M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Mösyö Kriptoyan ve Hilafet

Mösyö Kriptoyan ve Hilafet

Mösyö Kriptoyan hem çok kızmış köpürmüş, hem çok şaşmış… Olur mu böyle şey, birtakım gerici Müslümanlar Hilafet istiyor diye söylenip duruyor.
Müslümanların Hilafet istemesi arıların arı beyi, karıncaların karınca kraliçesi istemeleri kadar tabiî ve normaldir.
Müslümanlar başlarına her halde bir Hahambaşı veya bir Başpiskopos yahut bir Mason
Üstad-ı Âzamı isteyecek değiller.
Tibet Budistlerinin bir Dalay Laması oluyor da, Müslümanların niçin bir Halifesi olmayacakmış?
Ulu Paşa böyle bir şeyi istemezmiş de ondan…
Mösyö Kriptoyan!.. Ulu Paşanın isteyip istememesi biz Müslümanları ilgilendirmez. Bizler Allaha, Resulullaha (Salat ve selam olsun ona), Kur’ana, Sünnete ve Şeriata bağlıyız. Allah Kur’anda “Ey iman edenler!.. Allaha, Resulüne ve sizden olan ülülemre itaat edin” buyurmuştur. Bizden olan ülülemr ise Halifedir.
Bay Kriptoyan!.. Kaptansız gemi olur mu? Pilotsuz uçak olur mu? Müdürsüz okul veya fabrika olur mu? Kumandansız askerî birlik olur mu? Olmaz olmaz olmaz… O halde başsız bir İslam dünyası ve İslam Ümmeti olamaz.
Bay Kriptoyan!.. Müslümanların Halifesine karşı çıkıyorsun da, Yahudilerin hahambaşısına niçin karşı çıkmıyorsun? Rum Ortodoksların, Gregoryen Ermenilerin Patriklerine niçin itiraz etmiyorsun?
Müslümanların başında râşid bir Halife olursa, İslam Alemi birleşir ve çok güçlenirmiş; bu da İsrailin, ABD’nin, AB’nin, kapitalistlerin, emperyalistlerin ve sömürgecilerin, Kriptoların, egemen azınlıkların, vesayetçilerin işine gelmezmiş… Söylediklerin doğrudur ama biz Müslümanlar düşmanlarımızın ve karşıtlarımızın hatırı ve keyfi için ilanihaye başsız kalamayız.
Dünyadaki her dinin, her cemaatin, her mezhebin bir başı olabilirmiş ama Müslümanların olamazmış, olmamalıymış… Yahu bu ne biçim eşitliktir böyle…
Madem ki dünyanın yüz altmış küsur ülkesinde yaşayan Katoliklerin başında bir tek Papa vardır; Müslümanların başında da bir tek Halife olacaktır.
Müslümanlar, ilk fırsatta başlarına bir Halife getirip ona biat ve itaat etmek konusunda gayr-i Müslimlerden, İslam karşıtlarından, Ulu Paşalardan izin ve ruhsat almak zorunda değildir.
Bu Halife sadece Türkiye Müslümanlarının başı olmayacak, bütün Müslüman dünyasının başı olacaktır.
Mösyö Kriptoyan… Sizinkilerin, önceden davranıp Müslümanların başına ehliyetsiz ve liyakatsiz iki kimlikli, karpuz gibi dışı yeşil içi kızıl bir Fantoş Halife getirmek planlarından haberim var ama böyle bir planının tutacağından ümitli olmamanızı tavsiye ederim.
Müslümanlar 1924’te oyuna geldiler, çok acılar çektiler ama başsızlık dünyanın sonuna kadar sürmez.
Bu baş gövdenin üzerine nasıl ve hangi tarihte, ne şekilde oturur bilemem. Bildiğim tek şey başsızlığın Kıyamete dek devam etmeyeceğidir.
Ehl-i Beytten bir zatın makam-ı mualla-yı Hilafete geçeceğinden hiç şüphem yok.
Sanırım bu mühim hadise Şamda olacaktır.
Bir Müslüman olarak bu fakirin zaten peşin ve gıyabî biatım vardır. Zuhur ve huruc edince biatimi tazelerim.
Siz bizim iç işlerimize karışmasanız iyi olur.
Biz Müslümanlar gizli Hahambaşılara, Sazanbaşılarına karışıyor muyuz?

• (İkinci yazı)
Unutulmayacak Yirmi Konu
HİÇ hatırımızdan çıkartmamamız gereken yirmi konuyu aşağıda sıralıyorum::
Birincisi: İstanbulda ve civarında büyük bir zelzele bekleniyor. Tarihi belli değil. Buna hazır mıyız?
İkincisi: Başta İstanbul olmak üzere yurt çapında genel ve yoğun bir ahlaksızlık salgını hüküm sürüyor. Fuhşiyyatın=azgınlığın her türlüsü patladı. İslam düşmanları ahlaka, iffete, namusa savaş açtılar. Çoğunluğu oluşturan Müslümanlar bu pislik sellerine karşı savunma yapamıyor. Bunun sonunda genel bir azaptan korkulur.
Üçüncüsü: Para, zenginlik, lüks hayat, aşırı tüketim, hedonizmin en âdisi ana değerler olmuştur. Bunlar toplumu çürütür ve çökertir.
Dördüncüsü: Müslümanlar, kasıtlı ve planlı olarak binden fazla İslamcılık cereyanına, parçaya, gruba, hizbe, fırkaya, cemaate ayrılmıştır. Bunların arasında irtibat, gevşek de olsa bağ yoktur. Bu parçalanmışlığın ve bölünmüşlüğün sonu iyi olmaz.
Beşincisi: Bilerek veya bilmeyerek haram yeme yaygın hale gelmiştir. Haram yemenin yaygınlaştığı bir toplum bozulur, çözülür ve yıkılır.
Altıncısı: Devletin resmî izni ile seks köleliği yaptırılmakta, bundan KDV ve gelir vergisi alınmakta, bu vergiler bütçeye katılmaktadır. Seks köleliğinin mekanı genelevlerin kapılarında güvenliği ve nizamı intizamı sağlamak için polis bekletilmektedir. Kadın haklarına ve haysiyetine aykırı bu tutum, İslamcı ve laik Feministler tarafından protesto edilmemektedir.
Yedincisi: Başta ekmek olmak üzere gıda maddelerinin ve içeceklerin içinde sağlığa zararlı yüzlerce kimyevî madde bulunmaktadır.
Sekizincisi: Halka gerekenden fazla kimyevî ilaç yutturulmakta, yine hiç gerekmediği halde ameliyatlar yapılmaktadır.
Dokuzuncusu: 1928’de başlayan alfabe kopukluğu devam etmekte, anadili Türkçe olan halkımız dedelerinin mezar taşlarını okuyamayacak derecede cahil kalmış bulunmaktadır.
Onuncusu: Dünyada ve Türkiyede her cemaatin, her grubun, her derneğin, her topluluğun, hattâ arıların ve karıncaların bile bir başkanı vardır ama Müslümanların İslamî bir genel başkanı yoktur. Bu konudaki korkunç boşluk, genel ve yoğun gaflet içinde sürmektedir, sürdürülmektedir.
On birincisi: İslam dininin ölçülerine büyük önem taşıyan sabah namazlarında camiler boştur. Dindar gençlik oralarda boy göstermemektedir.
On ikincisi: İstanbulda, şehrin kaldıramayacağı miktarda nüfus toplanmıştır. On binlerce yeni inşaat devam etmektedir. Trafik bitmiştir. Böyle giderse İstanbul nüfusu 40 milyona çıkacak ve ülkenin dengesi tepetaklak olacaktır.
On üçüncüsü: Müslüman halka büyük miktarda evcil domuz, yaban domuzu, eşek eti yedirilmektedir. Başta sabun sanayii olmak üzere domuz yağı kullanılmaktadır.
On dördüncüsü: İki kimlikli kripto Yahudiler, Kripto Haçlılar, Sabataycılar, Pakraduniler, Kırımçıklar, Tatlar, Meşhed gizli Yahudileri İslamî yeşil postlara bürünmüşler ve Müslüman çoğunluğun canına okumaktadır.
On beşincisi: Her yıl olduğu gibi bu yıl da, yaklaşan mübarek Ramazan için gerekli kültür, dâvet, tebliğ, irşad hizmetleri için hazırlık yapılmamaktadır.
On altıncısı: İsraf korkunç boyutlara ulaşmıştır. Günde altı milyon ekmek çöpe atılmaktadır.
On yedincisi: Kore devlet büyükleri Kore otomobillerine binmektedir ama Türkiye devlet büyükleri yabancı otomobillere binmektedir. Çünkü yerli ve millî bir Türkiye otomobili yoktur. Trafik kazaları bir soykırım halini almıştır.
On sekizincisi: Kültür, lisan, sanat yetersizliği artmaktadır.
On dokuzuncusu: Yeni kanunlar, aile reisliği kavramını kaldırmış, başsız kalan nice aile çözülmeye, çökmeye başlamıştır.
Yirmi: ABD, AB ve diğer güçlerin istekleri doğrultusunda birileri Ehl-i Sünnetin yerine ılımlı, BOP’lu, light, Şeriatsiz yeni bir İslam türetmeye çalışmaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi