M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

İsim Vermeden Anonim Tenkitler ve Uyarılar Yapmaya Devam Edeceğim

İsim Vermeden Anonim Tenkitler ve Uyarılar Yapmaya Devam Edeceğim

KUR’AN’A, Sünnete, Şeriat hükümlerine ve sınırlarına bağlı hiçbir gerçek tarikata karşı değilim. Onların hepsini can u gönülden destekliyorum, yaptıkları hayırlı hizmetleri takdir ediyorum. Kendilerine minnettar ve müteşekkirim.

Kur’an’a, Sünnete, Şeriata, İslâm ahlâkının ilke ve hükümlerine bağlı bütün hayırlı cemaatleri destekliyorum. Onlara hürmet ediyorum. Yaptıkları hayırlı hizmetler dolayısıyla kendilerini tebrik ediyorum.

Meşreblerimiz farklı da olsa imana, İslâm’a, Kur’an’a, Sünnete, Şeriata muhlisen lillah hizmet eden bütün yazarlara hürmet ediyorum. Kendilerine selamlarımı sunarım.

Benim, isim vermeden anonim şekilde tenkit ettiklerim şunlardır:

(1) Söyledikleri, yaptıkları, metotları Kur’an’a ve Sünnete açıkça ters düşen bid’atçiler.

(2) Tevhid inancını reddeden, Resulullah Efendimiz’i inkâr ve tekzib eden (yalanlayan), Kur’an’ın hak kitap olduğunu kabul etmeyen, İslâm’ın hak din olduğunu inkar eden agresif İslâm düşmanı kafirlerle işbirliği yapanlar, onları dost velî (idareci) olarak kabul edenler.

(3) Temiz ve saf Müslüman halkın paralarını, mallarını toplayıp, bunları dinin ve Şeriatın gösterdiği şekilde harcamayanlar.

(4) Başlarındaki reisleri masum (hatâ ve günah işlemez) sanan, onları erbab (rabler) haline getirip putlaştıran zihniyet.

(5) Cemaatlerini, zümrelerini, kliklerini yüce İslâm dini ile özdeşleştirenler.

(6) İslâm düşmanı agresif Evangelistlerle, Siyonistlerle, Vatikanla işbirliği yapanlar.

(7) Münzel (indirilmiş) gerçek din İslâm’ın yerine; uydurulmuş, ılımlı, evcil/ehlî, muharref bir İslâm türetmek isteyenler.

(8) Dinde reform yapmak isteyenler.

(9) Dinin fıkıh, muamelat, ukubat, ahkam-ı sultaniye, ahkam-ı şer’iyye kısımlarını kaldırıp, İslâm’ı kafirlerin istediği şekilde beşerî bir hümanizma veya ideolojiye dönüştürmek isteyenler.

(10) Hiçbir hakları ve yetkileri ve izinleri olmadığı halde dinin esaslarından taviz verenler.

(11) Dinimizin kesin şekilde yasaklamış olduğu israfa, lükse, gösterişe, gurura kibre, aşırı tüketime, saçıp savurmaya yönelmiş olan; din kardeşleri aç gecelerken kendileri tok sabahlayan, Nemrud ve Firavun gibi debdebeli hayat süren sefihler.

(12) Din büyüğü, din hizmetkarı, din temsilcisi gibi görünüp din sömürüsü yapan baronlar.

İsim vermeden, hiç kimseye çatmadan onları olumlu bir şekilde tenkit etmeye, uyarmaya devam edeceğim.

Hak yolda olanlara, Kur’an ve Sünnete uyanlara, İslâm ahlâkının ilkeleri ve ölçüleri ile ziynetli bulunanlara sadece hürmet ediyorum.

Tenkit ve uyarılarım dolayısıyla bendenize ağız dolusu hakaret ve iftira edenlere aldırmam. Onların kötülemeleri ve saldırıları hiç cesaretimi kırmaz.

İddiasız bir insanım, kaybedecek bir şeyim yoktur.

Kendine güvenen varsa, açık isim, adres, tel. numarası vererek, gerekçe göstererek, küfür ve hakaret etmeyerek tenkitlerimi çürütsün, uyarılarımı red ve cerh etsin. Sütunumun hacmini aşmamak şartıyla burada onları yayınlayayım.

Şile’ye Otoyol!..

ŞİLE, benim hayatımda büyük yeri olan bir ilçedir. çünkü oranın hapishanesinde epey müddet yattım, çile çektim.

Eskiden Şile’ye vadilerin arasından yılan gibi kıvrılan seksen virajlı dar bir yol ile gidiliyordu. Sonra bu yolu genişlettiler, virajları azalttılar, ulaşıma kolaylık sağladılar.

Bununla da yetinmediler, şimdi İstanbul ile Şile arasında otoyol yapıyorlar.

Niçin niçin niçin?

Kocaeli yarımadasının bu kısmı bu kadar büyük bir otoyolu kaldırmaz.

Birileri bu bölgeyi yerleşime açmak, binalaştırmak, betonlaştırmak istiyor.

Böyle bir şey sadece İstanbul’un değil, Türkiye’nin tümünün felaketi olacaktır.

Son elli/altmış yıl içinde bu memleketi yanlış yapılaşma, yanlış imar, yanlış binalar batırdı.

Türkiye trilyonlarca dolarını çirkin ve çürük beton yığınlarına harcadı.

7 küsur şiddetinde bir zelzelede çoğu yıkılacak olan çürük çarık, zevksiz, gudubet binalar.

Memleketi böyle çirkin ve çürük binalar ile dolduran “yüksek” mimarlara yazıklar olsun!.. Belediyecilere yazıklar olsun!... Bunlara izin veren politikacılara, bürokratlara yazıklar olsun!..

Şile ile İstanbul arasında büyücek bir köy vardı. Eski başbakanlardan birinin yeğeni bu köye muhtar oldu ve köy kısa zamanda azmanlaştı, aşırı şekilde büyüdü. Biri bu büyümeden milyonlarca dolar vurmuş.

Kocaeli yarımadasının yapılaşmaya açılması sadece İstanbul’un değil, Türkiye’nin sonu olacaktır.

Şu anda nüfusu yirmi milyonu geçmiş olan İstanbul’un etrafını dolaşınız, çepeçevre dev mesken blokları inşaatları göreceksiniz, bunlar yerleşime açılınca nüfus otuz milyona çıkacak, trafik büsbütün tıkanacak, yaşamak bir azap haline gelecektir.

Binlerce açıkgöz ve paragöz, sözde orman vasfını kaybetmiş arazilerde villalar, siteler, yazlıklar inşa etmek için bekleşip duruyor.

Onlar bu işlerden milyar dolarlar vuracak ve İstanbul batacak, Türkiye batacak.

İstanbul’un suları, şu anda şehre yetişmiyor. İleride vahim bir su sıkıntısı olacaktır.

Her zaman yazıyorum, 82 milyonluk Almanya’nın başkenti Berlin’in metropol nüfusu 3,5 milyon, hinterlandıyla (en geniş çevresiyle) 5 milyondur. 60 milyonluk İtalya’nın başkenti Roma’nın nüfusu en geniş şekliyle 4 milyondur.

Şile’nin tadı şu anda kaçmıştır. Şehir iğrenç, çirkin beton yığınlarıyla doluyor.

Karadeniz’de denizin mavisiyle karanın yeşili arasına o iğrenç sahil yolunu yapan vandal zihniyetin bastığı yerde ot bitmiyor.

Hıncal Uluç geçen gün Şile yolunu, Şile’nin kötü büyümesini tenkit eden bir yazı kaleme aldı. Yerden göğe kadar haklıdır... Şile’de nargile içmek için bir yere gitmişler, bir nefes çekmişler, aaa odun dumanı geliyor, üstteki ince tömbeki tabakasının altında odun talaşı varmış. Bırakıp gitmişler...

Bir pazar günü otomobille Şile’ye gitmeye kalkınız ve ağzınızın payını alınız. Yollar araba selleriyle dolu. Trafik tıkalı. Zehirleyici egzoz dumanları etrafı sarmış.

Bilenler biliyor medenî, akıllı, dünya işlerini iyi bilen Batı ülkelerinde küçük sayfiye (yazlık) bölgelerine otoyol motoyol yapılmıyor. Böyle bir şeyi halk istemiyor. Fabrika da yaptırmıyorlar. Betonlaşmaya karşılar. Deniz ile kara arasından yol geçirtmiyorlar. Yeşilliği ve sahili koruyorlar. Hattâ Fransa’da öyle sakin yerler var ki, halk o bölgeden yüksek gerilimli elektrik hattı geçirilmesine izin vermiyor.

ülkeyi, şehirleri, sahilleri, kırsal kesimi çirkinleştirmek suçtur, vatana ihanettir.

Medenî ülkelerde her yıl yapılan yeni meskenlerin yüzde 95’i bahçeli evlerdir.

Vatanımız birtakım sefil rantçıların ihtiraslarına kurban ediliyor.

Türkiye’yi çirkinleştirerek, ülkenin dengesini bozarak, kırsal kesimi tahrip ederek kazandıkları ve kazanacakları paralar onlara zehir olsun.

İstanbul bu kadar nüfusu kaldırmaz.

İstanbul’un nüfusu 30 milyona ulaşınca ülke tepetaklak olup batacaktır.

çin’in nüfusu bir milyar 300 milyon iken, başkent Pekin 16 milyon oldu diye saçlarını başlarını yoluyorlar.

İstanbul’u ve çevresini bu hale getirenleri tarih lanetle anacaktır.


Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi