M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

1923 Cumhuriyetine Dönülmelidir

1923 Cumhuriyetine Dönülmelidir

TEKRAR 1923 cumhuriyetine dönmekten başka kalıcı ve kurtarıcı çare ve çözüm yoktur.

Moiz Kohen Tekin Alp’in şırınga ettiği sapık ideoloji mutlaka terk edilmelidir.

Janus gibi iki çehresi olan o Yahudi “Kahr olsun Şeriat!” diye yazmamış mıydı bir kitabında?

Evet bin kere tekrar edelim ki, hatırımızdan çıkmasın: 1923 cumhuriyeti, 1923 cumhuriyeti…

Türkiyenin millî kimlik ve kültürüyle barışık cumhuriyet.1920’de M. Kemal Meclis kürsüsünde ne demişti?

“Mustafa Kemal Paşa:

- Efendiler, meselenin bir daha tekerrür etmemesi ricasıyla bir iki noktayı arz etmek isterim: Burada maksud olan ve Meclis-i âlinizi teşkil eden zevat yalnız Türk değildir, yalnız Çerkes değildir, yalnız Kürd değildir, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden mürekkep anasır-ı İslâmiyedir, samimî bir mecmuadır. Binaenaleyh bu heyet-i âliyenin temsil ettiği; hukukunu, hayatını, şerefini kurtarmak için azmettiği emeller, yalnız bir unsur-ı İslâm’a münhasır değildir. Anasır-ı İslâmiyeden mürekkep bir kitleye aittir. Bunun böyle olduğunu hepimiz biliriz. Hep kabul ettiğimiz esaslardan birisi ve belki birincisi olan hudut meselesi tayin ve tespit edilirken, hudud-i millîmiz İskenderun’un cenubundan geçer, şarka doğru uzanarak Musul’u, Süleymaniye’yi, Kerkük’ü ihtiva eder. İşte hudud-ı millîmiz budur dedik! Hâlbuki Kerkük şimalinde Türk olduğu gibi Kürd de vardır. Biz onları tefrik etmedik. Binaenaleyh muhafaza ve müdafaası ile iştigal ettiğimiz millet bittabi bu unsurdan ibaret değildir. Muhtelif anasır-ı İslâmiyeden mürekkeptir. Bu mecmuayı teşkil eden her bir unsur-ı İslâm bizim kardeşimiz ve menafii tamamıyla müşterek olan vatandaşımızdır. Ve yine kabul ettiğimiz esasatın ilk satırlarında bu muhtelif anasır-ı İslâmiye ki: Vatandaştırlar, yekdiğerine karşı hürmet-i mütekabile ile riayetkârdırlar ve yekdiğerinin her türlü hukukuna; ırkî, ictimaî, coğrafî hukukuna daima riayetkâr olduğunu tekrar te’yid ettik ve cümlemiz bugün samimiyetle kabul ettik. Binaenaleyh menafiimiz müşterektir. Tahsiline azmettiğimiz vahdet, yalnız Türk değil, yalnız Çerkes değil hepsinden memzuc bir unsur-ı İslâmdır. Bunun böyle telâkkisini ve sui tefehhümata meydan verilmemesini rica ediyorum. (Alkışlar)” (Büyük Millet Meclisi zabıtları, 1 Mayıs 1920)

İşte o cumhuriyet.

Kripto Yahudilerin ve Kripto Haçlıların cumhuriyeti değil.

Selaniklilerin cumhuriyeti değil…

Yirminci asırda iki Yahudi devleti kurduklarını iddia edenlerin cumhuriyeti değil.

Boğaziçi aşiretinin cumhuriyeti değil.

1923 cumhuriyeti, Türkiyenin ve Türkiyelilerin cumhuriyeti.

Azınlıkların bütün haklarını vermek şartıyla çoğunluğun cumhuriyeti.

Resmî ideolojisiz, tabusuz bir cumhuriyet.

İnsanların inançları ve kimlikleri yüzünden zulme uğramadığı, zindana atılmadığı, idam edilmediği âdil ve merhametli bir cumhuriyet.

İdeolojik sloganlar cumhuriyeti değil realitelerin cumhuriyeti.

Çoğunluğun en az egemen azınlıklar kadar eşit olduğu bir cumhuriyet.

Halkının bin yıllık millî yazıyla okuma yazma bildiği bir cumhuriyet.

Resmî lisanı uydurukça değil, zengin Türkçe olan Cumhuriyet.

Ahlak, fazilet ve bilgelik üzerine kurulu bir cumhuriyet.

Ebeveynlerin, çocuklarını kendi dinlerine ve kimliklerine uygun şekilde yetiştirmelerine izin veren bir cumhuriyet.

Kanunlarının ve yargı sisteminin âdil olduğu bir cumhuriyet.

Bazı bedbaht kadınlara TC başlıklı yasal fuhuş, yani seks köleliği vesikası vermeyen iffetli bir cumhuriyet.

Faiz, riba ve enflasyonla parasızları ezmeyen, birtakım uğursuzları Karun gibi zengin etmeyen bir cumhuriyet.

Rüşvetsiz, alaveresiz, sömürüsüz, kokuşmasız şeffaf ve temiz bir cumhuriyet.

Âdi sivil suçlara dokunulmazlık tanımayan bir cumhuriyet.

VİP’siz bir cumhuriyet.

Kadınlarını seks azgınlıklarına köle etmeyen bir cumhuriyet.

Dünyada zulme uğrayan her dinden, her ırktan, her renkten, her meşrebten insanların, şemsiyesi altına sığınmaya can atacağı bir barınak olan cumhuriyet.

Kara, kirli, necis, haram para ve servet birikimine izin vermeyen bir cumhuriyet.

Türkiyede böyle bir cumhuriyet kurulduğu zaman komşularıyla pasaport ve vize kalkacak, insanlar kimlik kartlarıyla gelip gidecektir.

Moiz Kohen Tekin Alp Selanik egemen azınlıklar vesayet rejimi resmî ideoloji Ulu Paşa İstiklal Mahkemeleri Boğaziçi aşireti cumhuriyetiyle buraya kadar. Ya 1923’teki gerçek Türkiye cumhuriyetine dönülür, yahut korkunç bir yıkım olur.

Cumhuriyet fazilet, hikmet=bilgelik ve yüksek ahlak üzerine kuruludur. Temeli fazilet, hikmet ve ahlak olmayan cumhuriyetin adı cumhuriyet olsa da o gerçekte cumhuriyet değildir.

1923 cumhuriyeti, Madam Manokyana resmî törenle ödül verir miydi?

1923 Cumhuriyeti İskilipli Atıf Efendiye idam ettirir miydi?

1923 cumhuriyeti Medaris-i islamiyeyi ve tasavvuf tekkelerini kapatır mıydı?

Halifeyi yurt dışına sürer miydi?

Şapka yüzünden adam asar mıydı?

Beyler 1923’ten bahs ediyorum. 1924’ten, 25’ten değil…

1923 güzel bir başlangıçtır, devam etmelidir.

 

(İkinci yazı)

Bir Şikâyetçiye: Lütfen yazılarımı Okumayınız…

BENİM aziz ve muhterem kardeşim… Bazı konuları tekrarlayıp durduğumu beyan ile bundan şikayet ediyorsunuz. Çok haklısınız… Eski yazılarımı tekrar yayınlatmam ama hayatî konularla ilgili uyarılarımı ve tenkitlerimi her defasında yeniden yazarak çok tekrarlarım.

Bir ülkede, bir toplumda mânevî ve kültürel yangınlar var, bir kere yangın var diye bağırmak yeterli olmaz. Halkı ve bilhassa gençliği devamlı olarak uyarmak gerekir.

Türkiyemiz dinî, sosyal, kültürel, siyasî krizlerle boğuşmaktadır.

Halkımız uzun yıllardan beri uyutulmakta, afyonlanmakta, sersemletilmektedir.

Üç kıt’aya kol salan bir cihan devletinden bugünkü topraklarımız kaldı, onların bir kısmı da elimizden gidiyor.

Dış düşmanlarımız ve onların içimizdeki işbirlikçiler Ümmet-i Muhammed’i birbirinden kopuk bin parçaya, fırkaya, hizbe, cemaate, İslamcılığa ayırdılar.

Müslümanların onda dokuzu namazı terk etti. Namaz kılan onda birin büyük kısmı cemaati terk etti.

El sanatı kooperatifinin bile bir başkanı var ama Türkiye Müslümanlarının dinî/İslamî bir reisi, İmamı, kaidi yok.

Sabah namazlarında camilerde hemen hemen cemaat kalmadı.

Dindar denilen gençliği seher vakitlerinde camide göremiyoruz.

Bina ve zina yaygın hale geldi.

Para put oldu.

Namazı terk eden yığınlar her türlü şehvetlerine uyar oldu.

Eskiden Allah katında tek hak, geçerli, makbul din İslam idi; son on yıl içinde birileri üç hak İbrahimî din çıkardı.

Her yer okul ve üniversite doldu, sözde bilgi çağında yaşıyoruz ama ilmihalini bilenlerin nispeti yüzde kaçtır acaba?

Futbol ve seks din haline geldi.

Nicelerinin dini para, kıblesi karı oldu.

Cahillik o kadar koyulaştı ki, adamın anadili Türkçe ama atalarının ve dedelerinin Türkçe(=Osmanlıca) mezar taşlarını okuyamıyor.

Haram yeme yaygınlaştı.

Riba riba riba…

Bina ve zina…

Elli bin liralık gösterişli turistik umre seyahatleri yapılmaya başlandı.

İslam ailesinin başkanlığı erkekten alındı, reissiz bir aile türetildi.

Ehl-i Sünnet ve Cemaate karşı büyük ve topyekûn bir savaş başlatıldı.

Bir taşra şehrinde 12 yaşındaki bir kıza 29 kişi tecavüz etti.

Müstehcen neşriyat aldı yürüdü.

Beyinsizliğin bini bir paraya…

İş o raddeye geldi ki, Kur’andaki üç yüz küsur muhkem=hükümleri Kıyamete kadar yürürlükte kalacak kesin ayet için, onlar tarihseldir, bu devirde geçerli değildir diyen Fazlurrahman adında bir reformcunun dinini savunanlar var.

A benim muhterem dostum, bunca felaket ve yangın karşısında bendeniz feryat etmeyeyim de ne yapayım?

Bunca haksızlık, münker, fuhşiyyat=azgınlık, beyinsizlik karşısında dilsiz şeytan gibi susmam doğru olur mu?

Dostluğumuza sığınarak sizden bir ricam olacak: Yazılarımdan ve bilhassa tekrarlardan çok rahatsız oluyorsanız, sağlığınız açısından lütfen okumayınız. Huzur, sıhhat ve rahatınız bozulmasın.

Baki selam ve hürmetler…

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi