M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

İmanlı Gençlik

İmanlı Gençlik

BİZE imanlı gençlik lazım… Türkiyeyi imanlı gençler yükseltecektir… Eyvallah ama imanın yanına başka şeyler de ilave etmek gerekir. Tek başına imanla yücelme olmaz.
İmana neler eklenecektir?
Kur’an iman edenler ve salih ameller işleyenler diyor.
İmana dosdoğru kılınan beş vakit namaz eklenmelidir.
Beş vakit namazların farzları cemaatle kılınmalıdır.
Namazlar ihlasla kılınmalıdır.
İmanlı gençler ilmihallerini öğrenmeli ve ezberlemelidir.
İmanlı gençler, hizmet ve faaliyetlerin en önemli ve temel aleti olan yazılı, edebî, zengin Türkçeyi iyi bilmelidir.
İmanlı ama 1928’den önce yazılmış, basılmış Türkçe kitapları, atalarının mezar taşlarını okuyamıyor. Okusa bile manasını anlayamıyor. Çok eksiktir o…
İmanlı gençlik aynı zamanda yüksek ahlak ve karaktere sahip olmalıdır.
İmanlı gençliğin güçlü ve derin bir sanat kültürü olmalıdır.
İmanlı ama cami yaptırıyor, mimarlık bakımından bir facia… Ne büyük noksanlık!..
İmanlı gençlik biatli ve itaatli olmalıdır. Kime?.. Müslümanların İmamına, Emîrine, Halife-i Rûy-i Zemine….
İmanlı gençlik ilim, irfan, hikmet, fazilet yüklü olmalıdır.
İmanlı gençliğin faziletlerini, üstünlüklerini düşmanları bile takdir, teslim ve kabul etmelidir.
İmanlı ama onda Ümmet şuuru yok, hizip ve cemaat asabiyeti, militanlığı ve holiganlığı var. Vah vah…
İmanlı gençlik idealist ve muhlis=ihlaslı olmalıdır. Para, makam mevki, riyaset, dünya kemikleri ve leşleri için çalışmamalıdır.
İmanlı gençlik yeryüzünde Allahın Şahidi olmalıdır.
İmanlı gençlik Resûl-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya efendimizin has ordusu olmalıdır.
Salahaddin Eyyubînin yolundan giden imanlı gençlik…
İmamı Şamilin yolundan giden imanlı gençlik…
İlim, irfan, hikmet, adalet, mürüvvet, fütüvvet, şecaat, iffet heykeli imanlı gençler…
Elleri değil, ayakları öpülesi gönül yiğitleri…
Âmirine bi’l-mâruf ve nâhine ‘ani’l-münker imanlı gençler…
Nefs-i emmârelerini dizginlemiş gençler…
Büyüklerine hürmet, küçüklerine merhamet eden gençler…
İnşaallah cennetlik gençler…
Şımarıklıktan, farfaradan, zevzeklikten, her türlü aşırılıktan, ciddiyetsizlikten, hoppalık ve züppelikten uzak gençler…
Büyüklerini erbab haline getirmeyen gençler…
Fakr ile zengin gençler…
Ben demeyen gençler…
İmanlı gençler… Namazlı gençler… Cemaatli gençler… Alim, fazıl, kamil, bilge, işe yarar, nefsiyle büyük cihad yapan gençler…
Böyle gençler yetişmesi için İslam mektepleri açanları, paralel ve alternatif eğitim sistemi kuranları tebrik ediyorum. Onlar sadece Türkiyeye değil, sadece İslam dünyasına değil, bütün insanlığa ve kürre-i arza büyük hizmet etmektedir. Sa’yleri meşkûr olsun.

(İkinci yazı)
Altın Düşüyor ve Üzüyormuş
ÇOK sayıda vatandaşımız büyük ıstıraplar içindeymiş, yüzleri gülmüyormuş, saçlarını başlarını yoluyorlarmış, stres ve gerginlik içindeymişler. Sebebi neymiş? Altın yüzündenmiş. Altın düşüyormuş…
Onların acılarını, kederlerini paylaşamayacağım, beni affetsinler. Bendenizin altını yok, altına oynamıyorum…
Futbol takımı tutmak yüzünden vatandaşlar birbirine giriyormuş. Güvenlikçiler başa çıkamıyormuş. Geçenlerde bir genç stadyumda öldürülmüş. Anlamakta zorlanıyorum. Çok şükür futbolla mutbolla ilgilenmem, bendeniz holigan değilim.
Adamcağız İtalyadan gelen terziye on bin dolar ödemiş, pek lüks bir elbise diktirmiş. Bu elbise üzerindeyken Restaurant Seven Star’da garson üzerine salçalı Alaska yengeci sosunu devirmiş, elbise mahv olmuş. Adam komaya girmiş, kahr olmuş. Memleketin bunca derdi içinde onu bu felaketine üzülecek halim yok. Bendenizin en lüks elbisesi 300 küsur liradır. Üzerine salça dökülürse ya temizletirim, ya yenisini alırım.
Kuşkonmaz bey 2500 liralık bir çift ayakkabı almış, günde yüz kez ayakkabısına bakıyormuş. Dostlar başa, düşmanlar ayağa bakar. Kuşkonmaz bey kendine düşman mı ki…
Gerdanî bey bir buçuk porsiyon nefis bir İskender kebabı yemiş, yanında ayran, ayranın yanında cacık.
Bayan başı örtülü Süslümane hanım o kadar ince ve uzun topuklu bir ayakkabı giymiş ki, tökezlemiş, ayağı burkulmuş ve büyük felaket, ayakkabısının topuğu kırılmış. Bana nazar değdi demiş ve eskisinden daha uzun ve daha ince topuklu lüks bir iskarpin almış…
Dünya iki padişaha dar gelmiş, kırk derviş bir kilime sığışmış.
Müridiyle görüştüm, benim şeyhim gavstır dedi. Şu zamanda bin kadar gavs var. Biri gerçekten gavs olsa, geriye kalan 999 gavs ne olacak? Atsan atamazsın, satsan satamazsın.
Oğlumuz üniversite son sınıfta okuyor. Lütfen not alıverin dedim. Apıştı kaldı, cebinde not defteri ve kalemi yokmuş.
Rehnüma bey hem perhiz yapıyor, hem de günde beş kez iyi yemek yiyor. Sonra da perhiz yaptığım halde bir türlü kilo veremiyorum diye bir şaşıyor bir şaşıyor ki, görseniz çok acırsınız zavallıya.
Bizim vehhabi Gerdune bey “Ya Abdülkadir Geylanî!” diyen sufî bir Müslümana ente kafir ente muşrik diye bağırdı. Kendisi kral için Celaletü’l-Meliki’l-Muazzam diyor…
Türedilerden Hemzemin beyi, yanında kartı olmadığı için hava alanında VIP salonuna sokmamışlar. Hemzemin bey fena halde öfkelenmiş, mosmor olmuş, kalp krizi geçirmiş, az kalsın öleyazmış. Geçmiş olsun. Allah şifa versin.
Antikacıdan eski bir paşa resmi almış, evinin görünür yerine asmış, devr-i Hamîdide Mezopotamya vali-i kebiri müşir Debbabe Paşa büyük dedemiz diye gösteriyormuş…
Bizim İslamcı Nemmam beye güzel yazılı Osmanlıca bir kitabe göstermişler. Şaşmış kalmış, okuyamamış. Yazıdaki elifleri mertek sanmış.
Rant-hor bey Fatih’ten Halice inen caddedeki, binası düzlenmiş cami arsasını ele geçirip apartman dikmek istiyormuş.
Bizim mücahitler gece geç vakitlerle kadar İslamcılık tartışmaları yapmışlar, namazdan bir saat önce yatmışlar ve namaz için uyanamamışlar.
Kırk sene önce bu düzen çok kötü diyerek bağıran radikal bir mücahitti, sonra zengin bir müteahhit oldu. Düzen bozuktur demiyor artık.
O büyük zat, Müslümanlardan toplanan zekat ve hizmet paralarıyla kendini övdürüyor. Gerçekten büyük müdür o?
Üstünü başını halini tavrını görseniz ona hiç önem vermezsiniz. Zannım o ki, mânevî derecesi ve rütbesi çok yüksektir ve inşallah duaları müstecabtır. Onu keşf edebilirseniz mutlaka dua isteyin.
Geçenlerde iki genç zorla elimi öptüler. Çok üzüldüm. Bendeniz eli öpülecek bir kimse değilim. Ne günlere kaldık!
Tramvayda yirmi yaşlarında taş gibi bir genç oturuyor, titrek bir ihtiyar onun yanında ayakta seyahat ediyordu. İlk durakta indim, başka bir tramvaya bindim. Hiç olmazsa gözüm görmesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi