M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Süleyman Lazım

Süleyman Lazım

Onaltıncı asır Mimar Sinan camilerini, aradan dört yüz küsur yıl geçtikten sonra taklit etmek ayıptır.

Mimar Sinan'ın yaptığı camilere bakalım, Süleymaniye ile Piyale Paşa birbirine benziyor mu?

Sinan'ın benzer gibi görünen camilerinin her birinde ne kadar farklılıklar vardır.

Çamlıca tepesine Edirne'deki Selimiye'nin tıpatıp aynısı yapılsa sanat bakımından hiçbir değeri olmaz. Başarılı veya başarısız bir kopya olur ancak.

Afrikalı devlet başkanlarından biri ülkesine Roma'daki Sen Piyer kilisesinin aynısını yaptırmıştı. İnşaat bitince gazeteler haber olarak verdiler, resimlerini yayınladılar, sonra ne oldu?.. Üzerinde durulmaz oldu.

Çamlıca tepesine harika bir camiyi hangi mimar yapabilir?

Dünyanın en başarılı mimarı olsa bile ateist bir mimar yapamaz.

İslam'a düşman bir mimar yapamaz.

Şeriat karşıtı bir mimar yapamaz. Çamlıca'ya dillere destan harika bir cami yapacak mimarda şu şartların bulunması gerekir:

Sıra dışı çok büyük bir mimar olması... Mü'min ve Müslim olması... Kopyacı olmaması... Engin bir genel kültüre sahip olması... Üç yüz altmış derece açık bir ufuk genişliğine sahip olması... Dâhi olması... İlham ve sünuhat sahibi olması...

Bunlar da yetmez... Süleymaniye'yi Mimar Sinan tek başına yapmamıştır. Zamanın Süleymanı ona yap diye emir vermiştir.

O Süleyman kimdir?

Müslümanların Halifesi ve Osmanlıların Padişahı...

Hâdimü'l-Haremeyn eş-Şerifeyn...

Kostantiniye'nin, Belgrad'ın, Budin'in, Sofya'nın, Bükreş'in, Atina'nın, Rodos'un, Bağdad'ın, Haleb'in, Şam'ın, Kuds-i şerifin, Beyrut'un, Basra'nın, Kahire'nin, İskenderiye'nin, Trablusgarb'ın, Cezayir'in, Tunus'un ve daha saymakla bitmez ülkelerin ve şehirlerin hâkimi.

Muhibbî Divanının sahibi.

Edebî Osmanlıcayı, Arapçayı, Farsçayı iyi bilen...

Kur'anın, Sünnetin, Şeriat-ı Garra-i Ahmediyyenin hizmetkarı...

Ehl-i Sünnet ve Cemaatin bayraktarı...

Beş vakit namazını kılan...

Ükesinin mahkemelerinde kadıların Şeriatla hüküm verdikleri...

Bütün İslam hanımlarının tesettürlü gezdiği...

Karadenizin bir Osmanlı gölü olduğu...

Akdenizde en büyük gücün Osmanlı devleti olduğu...

Daha bitmedi, yüzde birini bile yazmadım...

Süleymanın Şeyhülislamı müftiüssakaleyn Ebussuud Efendi idi.

Süleyman zamanında Baki, Fuzulî gibi büyük şairler vardı.

Süleymanın Kapdan-ı Deryası Barbaros Hayreddin Paşa idi.

Süleymanın süt kardeşi evliyaullahtan Yahya Efendi idi...

Süleyman zamanında Müslümanların yüzde doksan beşi cemaatle namaz kılardı.

Süleyman İslam hakimiyetinin, İslam barışının, İslam medeniyetinin temsilcisi idi.

Evet böyle bir Süleyman vardı, onun baş mimarı Sinan vardı, üç kıt'aya yayılmış bir Devlet-i Aliye-i Osmaniye vardı da Süleymaniye Camii gün yüzüne çıktı.

Süleyman ve Sinan, Süleymaniye yerine Ayasofya'nın taklidini dikmiş olsalardı o tepeye gülünç olmaz mıydı?

* (İkinci yazı)

İslam Öncelikle Dindir, Siyaset Değildir...

İslam'da din ile dünya ayırımı yoktur, "Din ayrı dünya ayrıdır, din sadece bir vicdan işidir ve vicdanlarda kalmalıdır, din dünyaya karışamaz" diyen kişi dinden çıkar.

İslam siyaseti vardır. İslam'ın siyasî hükümleri vardır ama İslam öncelikle dindir. İslam'a, öncelikle siyaset olarak bakanlar İslam'ı yanlış yorumluyorlar.

İslam ilahî münzel(=indirilmiş) dindir, beşerî bir ideoloji değildir.

İslam ile İslamcılık(lar) özdeşleştirilemez.

Bedevîler, ârabîler, göçebeler de Müslüman olabilir ama İslam bir bedevî ârabî dini değildir.

İslam bir aksiyondur, reaksiyon değildir.

Müslümanların elbette haklı ve asil tepkileri ve öfkeleri olabilir ama İslam öncelikle bir tepki ve öfke dini değildir.

İslam medeniyet ve metropol dinidir. Onun nurları büyük şehirlerden taşraya yayılır; köylerden ve taşradan şehirlere değil.

Müslümanlar medeniyet, kültür, eğitim, sanat bakımından gayr-i Müslimlerden üstün ve ileri olmalıdır. Endülüs böyleydi.

İslam birlik dinidir; bölünmeyi, parçalanmış olmayı, tefrikayı kabul etmez.

Bütün Müslümanlar (çeşitli olumlu farklılıklar içinde) sarsılmaz bir Ümmet birliği teşkil ederler.

Bütün Müslümanların başında İmam-ı Kebir, Emîrü'l-mü'minîn ve Halife-i Resûl-i Rabbü'l-alemîn sıfatlarını taşıyan bir genel başkan bulunur ve bütün Müslümanlar bu zata biat ve itaat ederler. Böyle bir İmam ve Ümmet yoksa, Müslümanlar parçalanmış sürüler haline düşer zelil, esir ve rezil olur.

İslam'da meşrebler olabilir ama meşreb taassubu, fanatizmi, militanlığı ve holiganlığı olamaz.

İslam Allah tarafından gönderilmiş bir din olduğuna, o dini insanlığa tebliğ eden Resulullah (Salat ve selam olsun ona) ilahî vahiy ve ilham ile konuştuğuna, kendi re'y ve hevası ile konuşmadığına göre dinde reform, dinde değişim, dinde yenilik yapılamaz.

Peygamber aleyhissalatü vesselam haber vermiş ve uyarmıştır: "Ümmetim benden sonra yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Biri dışında bunlar cehennemliktir. Kurtulacak olan bölüm benim ve Ashabımın yolundan ve peşinden gidenlerdir."

Kurtuluş yolunda ve dairesinde olmak için şunlar lazımdır:

Kur'anın doğru yorumuna tâbi olmak.

Sünnete tâbi olmak.

Ana caddede yürümek.

Sevad-ı âzam dairesi içinde bulunmak.

İslam'ın inanç, ibadet, muamelat, ahlak hükümlerini hayata uygulamak.

Zamanındaki İmam'a biat ve itaat etmek.

Dünyevîleşmemek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi