M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

İslâmî Kesimdeki Kaos ve Kurtuluş Çareleri

İslâmî Kesimdeki Kaos ve Kurtuluş Çareleri

1950’lerde böyle değildi. Genelde Müslümanlar arasında ümmet şuuru vardı. Bu kadar parçalanmışlık, bölünmüşlük yoktu. Ehl-i iman ve İslâm’ın müşterek değerleri vardı. Aklar ak, karalar karaydı. Elbette o zaman da aşırılıklar vardı ama bugünkü gibi doruğa çıkmamışlardı.

Eskiden ulema vardı. Mesela İstanbul Müftüsü ömer Nasuhi Bilmen, Fatih dersiamlarmdandı, icazetli din alimi idi. Kimisi muvazzaf (vazife gören), kimisi emekli onun gibi yüzlerce, hattâ binlerce icazetli gerçek büyük din alimi vardı.

Bulgaristan’daki kızıl zulümden kaçıp Türkiye’ye gelmiş olan, Şumnu Nüvvab Medresesi mezunu büyük sayıda icazetli hoca vardı. Bunların bir kısmı Mısır’da el-Ezher İslâm üniversitesinde tahsil görmüşlerdi.

Tarikatlar üzerinde çok ağır baskılar vardı ama yine de icazetli gerçek şeyhler vardı.

Doğuda ve güneydoğuda yüzlerce medrese vardı, hoca yetiştiriyorlardı.

50’li yıllarda, sayıları azalmış da olsa Padişahtan ve Halifeden beratlı yaşlı Cuma imam ve hatipleri vardı.

50’li yıllarda Müslümanlar arasında çok güçlü bir ehl-i sünnet ve cemaat şuuru ve hassasiyeti bulunuyordu.

Sonra köprülerin altından çok sular aktı ve: İnsî ve cinnî şeytanlar Müslümanları böldükçe böldüler. Binlerce, birbirinden kopuk İslâmî hizip ve fırka zuhur etti. ümmet İslâmlığı yerine cemaat Müslümanlığı ikame edildi.

İlmihal Müslümanlığı zayıflatıldı, onun yerine “Al eline bir Kur’ân meâli, oku ictihad yap, dinini kaynağından öğren” felsefesi getirildi.

Ehl-i Sünnet yolunda olanlarını tenzih ederek söylüyorum, öyle ilahiyatçılar zuhur etti ki, kimisi tesettürü inkar etti, kimisi fıkhı, kimisi Şeriatı. İçtihadın, fetvanın, heva ve re’y tefsirinin bini bir paraya.

öyle günlere geldik ki, hadîsleri ayıklama komisyonları ve heyetleri kuruldu.

Kadın müftü yardımcıları, kadın vaizler, kadın Kur’an kursu öğretmenlerinden korolar kuruldu ve çalgı eşliğinde erkeklere ilahî konserleri verildi.

ümmet şuuru kalmadı...

Müslümanlar arasında esas ve temel konularda birlikte hareket etmek şuuru kalmadı.

Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü diye yeni bir çığır açıldı ve Ehl-i Kitab necat ehlidir ve Cennetliktir denilmeye başlandı.

Bir kısım Müslümanlar İmamı Gazali, İmamı Rabbani, İmamı Birgivî gibi ehl-i sünnet büyüklerinin yolunu bıraktılar; birtakım Mısırlı, Pakistanlı, İranlı aktivistleri din önderi olarak kabul ettiler.

Farmason, taqiyeci, ihtilalcı Efganî Müslümanları kurtaracak büyük lider ilan edildi. Keza çömezi Abduh, onun şakirdi Menarcı Reşid Rıza...

“Allah gerçek bir Janus’tur” diyen İranlı bir zındık büyük İslâm mücahidi oldu ve kitapları kapış kapış alınıp okundu. (Janus, iki çehreli bir Roma putudur)

Velhasıl din ayağa düşürüldü. Müslümanlar, kolay köleleştirilmek için parçalanıp bölündü. ümmet şuuru, ümmet hiyerarşisi, ümmetin üniter yapısı dinamitlendi. çok sayıda ehliyetsiz Müslüman dinî konularda uluorta “Bu konuda benim şahsî fikrim şöyledir, böyledir” demeye başladı.

Müslümanların arasına çok büyük sayıda ajan, casus, provokatör, manipülatör, istihbaratçı sokuldu.

Müslümanlardan toplanan (yekûn olarak) yüz milyarlarca dolar plansız programsız şekilde harcandı.

Birtakım ticarî firmalar, dükkanlar kutsal isimleri laubalice kullanmaya başladı.

İsrail, ABD, Mossad, CIA, Vatikan ve daha nice İslâm dışı ve karşıtı güç Türkiye İslâmî hareketinin içine sızdı ve yönlendirme yapmaya başladı.

İslâmî kesimde dehşetli bir beyin yıkama ve yıkatma faaliyeti başladı ve başlatıldı. ümmet ve birlik şuurunu yitiren birtakım hizip ve cemaat militanları dengelerini, insaflarını, sağduyularını yitirdiler, zombileştiler.

Aziz Müslüman kardeşlerim!..

Böyle bir fetret, kaos, kargaşa, zihin karışıklığı, bulanıklık zamanında kendini kurtarmak isteyenlerin yapmaları gereken işler şunlardır:

(1) İtikatta yani inanç bilgilerinde ehl-i sünnet dairesinde olmak.

(2) İbadet işlerinde, dünya ile ilgili muamelatta yine ehl-i sünnet fıkhına, dört hak mezhepten birine bağlı olmak.

(3) Kendi kafasına, heva ve re’yine göre ictihad yapmamak.

(4) Gerçek ve icazetli müftü değilse fetva vermemek.

(5) Dinî konularda “Benim fikrim, görüşüm şöyledir, böyledir” gibi edeb dışı konuşmalar yapmamak, yazılar yazmamak.

(6) Şeriat ve fıkıh ahkamına sımsıkı bağlı olmak.

(7) Dinsizliğe köprü olan mezhepsizliğe sapmamak.

(8) Dinî oyuncak etmek olan telfik-i mezahip tuzağına düşmemek.

(9) Allah katında üstün ve makbul olmanın, şu veya bu cemaate veya tarikata mensup olmakla değil takva ile olduğunu bilmek.

(10) Hizip, fırka, parça taassubundan ateşten kaçar gibi kaçmak,

(11) Ruhbanları, cemaat başkanlarını erbab haline getirmemek, putlaştırmamak.

(12) İçimize sızmış casusların, ajanların, provokatörlerin oyunlarına gelmemek.

(13) Din bilgilerini, ictihad yaparak değil; güvenilir ve muteber ilmihal, akaid, fıkıh, ahlâk-ı islâmiye kitaplarını okuyarak öğrenmek.

(14) Fitne ve fesat, nifak ve şikak çıkartacak bütün konuşmalardan, yazılardan, hareketlerden kaçınmak.

(15) Mensup olduğu tarikatı, cemaati, hizbi, fırkayı, grup ve kliği yüce İslâm dinî ile özdeşleştirmemek.

(Bütün icazetli ve ehliyetli ulemaya, bütün icazetli ve ehliyetli meşayihe, bütün ihlaslı mücahidlere, bütün hakkıyla hizmet edenlere hürmetlerimi sunuyor, selamlarımı arz ediyorum.)


Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi