M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Çok Faydalı Beyannameler

Çok Faydalı Beyannameler

Yirmi beş kadar büyük İslamî cemaatin, tarikatın, hizip ve fırkanın hocaları ve kurmayları bir araya gelseler ve (mesela) beş vakit namaz konusunda halka hitaben müşterek bir beyanname metni hazırlasalar. Sonra bunu Müslüman gazetelerde ve (yayınlamayı kabul ederlerse) çağdaş gazetelerde tam sayfa olarak yayınlatsalar. Acaba bir faydası olur mu?

Bendeniz, beyanname metni iyi hazırlanırsa çok faydalı ve etkili olacağına inanıyorum.

Bu beyannameyi okuyan yüz Müslüman'dan biri namaza başlasa, yekûn olarak 700 küsur bin kişi İslam'ın temel ibadetini yerine getirmeye başlamış olur. Ne büyük fütuhat!

Böyle bir beyannamede farz namazların (şer'î özürler dışında) cemaatle kılınması konusunda da halk uyarılacağı için camilerdeki Müslüman sayısı da artar.

Namaz bütün Müslümanların müşterek (ortak) değeridir. Hangi meşrepten olursa olsun her Müslüman namazla mükelleftir.

Soruyorum:

Ülkemizdeki İslamî cemaat ve tarikatların yirmi beşi niçin bu konuda bir araya gelmiyor?

Bunlar niçin namaz konusunda ortak bir bildiri yayınlamıyor?

Böyle bir şey yasak mıdır?

Yakın tarihimizdeki karanlık ve zulümlü diktatörlük devrinde böyle bir şey yapılamazdı.

Lakin bugün (yüzde yüz olmasa da) geniş bir hürriyet vardır ve böyle bir teşebbüs hayata geçirilebilir.

Böyle bir bildiri yayınlansa savcılar kimseyi çağırıp sorgulamaz.

Peki, namaz konusunda niçin yirmi beş kadar Hoca, Hocaefendi, Şeyh Efendi, Hazret, Muhterem, Üstad bir araya gelmiyor?

Bazı cemaatler papazlarla, patriklerle, hahamlarla, monsenyörlerle beş yıldızlı içkili lüks mekânlarda bir araya gelebiliyor, muhabbet ve neş'e içinde yemek yiyor, çay içiyor, sohbet ediyor da Müslüman rüesa niçin hayırlı konularda bir araya gelemiyor?

Bendeniz namazı örnek olarak verdim. Buna benzer başka beyannameler de hazırlanabilir.

Tashih-i itikad beyannamesi.

İslam ahlakı beyannamesi.

Başta seks azgınlıkları olmak üzere çeşit çeşit fuhşiyyatı protesto beyannamesi.

Böyle beyannameler bir tür emr bi'l-mâruf ve nehy 'ani'l-münker hizmeti olur.

Bu gibi beyannamelerden şer çıkmaz, hayır meydana gelir.

Beş vakit namazın kılınması, hür ve mukim erkelerin farz namazları cemaatle kılması, itikadın tashih edilmesi, iyiliklerin teşvik edilmesi, kötülüklerden nehy edilmesi, güzel ahlakın topluma hakim olması... Bunlar ne güzel şeyler...

Müslümanlar bu konularda niçin birleşmezler, bir araya gelmezler, bunu bir türlü anlayamıyorum.

İşte yeni bir Ramazan yaklaşıyor. Her yıl olduğu gibi basmakalıp pek sıradan şeyler yapılacak. Çörek otlu ve susamlı Ramazan pideleri... Ramazan etkinlik ve şenlikleri... İftar çadırları... Çadırların kapılarında "Bu akşam iftar yemeği, Karun kadar zengin Hacı Filanca bey tarafından verilmektedir" levhaları... Minarelerde mahyalar... Kadir gecesi göklere renkli fişekler atılması... On bir ay İslama ve Müslümanlara çatan gazetelerin Ramazan sayfaları yayınlaması... Bir kısım halk teravih namazı kılarken, bazı mekânlarda vur patlasın çal oynasın Ramazan eğlenceleri...

Sonra ne olacak?.. Ramazanda biraz artan cemaat, bayramdan sonra kaybolacak. Eski tas eski hamam.

Ah halkı uyaracak, ah Müslümanları hayırlı işlere, sâlih amellere davet edecek, ah iyiliği destekleyecek, kötülüğü köstekleyecek, ah toplumu ıslah edecek beyannameler.

Kimler bir araya gelip de yazacak bunları?

* (İkinci yazı)

Zekât Kimlere Verilebilir?

1. Şer'an zengin sayılan Müslümanların vermeleri farz olan zekâtın kimlere verileceği Kur'an-ı Kerim'de çok açık ve seçik olarak bildirilmiştir.

2. Kur'ana göre (Tevbe sûresi, 60) zekat şu sekiz sınıfa verilir, verilmelidir: *Müslüman fakirler... *Müslüman miskinler... *Zekat âmilleri, yani İslam devletinin/Hilafetin zekat toplama memurları... *Müellefe-i kulûb, yani kalpleri İslam'a alıştırılacak/ısındırılacak olanlar... *Mükâtebler, yani hürriyetlerine kavuşturulacak köleler... *Borçlular... *Allah yolunda cihad edenler... *Yol oğulları, yâni sıkıntıya düşmüş yolcular... (İslam güçlendikten sonra müellefe-i kulûba zekât verilmemiştir... Zamanımızda köle olmadığı için bu madde de uygulanmamaktadır... İslam devleti/Hilafet olmadığı için zekât âmili yoktur... Geriye beş sınıf kalmaktadır.) Zekât canının istediği, keyfine göre, rasgele verilmez; Kur'ana, Sünnete, icmâya dayanan fıkıh kitaplarındaki hükümleri göre verilir.

3. Zekât gerçek şahıslara verilir... Hükmî şahıslara (tüzel kişilere) verilmez.

4. Zekât olarak verilen paranın veya malın mülkiyetinin, zekâtı veren tarafından, alacak olana temlik edilmesi, onun da temellük etmesi gerekir.

5. Fıkhımıza göre cami yapımı ve diğer hayır işleri için zekât verilemez.

6. Bazı dinî veya gayr-i dinî cemaatler, tasavvuf tarikatları, hayır dernekleri, Çocuk Esirgeme Kurumu, Hava Kurumu, Kızılay zekât toplayıp, bu zekâtları başka gelir ve yardımlarla birlikte bütçelerinde havuzlayıp, çeşitli işler için kullanırlarsa fıkıh kurallarını çiğnemiş olurlar.

7. Zekat, ihtiyacı olan mücahid fi sebilillah olanlara verilebilir ama mücahid kelimesi e'amm (en geniş manasıyla) ve mecazî mânada ele alınmaz. Mesela: Müslüman bir gazeteci İslam'ı savunan yazılar yazdığı için bir tür cihad yapmaktadır, o da mücahiddir gibi geçersiz gerekçeler ve bahanelerle zekât alamaz, ona zekât verilemez.

8. Bir kimse zekâtını eşine, babasına, dedesine, anasına, ninesine, oğullarına, kızlarına, bunların çocuklarına, torunlarına veremez.

Resulullah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) amcaları Hz. Abbas ile Harîs'in çocuklarından ve torunlarından ve Hz. Ali ile kardeşleri Âqil ve Cafer'in zürriyetinden olan Beni Haşim'e zekat verilmez.

9. Zekât gayr-i Müslimlere verilmez. Müslümanlar zimmetlerinde olan gayr-i Müslimlerin fakir ve muhtaçlarına, zekât dışında yardım ederler.

10. Zekâtını Kur'ana, Sünnete, fıkha, Şeriata uygun şekilde vermeyen, bunlara aykırı şekilde veren kimse zekât vermemiş olur, üzerinden zekât borcu düşmüş olmaz.

11. Zekât konusunda şazz görüşlere; Kur'ana, Sünnete, icmâ-i ümmete aykırı geçersiz ictihadlara ve fetvalara itibar edilmez.

12. Yakın tarihimizde tek parti diktatörlüğü, hem İslam ile savaşmış, hem de devlet halka zekât zarfları dağıtarak gayr-i meşru şekilde zekât toplatmıştır.

13. Kur'ana, Sünnete, Şeriata uygun dinî hizmetler ve faaliyetler için gereken para, zekât toplamak şeklinde değil; zekât dışı yardımlar, destekler, teberrular (bağışlar) ile temin edilmelidir.

14. Birtakım reformcu, mezhepsiz, bozuk itikatlı ilahiyatçıların zekât hakkında Kur'ana, Sünnete, Şeriata, İslam fıkhına aykırı ictihadları, fetvaları, görüşleri, ruhsatları ile amel edilmemelidir.

(Özel not: Risale-i Nur hizmet çığırını açarak imana, Kur'ana, Sünnete, Şeriata büyük hizmetler eden, küfrün ve dalaletin belini kıran merhum Üstad Bediüzzaman hazretleri bütün hizmetlerini ve fütuhatını parasız yapmıştır. Onun yolundan giden Nurcu kardeşlerimiz para konusunda, hele zekât konusunda çok dikkatli olmalıdır.)

Netice: Zekâtlar Kur'anda açık ve seçik olarak zikr edilen hakikî şahıslara fıkıh ilminin kurallarına uygun şekilde verilmelidir. Tüzelkişilere, derneklere, cemaatlere, tarikatlara, vakıflara verilmemelidir.

20.05.2012

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi