M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

M. Mursî Mısırın Meşru Başkanıdır Darbe Hukuka ve Ahlaka Aykırıdır

M. Mursî Mısırın Meşru Başkanıdır Darbe Hukuka ve Ahlaka Aykırıdır

1. Mısırda bir darbe yapılmış ve serbest seçimlerle gelen meşru iktidar hukuka, ahlaka ve insafa aykırı olarak devrilmiştir.

2. Bu darbede İsrailin, Siyonizmin, ABD’nin, AB’nin parmağı olduğunu sanıyorum.

3. Mısırın meşru başkanı Muhammed Mursî’dir.

4. Bu darbe, dış düşmanlara yenilen Mısır ordusu için kara bir lekedir.

5. Darbe konseyinde Ezher Rektörü ile Kıbtî Patriğinin yan yana oturmaları, onlar için yüz kızartıcı bir hatıra fotoğrafıdır.

6. Mısırda çoğunluğu oluşturan Sünnî Müslümanlar, birlik ve beraberlik içinde olmamalarının cezasını çekmiştir.

7. Müslüman Kardeşler teşkilatı, BÜTÜN değil PARÇADIR.

8. Mısır Müslümanlarının bütünü ÜMMETTİR.

Mısır Müslümanları Ümmet bütünlüğü içinde ve Ümmet çatısı altında yerlerini almadıkça hezimetten hezimete, zilletten zillete, yenilgiden yenilgiye koşacaklardır.

9. Mısırın Sünnî Müslümanları en kısa zamanda ehliyetli, liyakatli, kiyasetli, dirayetli, müeyyed bir İmam-ı Kebir seçerek ona biat ve itaat etmekle mükelleftir.

10. İngilterede, Fransada, Almanyada, İsviçrede medya dördüncü kuvvettir; Mısır’da ise birinci kuvvettir. Mısır Müslümanları rakiplerinin ve düşmanlarının medyasından daha güçlü bir medyaya sahip olmadıkça seçimleri kazansalar bile iktidarda duramazlar, kalamazlar. Bunu akıllarına yerleştirmeleri gerekir.

11. Diğer ülkelerin Müslümanları gibi, Mısır Müslümanları da şu saydığım meselelere önem vermezlerse başarılı olamazlar: (1) Tashih-i itikad… (2) Beş vakit namazın cemaatle edası ve AIlahtan namaz ve sabır ile yardım dilemek… (3) Ümmet çatısı altında birlik ve beraberlik… (4) Hizipçilik, cemaatçilik, fırka ve grup militanlığından, taassubundan, holiganlığından uzak durmak… (5) Bedevî Müslümanlar değil, Medenî Müslümanlar olmak… (6) Ehliyetli bir İmam-ı Kebire biat ve itaat etmek… (7) Müslümanların ileri gelenlerinin, havassının firasetli olması… (8) Allahın rızasını kazandıracak bütün sebeplere ve vesilelere tevessül etmek… (9) Ömer ibn Abdülazizlerin, Salahaddinlerin, Şeyh Şamillerin, Emir Abdülkadirlerin yolundan gitmek… (10) Âbid, zâhid, muhlis, muttaqi, mürüvvetli, fütüvvetli, mücahid fi sebilillah olmak… (11) Şerefli bir şehadeti, zilletli bir hayata tercih etmek… (12) Yeterli sayıda güçlü, vasıflı, üstün, başarılı Müslüman yetiştirmek. (13) Sadece kemiyete değil, keyfiyete önem vermek.

12. İlk yapılacak iş: Birleşebilecek bütün İslamî parçaların bir federasyon çatısı altında birleşmeleri ve ehliyetli ve liyakatli bir İmam-ı Kebir, yahut İmam vekili seçip ona biat ve itaat etmeleridir. Bir kimse imamete haris ve talib olursa seçilme hakkını kaybeder. İmamet seçiminde demokrasi maskaralıkları ve hokkabazlıkları işlemez!

13. Dinde reform, yenilik ve değişim isteyen bid’atçi ve mezhepsiz fırkaların ve cemaatlerin İslam Federasyonuna alınmaları doğru olmaz. Bu Federasyona sadece Ehl-i Sünnet ve Cemaat fırkaları alınmalıdır.

14. Allah her topluma layık olduğu idareyi verir. Hadîs: Siz ne halde iseniz öyle idare olunursunuz… Müslümanlar bireysel ve toplumsal bir ıslah hareketi başlatmazlarsa kurtulamazlar.

(İkinci yazı)

Onlar

Normal vatandaşların birer göbek adları, adları ve soyadları vardır… Onların ise iki adları vardır, birincisi takma iğreti resmî adları, ikincisi gizli kimliklerini yansıtan asıl adları… Yakın tarihten örnek vereyim: Takma adı: Selanikli eğitimci Şemsi efendi… Asıl adı: Şimon Zvi…

Normal vatandaşların bir tek dini vardır. İslam, Hıristiyan, Yahudi…

Onların iki dini vardır. Kimlik kartlarında İslam yazar ama ya Sabatay dinine mensupturlar, yahut Kripto Hıristiyan veya Kripto Yahudidirler.

Türkiye’de eşitlik vardır ama onların ileri gelenleri, Müslüman çoğunluktan daha eşittir.

Türkiyenin resmî ve yüzeysel sloganı “Egemenlik ulusundur” sözüdür ama onların egemenliği, çoğunluğun egemenliğinden üstündür. Onlar egemen azınlıktır.

Onların hepsini kasd etmiyorum; militan, fanatik ve holigan olanlarından bahs ediyorum.

Bu militan iki kimlikliler, Türkiyenin başına bir resmî ideoloji belası musallat etmişlerdir.

Bu ideoloji, M. Kemal’in ölümünden sonra fabrike edilmiş Kemalizmdir.

Onlar bu ideolojiyi hukukun üzerinde görmektedir.

Onlar bu ideolojiyi İslam dinine rakip bir anti-din haline getirmişlerdir.

Onların bu ideolojisi tartışılmaz tabularla doludur.

Onlar bu ideolojiye dayanarak millî kimliği, millî kültürü, iç barışı ve toplumsal mutabakatı dinamitlemişlerdir.

Onlar bu ideolojiyi kullanarak halkımızın temel haklarını, hukukunu, haysiyetini ayaklar altına almışlardır.

Onlar içki içmeyi, dans etmeyi, kadınların öncelikle seks konusu olmasını medeniyet, çağdaşlık, ilerleme olarak görmektedir.

Onlar şapka giyip giymeme gibi gülünç bir konu yüzünden halkı kırmışlar, sayısız insanı idam etmişlerdir.

Onlar halkımızı, devletimizi dilsiz bırakmışlardır.

Sâyelerinde Müslüman Türkler atalarının Türkçe mezar taşlarını okuyamayacak derecede cahil kalmıştır.

Onlar zahirde din hürriyetini kabul eder gibi görünürler ama Müslüman çoğunluğa dinine ve inançlarına göre yaşamak hakkını vermezler.

Onlar İngilterede, İsveçte, Norveçte, Avusturyada ve daha nice medenî ülkede kamu alanında serbest olan başörtüsün yasaklamışlardır. Başını örten Müslüman bir hanım avukatın mesleğini icra etmesine izin vermezler.

Onlar Müslüman çoğunluğu divide et imperia şeytanî prensibi ile bin parçaya bölmüşlerdir.

Onların eğitim sistemi zekaları körleştirme ve beyin yıkama mekanizmasıdır.

Onlar, kendi ideolojilerine uygun düzmece sahte bir tarih yazmışlardır.

Onlar millî kanunları kaldırıp İsviçre Medenî Kanununu, İtalya Ceza Kanununu, başlarına Türk yazarak yürürlüğe koymuşlar ve hem aile yapısını ve de toplumu berhava etmişlerdir.

Onlar hem laiklik demişler, hem de laik devletin bünyesinde, genel müdürlük seviyesinde bir Diyanet başkanlığı kurarak dini baskı altında tutmuşlardır.

Onlar bir ara on binden fazla camiyi, mescidi, medreseyi, dergahı ve hayrat vakfını yıkmışlar, satmışlar, kiraya vermişler, harap türap etmişlerdir.

Onlar, İstanbul Üsküdar Bülbülderesi’ndeki Dönmeler Mezarlığına hiç dokunmamışlardır ama binlerce tarihî İslam kabristanını yok etmişlerdir.

Onlar İmamet-i Kübra-i islamiye müessesini yıkmışlardır.

İşte bu “onlar” var ya, şimdi Türkiyeyi eski günlere döndürmek istiyorlar.

Seçimle işbaşına gelmiş iktidarı devirip yerine vesayetçi, baskıcı, tabucu, yasakçı zorba bir iktidar getirmek istiyorlar.

Onlar 23 yaşındaki başörtülü zavallı bir anneyi döve döve bayıltan, yerlere seren ve sonra üzerine işeyen, birkaç aylık bebeğini de tırmıklayan vicdansızlardır.

Onlarda vicdan yoktur… Onlar halkın temel hak ve hürriyetlerine saygılı değildir…

Onların dilindeki hürriyet, demokrasi, çağdaşlık şarkıları samimi değildir.

Allah onlara şu veya bu şekilde darbe yapmak imkanını vermesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi