M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

İslam'ı hayata uygulamak

İslam'ı hayata uygulamak

Hastasınız, şifalı olduğu kesin şekilde bilinen bir ilaç aradınız ve bunu buldunuz. İlacı kullanmazsanız, iyi olamazsınız.

Kurtarıcı bilgiler de böyledir. Bu bilgileri aramanız, bulmanız, iyice öğrenmeniz gerekir. Öğrenmekle de iş bitmez. Bunları hayata, hayatınıza uygulamak gerekir. Müslümanların dertlerinden, hastalıklarından kurtulmaları, maddî ve manevî şifa bulmaları İslam'ın hükümlerini öğrenmelerine ve bu hükümleri yaşamalarına bağlıdır.

Beş vakit namazın farz olduğunu, bu farzı mutlaka dosdoğru yerine getirmesi gerektiğini, bunun kendisi için çok iyi olacağını, yerine getirmezse çok zarar göreceğini bilen kimsenin ne yapması gerekir? Kılması gerekir.

Zekât konusunda da, Müslüman, zekâtın mahiyeti nedir, nasıl verilir, kimlere verilir, kimlere verilmez gibi bilgileri iyi öğrenmesi ve bunları uygulaması gerekir.

Para, mal, dünya zenginlikleri büyük fitnedir (=imtihan). Müslüman paraya tapamaz, para ticareti yapamaz, riba/faiz alıp veremez, batıl alış-veriş yapamaz, parayı ve zenginliği en büyük değer olarak kabul edemez, para kazanmak için her haltı yiyemez. Dinimizin parayla, malla, zenginlikle ilgili hükümlerini her Müslüman öğrenmeli ve bunları hayatına tatbik etmelidir.

Her Müslüman'ın mutlaka bilmesi gereken dinî ve ahlakî bilgilere ilmihal denir.

Bugün Türkiye'de milyonlarca, büyük veya küçük ilmihal kitabı bulunmaktadır ama bunlara sahip milyonlarca Müslüman'ın çoğu, bu faydalı ve hayırlı kitapların içindeki kurtarıcı bilgileri iyice öğrenmemekte, öğrendiklerini hayata dosdoğru uygulamamaktadır.

Bilhassa İslam ahlâkı konusunda durumumuz çok kötüdür.

İslamî ahlâk kitaplarında kurtarıcı, selamete ve saadete erdirici ahlâk ile helak edici, batırıcı, azaba sebep olucu ahlâk anlatılmaktadır. Ne yazık ki, bunlar hayata geçirilemiyor.

Gıybet Kur'an, sünnet ve icma ile haramdır. Dünya üzerinde hiçbir din ve sistem, İslam kadar gıybeti kötülemez. Peki, bizim gıybet konusundaki durumumuz, halimiz nedir? Maalesef yaygın ve yoğun gıybet yapılmaktadır.

Müslümanlar ilmihal ve ahlâk kitaplarındaki kurtarıcı, saadete ulaştırıcı bilgileri hayata geçirseler ne olur, biliyor musunuz?

1. Her sabah, güneş doğmadan bir saat önce evlerin ışıkları yanar ve milyonlarca Müslüman abdest alıp sabah namazına hazırlanır. Kimisi yürüyerek yakın camilere gider, kimisi otomobillerine binip uzak camilere... Camiler, Cuma namazlarında olduğu gibi dolar.

2. Müslümanlar, vazifelerini yapsalar bu memlekette agresif dinsizlik, densizlik çok azalır. Kanunlara aykırı bir şey yapılmaz ama mahalle baskısıyla, gereken tepkiyi göstermek suretiyle, protesto ederek, korkutarak; cehrî (açıkta işlenen) günahlar, fısklar, fücurlar, azgınlıklar, suçlar çok azalır.

3. Müslümanlar zekâtlarını Kur'an'a, sünnete, fıkha, şeriata uygun olarak vermiş olsalardı; Adana'da 26 yaşındaki Müslüman anne açlıktan ve yoksulluktan intihar ederek iki küçük yavrusunu yetim bırakır mıydı?

4. Müslümanlar emr-i mâruf ve nehy-i münker yapsalardı, geceleyin Bursa'daki Kültür Parkı'nda her çalının dibinde bir çift uluorta sere serpe sevişebilir miydi? Onlara bu azgınlığı, bu cesareti veren Müslümanların vazifelerini yapmamalarıdır.

O halde bizi kurtaracak kurallar şunlardır:

1. Dinî vazifelerimizin neler olduğunu doğru şekilde öğreneceğiz ve bu bilgileri iyice belleyeceğiniz.

2. Bunları hayata uygulayacağız.

Bunca dinî cemaat, tarikat, hizip, fırka, grup, sekt, klik var. Keşke bunların reisleri ve kurmayları bir araya gelseler ve bütün Müslümanlar için bir "İslam Talimatnamesi" hazırlayıp birkaç milyon adet yayınlasalar. Bu talimatname içindeki bilgilerin hayata geçirilmesi için ortak bir teşkilat kursalar, bir İslamî uyanış seferberliği başlatsalar.

Bu dediklerim yapılsa büyük bir iyileşme olacağından şüphem yok.

Böyle güzel bir şeyin yapılması için niçin harekete geçilmiyor acaba?

Yeni bir Ramazan ayı yaklaşıyor. Biliyorum bu Ramazan'da da bazı camilere mahyalar asılacak, dine aykırı ekinlikler ve eğlenceler yapılacak, fakirler kıvranırken bazı zenginler dehşet verici lüks iftar ziyafetleri tertipleyecek, bol bol Ramazan ve din edebiyatı yapılacak ama asıl yapılması gereken nice Kur'an, sünnet, şeriat, ahlâk hizmetleri ya hiç yapılmayacak yahut yeterli ve etkili şekilde yapılmayacak.

Her sabah yeni bir başlangıçtır. Her gün bizim için bir fırsattır. Dinimizi doğru şekilde öğrenmek, dosdoğru şekilde uygulamak, böylece ebedî saadete nail olmak için şu nur topu günlerden niçin yararlanmıyoruz?

"İkinci yazı"

Kısa açık mektuplar

*Yazılarımı beğenmeyen ve artık yazma diyen kardeşimize: Yazılarımı okumasanız daha doğru olmaz mı? Hem siz üzülmemiş olursunuz hem ben hizmetime devam etmiş olurum.

*Saçlarını deve hörgücü gibi yapan tesettürlüye: Kendi saçınız yetmiyormuş gibi, saç topuzunuzun içine bir avuç fazladan yün yumağı koymuşsunuz. Peygamberimizin (Salât ve selam olsun ona) saçlarını deve hörgücü gibi yapan kadınlar Cennet'in kokusunu alamayacaklar buyurduğunu duymadınız mı?

*Camilerde gençler olduğunu iddia eden zata: Birkaç sabah sizinle buluşalım, her gün ayrı bir camiye sabah namazına gidelim. Bakalım bir tek liseli ve üniversiteli genç var mı? Ne dersiniz? (Sur içindeki camiler olsun, bendeniz uzağa gidemem...)

*1970'li, 80'li yılların radikal, hızlı, şiddetli, astığı astık, kestiği kestik mücahidine: Duyduğuma göre mücahitlik edebiyatını bırakmış, müteahhitlik okyanusuna gark olmuşsun. Bari yüklü bir servet edindin mi?

*Mısır şurubundan bal üreten sahtekâr herife: Uyduruk sun'î bal çok yakarmış...

*Küçücük camiye beş klima cihazı koyan sayın zata: Aşırı sıcaklarda terli terli içeriye girenleri üşütüp hasta edeceğinizi düşünmüyor musunuz?

*Sokakta herkesin arasında yanındaki gençle öpüşen başı örtülü kıza: Doğrusu pek hayâlı, pek terbiyeli bir hanım kızmışsınız. Seni böyle kim yetiştirdi?

*Telefonları hukuk dışı dinleten ve dinleyenlere: Kulaklarınıza erimiş kurşun aksın!

*Bir oturuşta yedi kişilik yemek yiyene: Eh serin ve sakin bir yer bulup birkaç saat geviş getirirsin artık.

*Karnım ağrıyor diye hastaneye gidip paldır küldür çocuk doğuran, sonra da babası kim bilmiyorum diyen on altı yaşındaki kıza: Biraz daha dikkatli, hesaplı kitaplı, tarihli olsana.

*Bizimki uçuyor diyene: Yaban kazları da uçuyor.

*Zayıflamak için hiç ekmek yemeyene: Zayıflamanın en iyi yolu, katıksız kepekli buğday ekmeği yemektir.

* Evi köprünün bir yakasında, yazlığı öbür yakasında olan kişiye: Köprü tamire alındı. Yazlığa gidip gelmek sizin için cehennem olacak. Demek ki, parayla her şey halledilemiyormuş.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi