefret besleyenler, birtakım bozuk fırkaları el üstünde tutuyor ve onlara her türlü yardım ve desteği veriyor.

Zındıklar, onlarla işbirliği yapanlar. İslâm’ı bozup tahrif etmeye çalışanlar nereye gidiyorlar? Onlara sorarsanız cenneti garantilemişlerdir. Haçlı zünnarlı kıssislerle, kippalı zülüflü hahamlarla cennetin baş köşesinde keyif süreceklerini sanan bu gafillere, tuttukları yolun onları Ateş’e götürdüğünü nasıl anlatacağız?

Sevgili Müslümanlar!.. Dinden, Kur’an’dan, Sünnetten, fıkıhtan, dinimizin müttefakun aleyh ahkamından en ufak bir tâviz (ödün) bile vermeyelim. Dini olduğu gibi, bütünüyle koruyalım. Reformculuktan ateşten kaçar gibi kaçalım.

Hangi fırkadan olurlarsa olsunlar din sömürücüleri, din bezirganları, mukaddesat tacirleri çok kötü bir yoldadır.

Onların tuzaklarına düşmeyelim. Onlarla, yasal sınırlar içinde, en ufak bir fitne ve fesat bile çıkartmadan, en güzel ve uygun şekilde mücadele edelim.

Allah katında tek hak ve geçerli din İslâm’dır. Bu, Kur’an’la, Sünnetle, icmâ ile sabit temel bir gerçektir. Dinimiz, hak olmakta müşâreket (ortaklık) kabul etmez.

İslâm dini, BüTüN Peygamberleri (aleyhimüsselam) kabul eder.

İslâm dini, daha önce gönderilmiş olan BüTüN kutsal kitaplara inanmayı emr eder.

Hz. İsa’yı reddedenler Müslümanlarla bir olamaz.

Hz. Muhammed’i inkar edenler Müslümanlarla bir olamaz.

Kur’an’ı inkar edenler Müslümanlarla bir olamaz.

Kur’an bir bütündür. Onun bir parçasını veya bir kısmını inkâr eden tamamını inkâr etmiş gibi olur.

Birtakım câhilleri irtidat (dinden çıkartanlara) ve tanassur ettirenlere yazıklar olsun!

Para, benlik, riyaset hırsı, şöhret cinneti, fırka fanatizmi, cemaat asabiyeti birtakım kişilerin gözlerini nasıl karartmış...

Aman sevgili Müslümanlar, onların tuzaklarına düşmeyiniz. Ehl-i Sünnet dairesi içinde ayaklarınızı sımsıkı yere basarsanız (sâbit-kadem olursanız) selâmette kalırsınız.
Yazarımız Mehmet Şevket Eygi Bey’in yazısı teknik bir arızadan dolayı elimize ulaşmamıştır.Bu yazı 28.08.2007 tarihinde yayınlanmıştır.


Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi